Hava sıcaklıklarındaki artış ve nem kalbi yoruyor
Son günlerde artan sıcaklık ve nem herkesi bunaltıyor. Hava sıcaklıklarının gölgede 35 dereceye kadar yükseldiği bazı bölgelerde nem oranı yüzde 100'e kadar ulaştı. Bu durum özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan kişiler için daha da zorlayıcı hale geliyor.
Sıcak ve nemli havalarda özellikle risk grubundaki kişilerin herkesten fazla dikkatli olması gerekiyor. Kalp ve dolaşım sistemi hastalığı ile mücadele edenlere herkesten fazla dikkatli davranmaları öneriliyor. Çünkü sıcak ve nemli hava kalp ve damar sistemi üzerine olumsuz etkiler oluşturarak risk yaratabiliyor. Tüm bunların önüne geçmek için bu süreçte kalp hastalarının, hekimlerin tavsiyesi doğrultusunda egzersizden beslenme şekline kadar bir dizi önlem alması öneriliyor.
Peki, hava sıcaklıklarının artmasının kalp sağlığı üzerinde nasıl bir etkisi bulunuyor? Alınabilecek kişisel tedbirler neler? Merak edilen sorulara Türk Kardiyoloji Derneği Koruyucu Kardiyoloji ve Ateroskleroz Çalışma Grubu Başkanı da olan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. Siyami Ersek Kalp ve Damar Hastalıkları Merkezi’nden Prof. Dr. Barış Güngör’le yanıt aradık.
Sıcak havada vücuttaki sıvı dengesi bozulabiliyorKalp ve dolaşım hastalıklarının vücuttaki sıvı ve tuz dengesiyle yakından ilişkili olduğunu belirterek sözlerine başlayan Prof. Dr. Güngör, “Yaz aylarında, sıcak ve nemli hava nefes alıp vermemizi zorlaştırabiliyor. Yoğun terleme nedeniyle vücuttaki sıvı dengesinde de problemler oluşturabiliyor, uzun süreli ve kontrolsüz sıcağa maruziyet ciddi kalp şikayetlerine yol açabiliyor” diyor.
Sıvı dengesinin bozulması sonucu yaşanabilecek en ciddi durumun sıcak çarpması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güngör, böyle bir durumun hastada hayati risk yaratabileceğini belirtiyor:
“Ciddi sıvı kaybına bağlı, vücudun denge mekanizmalarını aşan durumlarda, tansiyon düşmesi, nabız atışında artış ve dolaşım yetersizliği gelişebilir. Hastada bilinç bulanıklığı veya bayılma gibi ciddi şikayetler geliştiğinde acil servise başvurulmalı.”
Kalp krizi geçirenler sıcaklarda daha dikkatli olmalıSıcak çarpması kadar ciddi olmasa da kalp hastaları çok sıcak dönemlerde pek çok sıkıntıyla karşılaşıyor. Bu süreci rahat atlatmak için hastaların bilinçli davranmaları ve önlemlerini almaları riski kontrol altına almak için çok önemli. Prof. Dr. Güngör, bu noktada özellikle kalp krizi geçirenleri uyarıyor:
“Yakın zamanda kalp krizi geçirenlerin, kalp yetersizliği ve hipertansiyonu olanların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü sıcakla beraber kan dolaşımı ve nabız hızlanıyor, tansiyon yükseliyor. Sıcak ve nemli havanın etkisiyle solunum işlevi zorlanıyor ve solunum sayısı artıyor. Bu fizyolojik değişiklikler, özellikle yakın zamanda kalp krizi geçirmiş veya kalp yetersizliği nedeniyle hastanede tedavi görmüş hastalarda kalpte zorlanma ve şikayetlerin tekrarlamasına yol açabiliyor. Özellikle, ritim düzensizlikleri, göğüs ağrısı, vücutta su birikimi yani ödem gibi şikayetler gelişmesi durumunda hekimle irtibata geçilmesi çok önemli.”
