İngiltere’de son 24 saatte neler oldu



Oxford-AstraZeneca tartışması

Londra merkezli Cordoba Vakfı hükümetleri Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşmaya çağırdı

İngiltere'de Kanuni Sultan Süleyman portresi açık artırmayla satılacak 


İngiltere’de son 24 saatte

İngiltere’de corona virüsü salgınında son 24 saatte 17 kişinin daha hayatını kaybetmesi ile toplam can kaybı 126 bin 172’ye yükseldi. Ülkede bugün geçtiğimiz sene Ekim ayından bu yana Covid-19’a bağlı en düşük günlük can kaybı kayıtlara geçti.

Ülkede son 24 saat içinde 5 bin 342 yeni vaka tespit edilmesi ile toplam vaka sayısı 4 milyon 301 bin 925’e yükseldi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan aşı verilerine göre, 27 milyon 630 bin 997 kişinin Covid-19’a karşı aşılandığı, 2 milyon 228 bin 772 kişinin ise aşının her iki dozunu aldığı belirtildi.

İngiltere, Uygurlara baskı uyguladığı gerekçesiyle Çin'e yaptırım kararı aldı

İngiltere, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygur Türklerine yönelik baskılar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle 4 Çinli yetkili ve bir kuruluşa yaptırım kararı aldı.

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Avam Kamarasında yaptığı açıklamada, Çin’in Uygurlara karşı uyguladığı baskı ve ihlalleri İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen “en büyük insan hakları krizlerden biri” olarak niteledi.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kısırlaştırma, kitlesel gözaltı ve gözetleme, işkencenin de yer aldığı insan hakları ihlallerine ilişkin ortaya çıkan kanıtların göz ardı edilemeyeceğini dile getiren Raab, kanıtların uydu görüntüleri, hayatta kalanların ifadeleri, resmi belgeler, Çin hükümetinden sızan bilgiler, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütünün de dahil olduğu güvenilir açık kaynak raporları ve İngiliz diplomatların bölgeye yaptığı ziyaretlerden oluştuğunu söyledi.


AstraZeneca aşısının deney sonuçları zaman aşımına uğramış bilgiye dayanıyor olabilir

ABD federal sağlık yetkilileri, İngiltere'de Oxford Üniversitesinin ilaç firması AstraZeneca ile geliştirdiği yeni tip koronavirüs aşısının ABD'de yürütülen deney sonuçlarının, "zaman aşımına uğramış bilgiye" dayanıyor olabileceğini duyurdu.
ABD federal sağlık yetkilileri, İngiltere'de Oxford Üniversitesinin ilaç firması AstraZeneca ile geliştirdiği yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısının ABD'de yürütülen deney sonuçlarının, "zaman aşımına uğramış bilgiye" dayanıyor olabileceğini duyurdu.

ABD Veri ve Güvenlik İzleme Kurulu'ndan yapılan açıklamada, AstraZeneca'nın, faydalı veriye ilişkin noksan görüş sağlamış olabileceğinden endişe edildiği belirtildi.

AstraZeneca, dün ABD'de 32 bin 449 kişi üzerinde devam eden Kovid-19 aşısının 3. faz çalışmalarının ara güvenlik ve etkinlik analizlerine ilişkin verileri paylaşmıştı.

Bağımsız Veri Güvenliği İzleme Kurulunun (DSMB) aşıyla ilgili hiçbir güvenlik sorunu tespit etmediği bilgisine yer verilen açıklamada, Kovid-19 aşısının 65 yaş üstündekilerde yüzde 80, belirtileri önlemede yüzde 79 etkili olduğu, hastanede yatışı ve ağır hastalığı da yüzde 100 engellediği açıklanmıştı.

Açıklamada, DSMB'nin, en az bir doz Kovid-19 aşısı olan 21 bin 583 katılımcı arasında yaptığı incelemede damarda kan pıhtılaşmasına ilişkin olaylarda artan bir riske rastlamadığına dikkat çekilmişti.

