İsrail Nekbe'nin 73. yılında beklemediği bir tabloyla karşı karşıya
İsrail, son günlerde Filistin topraklarında patlak veren olaylar nedeniyle Nekbe'nin (Büyük Felaket) 73. yılında hiç arzu etmediği bir tabloyla karşı karşıya kaldı.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah Mahallesi'nde Filistinli 12 ailenin zorla evlerinden çıkarılmak istenmesiyle başlayan gerginlik ramazanda İsrail'in Şam Kapısı'ndaki ihlalleri ve Mescid-i Aksa'da ibadet eden cemaate saldırmasıyla Filistinliler açısından kabul edilebilir olmaktan çıktı.
Filistinliler 12 gün süren direnişlerinin ardından İsrail polisinin geri adım atmasıyla Şam Kapısı'na yerleştirilen bariyerleri kaldırdı ve Şeyh Cerrah Mahallesi'nde ailelerin evlerinden çıkarılmasına ilişkin duruşmanın ertelenmesini sağlayarak İsrail zorbalığına karşı kısmi bir başarı elde etti.
Aynı şekilde, Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin direnişi sayesinde İsrail polisi Yahudilerin 10 Mayıs'ta kutladığı "Kudüs Günü" kapsamındaki bayrak yürüyüşünün rotasını değiştirmek zorunda kaldı.
İsrail polisinin Mescid-i Aksa'da ibadet edenlere yönelik sert müdahalesinin ardından Filistinli direniş gruplarının karşılık vermesi üzerine gerginlik Gazze Şeridi'ne taşındı.
Gazze Şeridi ve Kudüs'teki kardeşleriyle güçlü bir dayanışma sergileyen İsrail vatandaşı Filistinlilerin protestoları da Tel Aviv'in yüzünde patlayıverdi.
Batı Şeria'da da hemen her gün düzenlenen gösterilerle Gazze Şeridi ve Kudüs ile güçlü bir dayanışma ortaya konuldu.
Kısa sürede Filistin diasporası, Araplar ve Müslümanlar da tepkilerini ortaya koydu.
Uzmanlar, tüm bu gelişmelerin Filistin davasına yeniden itibar kazandırdığını, sahip olduğu büyük imkanlara ve gücüne rağmen İsrail'in Filistinlilere boyun eğdirmekte aciz kaldığını ifade ediyor.
Son gelişmelerin en önemli neticelerinden birinin de İsrail'in Filistinlileri bölmek ve aralarında anlaşmazlık tohumu ekmek konusundaki başarısızlığını gözler önüne sermesi olduğu belirtiliyor.
Yaşanan son gelişmelerin, İsrail'in İslam ve Arap dünyasındaki halkları boyun eğdirerek bedelsiz bir normalleşme konusunda da başarısız olduğunu kesinleştirdiği kaydediliyor.
Filistinliler, İsrail'in 14 Mayıs 1948'de işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve halkı zorunlu göçe tabi tutması nedeniyle 15 Mayıs'ı "Nekbe" olarak anıyor.
İsrail'in 15 Mayıs 1948'de tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi, Filistinliler için onlarca yıldır devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı oldu.
Emekli Güvenlik Uzmanı Tümgeneral Yusuf eş-Şarkavi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şeyh Cerrah olaylarının büyük bir ümitsizliğe kapılan Filistin halkını uyandırarak tüm dünyaya "sopanın kırılmaya yüz tuttuğu ve işgalcileri kovmada kararlı oldukları" mesajı verdiğini söyledi.
Şarkavi, "Bizler Şeyh Cerrah sonrası diye isimlendirebileceğimiz yeni bir aşamadayız. İsrail ordusunun üstünlüğü karşısında birtakım zafiyet görüntüleri sergilenebilir ancak Filistin halkı bazılarının imkansız sandığı bir kahramanlık ortaya koyacaktır." dedi.
