Bakan Fidan: İsrail savaşın bölgeye yayılmasını istiyor
Bakan Fidan: İsrail savaşın bölgeye yayılmasını istiyor
Dışişleri Bakanı Fidan, "Görünen o ki savaşın bölgeye yayılması konusunda İsrail'de, Netanyahu'da bir arzu var" dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkevi'nde TRT Haber Kanal Koordinatörü Mücahid Eker'in gündeme dair sorularını cevapladı.
Bakan Fidan, BM Genel Kurulu'nun Türkiye açısından bu yıl oldukça verimli geçtiğini söyledi ve şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın Genel Kurul'da yaptığı hitap inanılmaz derecede etki oluşturdu. Hitabın üçte ikisi Filistin meselesiyle ilgili oldu. Bu da son derece etkili oldu. Bizim için çok yoğun bir haftaydı.
Gazze meselesi bir turnusol kağıdı görevi gördü. BM sisteminin çalışmadığı ortada. Uluslararası sistemin ikiyüzlülüğü ortada. Uluslararası topluma biz canhıraş bir şekilde çağrıda bulunuyoruz. Küresel adaletsizliğin giderilmesinde BM etkisiz kaldı.
Çok farklı platformlarda birçok toplantı yaptık. BM çatısı altında yapılan toplantılar çok etkili oldu. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması vurgusunu yaptık. ABD'nin ayak diremesi sebebiyle oylama yapılmasına engel olunuyor. İşgalin kendisi unutturulmuş, zulmün kendisi unutturulmuş, İsrail'in illüzyonu içerisinde yaşıyordu uluslarlarası toplum. Bizim ilk hedefimiz bağımsız Filistin devletinin tanınması. Bu sağlanmadıkça Orta Doğu'ya barış gelmeyeceği herkesçe malum."
" İsrail savaşı bölgeye yaymak istiyor"
Fidan, bir yıl önce söylediklerinin vuku bulduğunu, bunun böyle olmasını istemediklerini belirterek, "Yani İsrail durdurulmazsa Gazze'de, Filistin'de bu savaşı başka yerlere de taşıyacak diye söylemiştik." ifadesini kullandı.
İsrail'in Gazze'deki kendince hedeflerine, askeri hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi cepheyi Lübnan'a taşıdığını kaydeden Fidan, "Bu birçok aktör için sürpriz olmadı. Gelecek sene bu operasyonu nereye taşıyacak? Hangi hedefleri yok etmek için bu momentumu kullanacak? Onu da hep beraber göreceğiz. Ama görünen o ki şu anda savaşın bölgeye yayılımı konusunda İsrail'de, Netanyahu ve ekibi içinde ciddi bir arzu var, bunu ilerletmeye çalışıyorlar." diye konuştu.
Fidan, Amerika ve uluslararası toplumun bu konudaki sessizliğinin de ürkütücü bir duruma geldiğini dile getirerek, İsrail'in, Hizbullah'a yönelik son iki haftada düzenlediği saldırılara istihbarata dayalı olarak uzun zamandır hazırlık yaptığına dikkati çekti.
"Nasrallah bölgenin önemli figürüydü. Lübnan için önemli bir figürdü. Onun yokluğunun bıraktığı boşluğun zor doldurulacağını ben açıkçası düşünüyorum. Hem Hizbullah için hem İran için Nasrallah'ın ölümü büyük bir kayıp oldu. Kendisiyle savaş başladıktan 10 gün sonra Lübnan'da görüşmüştük. Çok zor şartlar altında, gerçekten zor şartlar altında bir görüşme imkanımız oldu." ifadelerini kullanan Fidan, görüşmeler sonrası Hizbullah'ın var gücüyle bir savaş içine girmeyeceğini öngördüğünü aktardı.
Bakan Fidan, şunları kaydetti:
"İsrail, Gazze'deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan'a geldi. Lübnan'dan sonra nereye gider? Hangi hedefler üzerinde çalışır? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var, şimdilik o öngörüler bizde kaldı.
"İsrail'e kim, nasıl "dur" diyecek?
ABD sistemi bir çaresizlik içinde. Amerikan siyasetinde siyonizm kök salmış durumda. Bunun üzerinden kariyerler ve networkler yapılıyor. Kongre üyesi yapılıyorlar, senatör yapılıyorlar. Lobinin etkisiyle İsrail aklına hizmet eden kabul edilmiş bir gerçek var. Bazı Amerikalılar bu durumdan rahatsızlık duyuyor. ABD'nin bütün gücünün İsrail'in emrinde olması rahatsızlık verici. Netanyahu'nun stratejilerine baktığımızda hem kendi ülkesini hem müttefiklerini büyük bit ateşin içine çekiyor.