ABD'de AstraZeneca aşısının kullanımına izin verilmesi için Gıda ve İlaç Dairesi ile Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinin, bağımsız danışma komitelerinin sağladığı verinin kapsamlı değerlendirmesinin ardından aşıyı onaylaması gerekiyor.

Oxford-AstraZeneca tartışması

Kovid-19'a karşı geliştirilen ilk aşılardan Oxford-AstraZeneca'nın uygulanması, bazı ülkelerde, kanda pıhtılaşmaya yol açarak damar tıkanıklığı ve akciğer embolisi gibi durumlara neden olabileceği şüphesiyle geçici olarak durdurulmuştu.

Dünya Sağlık Örgütü aşının faydalarının risklerinden fazla olduğunu belirterek "Hayat kurtarmak için kullanımı devam etmelidir." açıklamasını yapmıştı.

Avrupa Birliği İlaç Ajansı ve İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu da aşının kullanılması tavsiyesinde bulunmuştu.

Londra merkezli Cordoba Vakfı hükümetleri Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşmaya çağırdı

Londra merkezli Cordoba Vakfı Başkanı Enes el-Tikriti, Suriye'de sivillere karşı "büyük felaketlerin meydana gelmesini önlemek amacıyla hükümetlerin Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşması ve tedbirler alması gerektiğini" söyledi.

Londra merkezli Cordoba Vakfı Başkanı Enes el-Tikriti, Suriye'de devam eden iç savaşa ilişkin  değerlendirmelerde bulundu.

Dünya genelindeki hükümetlerin, Beşşar Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşması gerektiğini savunan Tikriti, "Dünya, Esed rejimi gibi haydut rejimlerin isteklerine son verecek yeterli önlemleri almayı kabul etmelidir." dedi.

Tikriti, Suriye krizinin faillere herhangi bir yaptırımda bulunulmadan derinleşmesinin hükümetler, uluslararası toplum ve uluslararası kuruluşlar için oldukça kötü bir durum olduğunu kaydetti.

Esed rejiminin saldırıları önlenmeli

Suriye'de önceliğin Esed rejiminin yerleşim yerlerine yönelik saldırılarının engellenmesi ve Suriyelilerin güvenli alanlara dönebilmesinin sağlanması olduğunu vurgulayan Tikriti, sivillere yönelik benzeri felaketlerin tekrarlanmasını önlemek için tedbirler alınmasının önemli olduğunu belirtti.

Tikriti, Suriye'deki savaş suçlularına karşı yargı süreçlerinin işletilmesinin gerekliliğinin altını çizerek, mağdurların mağduriyetlerinin uygun olan her şekilde tazmin edilmesi gerektiğini aktardı.

Hükümetleri Suriye'deki savaş suçları ve faillerini adalet önüne çıkarma çabalarını desteklemeye çağıran Tikriti, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özgürlük, reform ve adaletten fazlasını arzulayan Suriye halkının çektiği acıların boşa gitmesine asla izin verilmemelidir. Bu olmadan, Suriye'yi ve milyonlarca Suriyeliyi yutan trajedinin sonu gelmez. Özellikle Avrupa hükümetleri, Suriye konusunda son derece tuhaf bir pozisyona sahipler. 

İnsani değerleri koruduklarını iddia ederken, Suriyelilerin Avrupa'da güvenliğe ulaşmaları engelleniyor ve çoğu zaman öldürülmeleri muhtemel olan ülkelerine geri gönderiliyorlar. Suriye rejiminden hesap sorulması çabalarına gerekli desteği veremiyorlar."

Türkiye'nin rolü

Türkiye'nin 4 milyona yakın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını söyleyen Tikriti, "Türkiye'nin milyonlarca Suriyeli mülteciye sınırlarını açan ve onlara ikamet, istihdam ve çeşitli yardım türlerine erişim sağlayan tek hükümet olduğu bir gerçektir." değerlendirmesinde bulundu.