Filistin halkının işgal güçlerinin "Kudüs Günü" adını verdikleri kutlamalarına engel olduğunu söyleyen Şarkavi, Filistin yönetiminin şu an atması gereken en doğru adımın "İsrail ile güvenlik koordinasyonunu durdurmak, Oslo Anlaşması'nı ve İsrail'i tanımayı reddetmek" olduğunu belirtti.
Filistinli gazeteci Muhammed Muhsin Veted, işgal ve bölgenin içinde bulunduğu durum nedeniyle Filistin'de yaşanan zafiyete karşılık İsrail'de de "devletin kimliği ve Siyonist projenin anlamı" üzerinden oluşan çatlağın giderek derinleştiğini söyledi.
Yaklaşık 70 yıldır tüm dünyadan Yahudilerin toplandığını, hatta Siyonist projeye Yahudi olmayanların da dahil edildiğini vurgulayan Veted, "İsrail devleti kendisini Yahudi, demokrat, laik, Yahudi-Demokrat ve Yahudi-Tevrati şeklinde olmak üzere bir dizi çelişkilerle karşı karşıya buldu." dedi.
Veted, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bazen Filistin'deki bölünmüşlükten bazen de Arap ülkeleriyle varılan normalleşmeden istifadeyle, kriz yönetimi ve sorunların çözümü konusunda kararlı adımlar atmayı değil çok geçiştirme yolunu tercih ettiğini söyledi.
Arap rejimleriyle gizli ya da açıktan ilişkide olan normalleşme treni ya da kendi tabiriyle "diplomasi ahtapotu"nun Tel Aviv'in önünü aydınlatmadığını ifade eden Veted, İsrail'in Filistin meselesinde yeniden karanlık bir tünele girdiğini vurguladı.
Veted, İsrail'in Şeyh Cerrah Mahallesi ve kutsal mekanlara yönelik ileri boyuta ulaşan ihlallerinin 2000 yılında patlak veren Aksa İntifadası'ndan sonra dünyaya gelen ve eski ayaklanmalara tanık olmamış bir nesli de harekete geçirdiğini ifade etti.
Filistin'in daha önce hiç olmadığı kadar kenetlendiğine dikkati çeken Veted, "intifadaya kalkan sokağın fedakarlıklarına yatırım yapılması gerektiğini" dile getirdi.
Veted, tüm bu gelişmeler sonrası Filistin'deki iç yapının yeniden düzenlenmesi, imzalanmış tüm anlaşmaların gözden geçirilmesi ve İsrail ile ilişkilere yeni bir bakış kazandırılmasının zorunlu olduğunu vurguladı.
Filistinli Avukat Muin Avde, İsrail'in kendisini pazarladığı şekliyle "büyük devlet" olmadığının açıkça anlaşıldığını söyledi.
İsrail'in kuruluş yıl dönümüyle eşzamanlı gelişen son olayların, ister 1948 Arapları ister Kudüs ya da Batı Şeria'da olsun Filistinlilere boyun eğdirmenin mümkün olmadığını gözler önüne serdiğini belirten Avde, bu durumun İsrailli yöneticiler için "büyük bir uyarı" olduğunu kaydetti.
Arap dünyasının İsrail'i, Mısır gibi eski ve uzun süreli anlaşma yaptığı ülke halkları nazarında dahi, "saldırganlığı artan bir ülke" olarak algılandığını dile getiren Avde, "Son olaylar normalleşme projesini yıktığı gibi, uzun yıllar boyunca da bu projeyi işlemeyecek hale getirmiştir." dedi.
İsrail'in yeni bir realiteyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Avde, "Ne birlikte yaşamanın ne de boyun eğmenin bir anlamı var. Ya Araplara hakların tamamını verecek ya da onlardan kurtulmanın bir yolunu bulacak. Bu da zor bir tercih olan tehcir ya da daha realist görünen siyasi bir çözüm." ifadelerini kullandı.