Yüzlerce Yahudi akademisyenden "apartheid rejimine dönüşen İsrail işgaline" karşı bildiri

"Odadaki Fil" başlığı altında internet üzerinden yayımlanan bildiriye, ABD ve İsrail başta olmak üzere dünya çapında çoğu profesör 417 Yahudi akademisyen imza attı. Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümetinin, yargının yetkilerini sınırlandıran ve bu nedenle İsrail'de aylardır kitlesel gösterilere yol açan tartışmalı yargı düzenlemesine vurgu yapılan bildiride, şu ifadeler kullanıldı: "İsrail yönetiminin yargıya yönelik son saldırısı ile işgal altındaki Filistin topraklarında milyonlarca Filistinlinin yaşadığı yasa dışı işgal arasındaki doğrudan bağlantıya dikkati çekiyoruz." "Filistinliler apartheid rejimde yaşarken İsrail Yahudiler için bir demokrasi olamaz" Filistin halkının, "oy kullanma ve protesto dahil neredeyse tüm temel haklardan yoksun olduğu" ve bir "apartheid rejimi altında yaşadığı" vurgulanan bildiride, şunlar kaydedildi: "Filistinliler sürekli şiddetle karşı karşıyalar: Sadece bu yıl, İsrail güçleri Batı Şeria ve Gazze'de 190'dan fazla Filistinliyi öldürdü, 590'dan fazla yapıyı yıktı. Yerleşimci çeteler cezadan muaf bir şekilde kundaklıyor, yağmalıyor ve öldürüyor. İsrailli hukukçuların tanımladığı gibi, Filistinliler bir apartheid rejimi altında yaşadıkları sürece İsrail, Yahudiler için bir demokrasi (ülkesi) olamaz." Bu sorunların mevcut radikal hükümetle başlamadığının altı çizilen bildiride, "Yahudi üstünlükçülüğünün yıllardır büyüdüğüne ve (İsrail'de kendi kaderini tayin hakkının yalnızca Yahudi halkına özgü olduğunu bildiren) 2018 Ulus Devlet Yasası ile perçinlendiğine" dikkat çekildi. Odadaki fil: İsrail'in apartheid rejimi Bildiride, "Amerikan Yahudilerinin sosyal adalet meselelerinde uzun süredir ön saflarda yer aldığı" ancak "odadaki file" yeterince ilgi göstermediği vurgulandı. İsrail'deki apartheid rejiminin "odadaki fil" metaforuyla tanımlandığı bildiride, "İsrail'in uzun süredir devam eden işgali, tekrar ediyoruz, bir apartheid rejimine yol açtı." ifadesi kullanıldı. İsrail'in, aşırı sağın giderek büyüdüğü ve mevcut hükümetin mesihçi gündeminin büyüsüne kapılan bir ülke olduğuna işaret edilen bildiride, Amerikalı Yahudi milyarder fon sağlayıcıların da İsrail aşırı sağını desteklediği belirtildi. Bildiride, şu ifadelere yer verildi: "Bu acil ve aynı zamanda değişim olasılığı anında, vakıf liderleri, akademisyenler, hahamlar ve eğitimciler dahil Kuzey Amerika Yahudiliğinin liderlerine şu çağrıda bulunuyoruz: 1. İsrail'deki (yargı) protesto hareketini destekleyin, ancak bunu, Yeşil Hat ve işgal altındaki Filistin toprakları içinde Yahudiler ve Filistinliler için eşitliği benimseme çağrısıyla yapın. 2. Filistinlileri savunan, işgal ve apartheid gerçeği hakkında gerçek zamanlı bilgi sağlayan insan hakları örgütlerini destekleyin. 3. İsrail'in geçmişine ve bugününe dair daha dürüst bir değerlendirme sağlamak için Yahudi çocuklar ve gençlere yönelik eğitim normlarını ve müfredatını elden geçirme taahhüdünde bulunun. 4. ABD'deki seçilmiş liderlerden; işgalin sona erdirilmesi, Amerikan askeri yardımlarının işgal altındaki Filistin topraklarında kullanımının kısıtlanması ve İsrail'in BM ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdindeki dokunulmazlığına son verilmesi için yardım etmelerini isteyin. Artık sessizliğe hayır. Şimdi harekete geçme zamanı." Yasa dışı Yahudi yerleşimleri İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor. Yahudi yerleşimciler, işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zorlaştırıyor. Uluslararası hukuka göre, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı sayılıyor. Batı Şeria, sene başından bu yana sık sık İsrail güçlerinin koruması altındaki Yahudi yerleşimcilerin baskınlarına ve saldırılarına tanık oluyor. Netanyahu hükümetinin tartışmalı yargı düzenlemesi İsrail'de 2022'nin son günlerinde göreve başlayan Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümeti, aşırı sağcı ve aşırı dindar partileri içinde barındırıyor. Netanyahu'nun hükümeti kurduğu süreçte koalisyon anlaşmalarının en önemli kısmını, başta tartışmalı yargı düzenlemesi olmak üzere, yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmesi ve aşırı sağcı isimlere yönetimde kritik görevler verilmesi gibi maddeler oluşturuyordu. İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin'in 5 Ocak'ta duyurduğu ve Yüksek Mahkeme'nin hükümet üzerindeki denetimini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması gibi değişiklikler içeren yargı düzenlemesi, ülke çapında kitlesel protestolara ve grevlere neden oluyor.