Tikriti, Türkiye'nin, Suriye meselesinde Avrupa'nın yapması gerekenleri uzun zamandır yerine getirdiğine dikkati çekerek, Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye karşı "düşmanca tavır benimsemesinin kendi içinde açıklanamaz bir tavır" olduğu yorumunu yaptı.

Londra merkezli İngiliz-Türk Anlayış Merkezi Direktörü Dr. Abdullah Faliq de Türkiye'nin çok sayıda mülteciyi kabul etmesinin temelinde uluslararası hukuk olduğu kadar inanç, merhamet ve dayanışma anlayışının da bulunduğunu kaydetti.

Faliq, Türkiye'nin dünyadaki diğer tüm ülkelerden daha fazla mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yaptığına atıfta bulunarak, "Türkiye'de mültecilere ev sahipliği yapmanın yeni olmadığına dikkat edilmelidir. Osmanlı İmparatorluğu, 1492'de İspanya'dan sınır dışı edilen Yahudileri de memnuniyetle karşıladı." diye konuştu.

Birleşmiş Milletlerin (BM) "Türkiye'nin mültecilere yardım sağlamadaki seçkin rolünü" kabul ettiğine dikkati çeken Faliq, "Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin sorumluluklarını yerine getirmediğini ve Türkiye'ye mültecilere ev sahipliği yapması için mali destek sağlanmasına yönelik anlaşmanın da büyük ölçüde yerine getirilmediğini" vurguladı.

Faliq, uluslararası toplumun Suriyelilere yardım etmek için hızlı davranması ve harekete geçmesi gerektiğinin altını çizdi.

Suriye'deki "cinayetleri ve yıkımı durdurmak" için faillere, Esed'e ve rejimine ciddi güç ve baskı uygulanmasının önemine değinen Faliq, "Esed ve yandaşlarının insanlığa karşı suçlardan yargılanması gerekiyor.

 Medeni bir toplumun temellerinin hukukun üstünlüğü, güvenlik, adalet, özgürlük ve yargı süreçleriyle birlikte kurulması gerekiyor. Bugün Suriye'de yaşanan vahim durum göz önüne alındığında bu zor bir iş olabilir ama bunun alternatifi yok. 
Suriye halkı kalıcı bir çözüm için haykırıyor ve uluslararası toplumla dünyadaki tüm saygın insanların, Suriyelilere ihtiyaç duydukları zamanda yardım etme yükümlülüğü var. Acı çok uzun sürdü artık uluslararası toplum kayıtsız kalamaz." dedi.

İnsanlığa karşı suçlar

Faliq, Suriye'deki cinayet, toplu göz altı ve işkence dahil insanlığa karşı işlenen suçların çok ciddi seviyelerde olduğuna işaret ederek, faillerin adalete teslim edilmesinin mümkün olduğunu öne sürdü.

Bosna'da işlenen savaş suçlarının sorumlusu 3 üst düzey isme atıfta bulunan Faliq, "Örneğin, Ratko Mladiç, Radovan Karadziç ve Slobodan Miloseviç gibi insanlığa karşı işlediği suçlardan aranan, yakalanan ve yargılanan diğer faillerin örnekleri de var." dedi.

Faliq, Arakanlı Müslümanlara yönelik işlenen soykırım suçlarına dair Kanada ve Hollanda gibi ülkelerin hukuki süreçleri başlattığına değinerek bunların desteklenmesi, benzeri girişimlerin de Esed rejimine karşı uygulanabileceğini ifade etti.

Ülkelere, mültecilerin veya sığınmacıların ülkelerine zorla geri gönderilmemesi gibi uluslararası hukuk ilkesine uyma çağrısında bulunan Faliq, "Çoğu Avrupa ülkesinin Suriyeli mültecilerin durumuna yönelik tutarsız yaklaşımının değişmesi gerekiyor. 

Bir yandan mültecilerle ilgili endişeleri dile getirmek diğer yandan da Avrupa'daki güvenliğe erişimlerini engellemek oldukça manidar. Eylemler sözlere uymalıdır. Türkiye tam da bunu yapıyor." diye konuştu.

