1956'dan bu yana Filistin’de süregelen soykırım

7 Ekim 2023, Gazze halkı için bir dönüm noktasıydı. İsrail’in başlattığı saldırılar, Filistin’in dört bir yanındaki sivilleri hedef aldı. Ancak bu saldırıların yalnızca bir başlangıç olduğunu anlamak, Filistin’in uzun yıllardır süren acı dolu geçmişini gözler önüne seriyor.

O gün, sadece yeni bir soykırımın değil, Filistin halkının yıllardır süren bir soykırımın yeni bir aşamasının başlangıcıydı. Ve bu zulmün en acı örneklerinden biri, Gazze’nin güneyinde bulunan Han Yunus bölgesinde 68 yıl önce yaşandı.

Han Yunus, tarihsel olarak Filistin halkının en çok zorlandığı bölgelerden biri oldu. Ancak 7 Ekim’deki saldırılar, bölgedeki acıyı zirveye taşıdı. İsrail'in hava saldırıları ve kara operasyonları sonucu, Han Yunus adeta yerle bir oldu.

Birçok aile, evlerini kaybetti, sevdiklerini yitirdi ve hayatta kalanlar için gelecek karanlık bir belirsizlik haline geldi. Bu katliam, sadece o gün yaşananların bir sonucu değil, yıllardır süren bir soykırımın acı bir yansımasıydı.

İsrail'in katliamlarla dolu geçmişi

İsrail'in 76 yıllık geçmişinde, sayısız katliam ve savaş suçuna imza atıldığı biliniyor. 1948’de kurulduğu günden bugüne, özellikle Filistinli sivillere yönelik düzenlenen saldırılar, tarihe kanlı izler bıraktı.

İsrail’in gerçekleştirdiği operasyonlar, her biri farklı bir felakete yol açan binlerce insanın ölümüne ve yerinden edilmesine neden olmuştur. 1956’daki Han Yunus katliamı, bu sürecin sadece bir parçasıdır.

1956 yılı ve Han Yunus katliamı

Takvim yaprakları Kasım 1956'yı gösterdiğinde Gazze'nin güneyinde Filistinli mültecilerin kaldığı Han Yunus mülteci kampı büyük bir katliama sahne oldu. Üzerinden 68 yıl geçen katliam hala hafızalardaki yerini koruyor.

İsrail, İngiltere ve Fransa üçlüsünün 1956 yılında Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın Süveyş Kanalı'nı kamulaştırma kararı almasının ardından Mısır'a açtıkları savaş sırasında İsrail ordusuna bağlı birlikler, Han Yunus'ta 600'den fazla kişiyi katletti.

O günleri çocukken yaşayan Filistinlilerin anlatımlarına göre, İsrail askerleri Gazze’ye girmeden önce askeri hava araçlarından “direniş” göstermemeleri yönünde uyarı bildirileri attı.

Öte yandan mikrofonlardan da 16 ile 50 yaş arasındaki bütün erkeklerin evlerden dışarı çıkması istendi.

 

Siviller meydanlarda kurşuna dizildi

Meydanlara toplanan Filistinlilerin üzerine ateş açılmaya başlandı. O tarihlerde 16 yaşından küçük olanlar ve kadınlar, yaşananları hala gözleri dolarak anlatıyor. Kiminin babası, kardeşi, kiminin ise kocası, oğlu açılan yaylım ateşinde gözleri önünde hayatını kaybetti.

Evlerinden yaşanan katliamı seyreden Filistinliler için bir büyük acı da katliamdan bir gün sonra yaşandı. Öldürülen yakınlarını defnetmek için cesetlerini almak için dışarıya çıkanlar idam edilmiş onlarca Mısır askeri ve Filistinliyi gördü.

Katliamın üzerinden yıllar geçti ancak kaç kişinin yaşamını yitirdiğine dair net bir rakam hala yok. Araştırmacılar, 520 sivilin öldürüldüğünün kaydedildiğini ancak sayının çok daha fazla olduğunu belirtiyor.

İdam edilen Mısır ve Filistin askerilerinin bu sayıya dahil edilmediği görüşü oldukça yaygın.İsrail kaynaklarında ise bu konudaki bilgiler oldukça sınırlı. Yaşananların netliğe kavuşturulması için İsrail kaynakları önemli. Zira Gazze, Kasım 1956 ile tekrar Mısır hakimiyetine gireceği Mart 1957’ye kadar İsrail işgali altında kaldı.

Soykırımın zirveye taşınması

Filistin halkı, 7 Ekim’deki saldırıların yalnızca bir başlangıç olduğunu biliyor. Bu şiddet, bugün kadar süregeldiği gibi, yakın zamanda da bitmeyecek gibi görünüyor. İsrail’in uyguladığı işgal ve şiddet politikaları, 7 Ekim’den önce de pek çok hayatı yok etti. Ancak ne yazık ki uluslararası toplum, bu gerçekleri yeterince dikkate almadı.

Birçok insan hakları savunucusu, Filistinli aktivist ve uluslararası gözlemciler, 7 Ekim’den önce de Filistin’deki sistematik baskı, yerinden edilme, ayrımcılık ve şiddet olaylarını defalarca dile getirmişti. Fakat bu, ne yazık ki pek bir etki yaratmadı.

Filistinli çocuklar, kadınlar ve erkekler, yıllardır her gün acı çekerek bu yaşamı sürdürdü.
Han Yunus’taki son katliam da bu şiddetin bir parçasıydı. Ancak bu olay, yalnızca bir günün acısı değil; her bir Filistinli'nin yıllardır süren travmasının bir yansımasıydı.

Uluslararası toplumun sessizliği ve Filistin'in kararlı direnişi

Uluslararası toplum, Filistin halkının yaşadığı zulmü görmezden gelmeye devam ediyor. Birçok insan hakları örgütü, İsrail’in uyguladığı işgal ve etnik temizlik politikalarının bir soykırım olduğunu defalarca vurguladı. Ancak dünya, Filistinli çocukların gözyaşlarını, annelerin ağıtlarını, yıkılmış hayatları görmezden geldi. 7 Ekim’de patlak veren saldırı, bu tarihten önce yaşananların yalnızca bir devamıydı.

Filistin halkı, tüm bu acılara rağmen hayatta kalmayı ve direnmeye devam ediyor. Yıkılan evlerin, kaybedilen sevdiklerin ardından ayakta kalmayı başarabiliyorlar. Birçok kişi, tekrar ayağa kalkarak, yaşadıkları topraklarda özgürce var olabilmenin mücadelesini veriyor.

Han Yunus’ta yaşanan katliam, Filistin halkının yıllardır süren acılarının bir devamıdır. 7 Ekim’deki saldırılar, bu acıların zirveye taşındığı bir anı işaret etse de, Filistin’in yaşadığı şiddet, her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu sadece bir halkın yok oluşu değil, direnişiyle yeniden doğuşunun hikayesidir.

Filistin halkı, her gün bir kez daha hayatta kalmaya çalışırken, dünya hala sessizliğini koruyor. Ancak bir gün, bu zulme karşı çıkan ve adalet isteyen seslerin yankılandığı bir geleceği hayal etmek, mümkün olabilir.