Blinken ile görüşme
İkili ilişkilerimize dair konular var. Biliyorsunuz özellikle Cumhurbaşkanımızın ABD ile ilişkilerde bir vizyonu var. Sadece güvenlik eksenli değil. Ekonomiyi de en az güvenlik kadar öne alan ticaret, teknoloji transferi konularında iş birliği yapmak. Bunlar önemli. Stratejik mekanizmayı da hayata geçirdiğimizde buna yönelik alt komiteleri de çalıştırmaya başladık. Bunlar bizim başlıklarımız. Onun dışında bizim için önemli konulardan biri ABD'nin Suriye'de PKK'ya desteğinin kesilmesi meselesi. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor.
Onun dışında ABD'nin savunma sanayiinde Türkiye ile olan bir takım kısıtlamalara dayanan politikalarını kaldırması meselesi gündemimizde var. Çünkü bu müttefiklik ruhuyla uyuşan şeyler değil. Türkiye'nin Cumhurbaşkanımızın tabiriyle kendi göbeğini kendisi kesmesi konusunda iradesi var. Biz aynı ittifaklık sistemi içerisinde uzun yıllar müttefiklik yaptığımız bir ülkeyle aramızdaki bu müttefiklik ruhuna karşı olan bu problemli alanların olmasını istemiyoruz. Onun dışında bölgesel konular var. Tabi Kafkaslardaki barış, Ermenistan-Azerbaycan, Rusya-Ukrayna savaşının gidişatı meselesi... Aynı zamanda olmazsa olmazımız Gazze'deki duruşumuz ve o konudaki beklentilerimizin yeniden gündeme getirilmesi... Çok geniş bir bütünlük içerisinde meseleleri ele aldık.
F-35 süreci
Burada bizim her zaman durduğumuz bir prensip var. CAATSA meselesi Türkiye ile ABD arasında müttefiklik ilişkisini zedeleyen hususlardan birisi olmuştur. Bundan çıkmamız lazım. Amerikan Senatosu'nda kongre üyeleriyle yaptığım görüşmede de dedim. Sizler Hindistan'ın nükleer silahlarını yönetebilen müttefiklik ve mevzuat şekli geliştirdiniz. Türkiye'nin sahip olduğu bir savunma sisteminden dolayı topyekün ABD-Türkiye ilişkilerini riske atan bir stratejik bakışla, değerlendirmeyle alakası yok. Bu bizi bir kapanın içine sıkıştırdı. Bu kapandan her iki ülkenin de çıkması lazım. Ben burada pozitif bir yaklaşım gördüm. Beklentimiz ABD'nin müttefiklik ruhuna uygun hareket etmesi. Yakın zamanda somut bir adım gelir mi, bekleyip göreceğiz.
"BRICS'i bir potansiyel olarak görüyoruz"
Türkiye bir kimlik arayışında değil. Tarihi kimliğinden emin bir millet olarak yolumuzu sürdürüyoruz. Türkiye olarak ne Doğu ne Batı ekseninde sıkışmış değiliz. BRICS'i bir potansiyel olarak görüyoruz ve 4 milyara yakın insanın içinde yaşadığı bir platform.
"Türkiye güçlü ve dirayetli bir ülke"
Normalleşme ile birlikte o ülkelerin de rahatladığını görüyoruz. Dostları ve hasımları için büyük bir ülkeyiz. Türkiye bölgede yapıcı ve olumlu bir ilişki geliştirme içerisinde. Cumhurbaşkanımızın yapıcı dili ve barış dili çok önemli.
Somali-Etiyopya krizi
Bizim genel perspeftimiz tarihi ve gönül coğrafyamızda barışın hakim olması. Türkiye bölgenin köklü bir ülkesi olarak Afrika ülkelerine yardım desteğini uzatmak zorunda. Etiyopya ve Somali ile ciddi ilişkilerimiz var. İki ülke arasında arabulucu olduk. Geldiğimiz noktada meselenin esasına inmiş durumdayız. Ben inanıyorum ki yakın zamanda bir sonuca ulaşacağız.
Türkiye'nin diplomatik ağı büyüyor
Cumhurbaşkanımız bizim için tarihi bir fırsat. Bizim uygun yöntemlerle halk tarafından oluşturulmuş bu iradeyi kullanmamız gerekiyor. Sistemli çalışarak bu iradenin oluşturduğu alanda çalışmamız gerekiyor. Birden fazla kuruluşumuz birçok noktada meseleleri çözmeye çalışıyor. Oluşturulan mekanizmayla meseleleri bulunduğu yerde çözüyoruz. Dışişleri Bakanlığımızı son 1 yıl içerisinde ciddi bir şekilde reforme ettik. Dış politidaki uygun mesajları alıp üstün bir koordinasyon şeklinde az zamanda nitelikli iş yapma potansiyelindeyiz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.