Sıcak havanın olumsuz etkilerini bertaraf etmede sıvı dengesini korumak son derece önemli. Prof. Dr. Güngör, sıvı dengesinin bozulması durumunda yaşanabilecek muhtemel durumları ise şöyle sıralıyor:
“Hastaları yaz aylarında su kaybından dolayı yaşayabilecekleri sorunlara karşı daha yakından takip etmek gerekiyor. Terleme ve sıvı kaybıyla birlikte vücutta sodyum, klorür gibi hayati elektrotlar da azalıyor. Bu noktada kalp yetersizliği nedeniyle idrar söktürücü kullanan hastaların ayda bir kere kan tahlili yaptırmalarını öneriyoruz. Günlük kilo takibi, tansiyon ve nabız ölçümleri ve idrar miktarının takibi de aşırı sıvı kaybının etkilerini saptamamıza yardımcı olabiliyor. Örneğin böbrek değerleriyle ilgili bir sıkıntı tespit edersek idrar söktürücü ilaçları azaltmalarını veya tansiyon ölçümleri düşük çıkarsa tansiyon ilaçlarını azaltmalarını önerebiliyoruz.”
Sıcak hava-kalp krizi ilişkisi ne?Peki, sıcak havanın etkisiyle yaz aylarında kalp krizi riski artıyor mu? Yanıtını yine Prof. Dr. Güngör’den öğreniyoruz:
“Sıcak havada derideki damar genişlemesi, kan akımının deriye doğru artmasına yol açıyor. Ancak, kalp ve böbrek yetersizliği gibi ciddi hastalığı olanlarda, kan dolaşımının yönünün değişmesi böbrek ve beyin gibi hayati organlarda kan akımında kısmi azalmaya yol açabiliyor. Vücudumuz fizyolojik denge mekanizmaları ile belli bir noktaya kadar bu etkileri nötralize edebiliyor. Fakat yoğun terlemeyle beraber ani sıvı kaybı gelişirse hastalarda böbrek yetmezliğini tetiklenebilir. Bu da vücut tuz dengesini bozarak çarpıntı ve tansiyonla beraber dolaşımla alakalı ciddi problemlere yol açabiliyor. Ancak kalp hastalığı olmayan kişilerde direkt kalp krizini artırdığı yönünde bilimsel bir veri yok.”
Nemli de kalp sağlığını etkiliyorNem, tıpkı sıcak hava gibi kalp hastalarını olumsuz etkileyen bir başka faktör. Ancak nemli havanın yarattığı sorun farklı… Nemli havanın sağlıklı insanları dahi etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Güngör, kalp hastalarında sebep olacağı muhtemel sorunları şöyle anlatıyor:
“Nemli hava nefes darlığı hissiyatı yaratıyor. Bu da solunum hızının artmasına, dolayısıyla solunum kaslarının daha fazla kullanılmasına neden oluyor. Böylece kalp üzerine bir yük getiriyor.”
Kalp hastalarına egzersiz uyarısıProf. Dr. Güngör, nemli havalara en az sıcak havalar kadar dikkat edilmesi gerektiğini vurguladıktan sonra, “Çok nemli havalarda dışarıda bulunmamak gerekiyor. Yine güneş ışınlarının dik düştüğü 10.00-16.00 saatleri arasında dikkatli olunmalı" tavsiyesinde bulunuyor. Bu önemli tavsiyelere egzersiz ile ilgili uyarıları da eklemek gerekiyor:
"Kalp sağlığı için haftalık en az 150 dakika orta şiddette egzersiz öneriyoruz. Bu öneri yaz aylarında da geçerli tabii. Sabah saatlerinde rutin yürüyüşler yapılabilir. Yüzme sporunu, kalp ve dolaşım üzerine faydalı etkilerinden dolayı öneriyoruz. Ancak, sporun sabah ve akşam saatlerinde yapılmasını öneriyoruz. Hastanın spor yaparken tok olmamasını istiyoruz. Gün içinde sıcaklığın durumuna göre ve imkanlar doğrultusunda iklimlendirme cihazlarıyla korunmalarını öneriyoruz. Çok ağır hastalarda egzersizler sınırlandırılmalı, doktor veya fizyoterapist yönetiminde, uygun sıcaklıkta ve dozda yapılmalı.”