Türk Dil Kurumu 92 yaşında
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından en çok önemsenen konuların başında Türk dili ve kültürünün korunması, geliştirilmesi ve milli bilinç uyandırılması geliyordu.
Bu amaçla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle 1924 yılında İstanbul Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1931 yılında Türk Tarih Kurumu, 1932 yılında Türk Dil Kurumu (TDK), 1935 yılında da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. TDK’nın Türk diline ilişkin sorumluluğu sonraları da aynı şekilde devam etti ve Anayasal bir kurum olarak varlığını sürdürüyor.
12 Temmuz 1932’den bugüne 200’den fazlası sözlük olmak bin 600 kitap ve çok sayıda dijital yayın yapan TDK’nın Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, dil adına atılan adımlar ve yapılan faaliyetlerle ilgili şunları anlattı:
“Atatürk, birey ve millet için dilin öneminin farkındaydı”
“Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bireyin ve milletin hayatında dilin ne kadar önemli olduğunun farkında olan bir liderdi. TDK da kurulduğu günden bu yana, ilkelerinden ve amaçlarından taviz vermeden, Türkçenin zenginliklerini ortaya çıkarmak, Türkçeyi dünyada layık olduğu yere yükseltmek ve Türk dünyasında ortak iletişim dili yapma amacıyla var gücüyle çalışıyor.”
“Dil, kültürün taşıyıcısıdır”
“Nesiller arasındaki organik, biyolojik bağ; kimliğin ve kültürün geleceğe taşınması için yeterli değildir. Kültürleri nesilden nesile taşıyan dildir. Atatürk de gerçekten çok büyük bir lider. Dilin kültür, kimlik ve millet için önemini çok çok iyi bildiği için TDK’yı kurmuştur. Bugün kimliğimiz yaşıyorsa, kültürümüz yaşıyorsa dilimiz sayesinde yaşıyor. Dil ölürse kültür ölür. Kültür ölürse dil ölür. Dünyada dili ölmüş kendisi yaşayan bir kültür olmadığı gibi kültürü ölmüş kendisi yaşayan bir dil de yoktur, olmaz. Literatüre baktığımızda genellikle dil iletişim aracı olarak nitelendirilir ama kelimelerin her ne kadar iletişim boyutu olsa da dilin en önemli işlevi kültürün taşıyıcısı olmasıdır.”
El yazmalarının dijitalleri kullanıma açılıyor
Öte yandan yürüttükleri çalışmaların önemli bir parçasının da dijitalleşme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mert, telif sorunu olmayan el yazması nadir eserlerin dijital ortama açılacağını belirterek şunları söyledi:
“Pek çok alan hızla dijitalleşti, sosyal medya kullanımı önemli alışkanlıklardan biri oldu. Bunun farkındayız ve buna dönük biz de çalışmalar yapıyoruz. Bugün yayınlarımızın önemli bir kısmını dijital olarak yayınlama ve yirmi dört saat dünyaya açma yönünde ciddi adımlarımız var. Kurum bünyesindeki bütün el yazmalarını dijitalleştirdik. Bunları, bütün dünyanın kullanımına açacağız. Nadir eserleri tarayıp telif sorunu olmayanları dünyanın kullanımına açıyoruz. Yine yaptığımız bütün akademik faaliyetlerdeki bildirilerinin hepsinin dijitalini paylaşıyoruz. Bunların tamamı ücretsiz. TÜBİTAK ile Büyük Türkçe Dil Modelini oluşturma konusunda iş birliği yapıyoruz.”
“En büyük paydamız Türkçe”
“Son yıllarda küreselleşmeyle birlikte sosyal medya kullanımı arttı ve tüm dünya dillerinde yaşanan bazı problemler, Türkçenin kullanımında da gözlenir hâle geldi. Ancak geleceğe ilişkin endişe edecek bir durum yok. Bugün gözlemlediğimiz nesiller arasındaki dil farkı ya da kültür çatışması, dünya tarihinde hep vardı. Dünyadaki gelişmelerin hızlanmasıyla dozu biraz daha arttı. Türkçe'nin günümüzdeki durumu ve geleceği konusunda endişe edecek şey yok. Bir dilin ölme sürecine girmesi için önce kullanıldığı coğrafyada ikinci dil pozisyonuna düşmesi gerekir. Türkçenin Anadolu'da ikinci dil pozisyonuna düşme ihtimali yok. Karşılaştığımız standart dışı kullanım örneklerinin önemli bir kısmı ‘dilde moda’ çerçevesinde değerlendirilebilecek konulardır.”
“Diziler Türkçeyi yayıyor, öğrenenlerin sayısı her yıl artıyor”
Yaptığı açıklamalarda Türkçenin yaygınlaşmasına da değinen Prof. Dr. Osman Mert, bu süreçte özellikle Türk dizi-filmlerinin ve ikinci dil olarak Türkçe öğreniminin etkisine vurgu yaptı:
“Türkçe bugün kendi kültür coğrafyamızda yaygınlaşarak büyümeye devam ediyor. Özellikle Türk dizileriyle, TDK gibi ‘ilgili kurumların’ çalışmalarıyla, ülkemizdeki yabancı öğrenci sayısının artmasıyla, Türkçenin konuşur sayısı, geçerliği ve etkisi de yıldan yıla artıyor.”
“Zihnimize, kalbimize sahip çıkalım”
“Türkiye'nin hangi bölgesinden, hangi sosyal tabakasından olursak olalım, duygu ve düşüncelerimizi Türkçe ifade ediyoruz. Ortak dilimiz, ses bayrağımız Türkçe… Türkçe, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: ‘Türk milletinin zihnidir, kalbidir’. Lütfen zihnimize ve kalbimize hep birlikte sahip çıkalım. Toplumumuzun bütün kesimlerine şunu diyorum: Bizim en büyük paydamız Türkçe. Gelin Türkçede buluşalım…”