Terör örgütü YPG/PKK, Suriye'de kalıcı barışın önündeki büyük engel

Faliq, barışa ulaşmanın zorluklarla ve engellerle dolu uzun bir yolculuk olduğuna işaret ederek, "Açıktır ki YPG/PKK gibi terörist gruplar kargaşaya neden olmaya ve bölgede istikrarı bozmaya kararlılar." dedi.

Bölgeye barışın getirilmesinde kararlı olunması gerektiği yorumunu yapan Faliq, "Terör ve şiddet faillerinin de adalet önüne çıkarılması gerekiyor. Uluslararası toplum onların şiddet ve kötü niyetlerini görmezden gelemez. İster YPG/PKK ister DEAŞ olsun, aşırılık yanlıları ve teröristlerle uğraşırken tutarlı olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.

Terör örgütlerinin tüm bölge için istikrarı bozucu, adaletin tesisiyle mülteciler ve yerlerinden edilmiş sivillerin dönüşü gibi süreçlerin önündeki en büyük engel olduğunu dile getiren Faliq, istikrar veya güvenlik duygusunun yerleştirilmesi için söz konusu örgütlerin de ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.


İngiltere'de Kanuni Sultan Süleyman portresi açık artırmayla satılacak 

Portrenin 16. yüzyılda yapıldığı düşünülüyor

İngiltere'de müzayede evi Sotheby's, aralarında 16. yüzyıla ait Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın portresinin de yer aldığı İslam dünyası ve Hindistan ile ilgili bazı sanat eserlerini açık artırmaya çıkaracağını duyurdu.

 Sotheby’s, "İslam Dünyası ve Hindistan Sanatları" başlıklı koleksiyonunu 31 Mart’ta açık artırmayla satışa çıkarmaya hazırlanıyor

Müzayedeye ilişkin yayımlanan katalogda, satışa sunulacak 183 parça arasında 16. yüzyılda yapıldığı düşünülen Kanuni Sultan Süleyman portresinin de yer aldığı belirtildi. Katalogda, İtalyan ressam Cristofano Dell' Altissimo tarafından yapılan portrenin, Medici Hanedanlığı için kopyalanan ve halen İtalya'nın Floransa kentindeki Uffizi Galerisinde bulunan diğeri de Avusturya Habsburg Arşidükü 2. Ferdinand için kopyalanan ve Almanya'nın Innsburck kentindeki Ambras Kalesi'nde sergilenen Kanuni Sultan Süleyman portreleriyle ilişkili olduğu kaydedildi.

 Benzerlerinden farklı olarak bakır levha üzerine çizilen portrede Kanuni Sultan Süleyman'ın 43 yaşında olduğunun tahmin edildiği ve bu dönemin, Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak ile İran'ı fethettiği ve Preveze Deniz Savaşı'nda Papa ve müttefiklerini mağlup ettiği zamana denk geldiği aktarıldı.

Osmanlı ve Venedikliler arasındaki sanat alışverişine de ışık tutacağı düşünülen portrenin, 19. yüzyıldan bu yana Fransız bir aileye ait özel koleksiyonda yer aldığı ve 60 bin ila 80 bin sterlinlik değerle satışa sunulacağı belirtildi.

Müzayedeye çıkacak koleksiyonun diğer parçaları arasında, Suyolcuzade Mustafa Eyyubi'nin 1675'te kopyaladığı Kur'an-ı Kerim sayfası, 10. yüzyıla ait Kufi tarzda yazılmış Kur'an-ı Kerim, Memlük Devleti döneminde Ebu al-Fadl Muhammad ibn Abd al-Wahhab al-Shafi al-Sunbati al-Araj tarafından kopyalanan yarı aydınlatılmış Kur'an-ı Kerim sayfası ve Osmanlı dönemine ait çeşitli kilim ve halılar yer alıyor.