Londra merkezli Cordoba Vakfı hükümetleri Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşmaya çağırdı
Londra merkezli Cordoba Vakfı hükümetleri Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşmaya çağırdı
Londra merkezli Cordoba Vakfı Başkanı Enes el-Tikriti, Suriye'de sivillere karşı "büyük felaketlerin meydana gelmesini önlemek amacıyla hükümetlerin Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşması ve tedbirler alması gerektiğini" söyledi.
Londra merkezli Cordoba Vakfı Başkanı Enes el-Tikriti, Suriye'de devam eden iç savaşa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Dünya genelindeki hükümetlerin, Beşşar Esed rejimini adalete teslim etmek için anlaşması gerektiğini savunan Tikriti, "Dünya, Esed rejimi gibi haydut rejimlerin isteklerine son verecek yeterli önlemleri almayı kabul etmelidir." dedi.
Tikriti, Suriye krizinin faillere herhangi bir yaptırımda bulunulmadan derinleşmesinin hükümetler, uluslararası toplum ve uluslararası kuruluşlar için oldukça kötü bir durum olduğunu kaydetti.
Esed rejiminin saldırıları önlenmeli
Suriye'de önceliğin Esed rejiminin yerleşim yerlerine yönelik saldırılarının engellenmesi ve Suriyelilerin güvenli alanlara dönebilmesinin sağlanması olduğunu vurgulayan Tikriti, sivillere yönelik benzeri felaketlerin tekrarlanmasını önlemek için tedbirler alınmasının önemli olduğunu belirtti.
Tikriti, Suriye'deki savaş suçlularına karşı yargı süreçlerinin işletilmesinin gerekliliğinin altını çizerek, mağdurların mağduriyetlerinin uygun olan her şekilde tazmin edilmesi gerektiğini aktardı.
Hükümetleri Suriye'deki savaş suçları ve faillerini adalet önüne çıkarma çabalarını desteklemeye çağıran Tikriti, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özgürlük, reform ve adaletten fazlasını arzulayan Suriye halkının çektiği acıların boşa gitmesine asla izin verilmemelidir. Bu olmadan, Suriye'yi ve milyonlarca Suriyeliyi yutan trajedinin sonu gelmez. Özellikle Avrupa hükümetleri, Suriye konusunda son derece tuhaf bir pozisyona sahipler. İnsani değerleri koruduklarını iddia ederken, Suriyelilerin Avrupa'da güvenliğe ulaşmaları engelleniyor ve çoğu zaman öldürülmeleri muhtemel olan ülkelerine geri gönderiliyorlar. Suriye rejiminden hesap sorulması çabalarına gerekli desteği veremiyorlar."
Türkiye'nin rolü
Türkiye'nin 4 milyona yakın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını söyleyen Tikriti, "Türkiye'nin milyonlarca Suriyeli mülteciye sınırlarını açan ve onlara ikamet, istihdam ve çeşitli yardım türlerine erişim sağlayan tek hükümet olduğu bir gerçektir." değerlendirmesinde bulundu.
Tikriti, Türkiye'nin, Suriye meselesinde Avrupa'nın yapması gerekenleri uzun zamandır yerine getirdiğine dikkati çekerek, Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye karşı "düşmanca tavır benimsemesinin kendi içinde açıklanamaz bir tavır" olduğu yorumunu yaptı.
Londra merkezli İngiliz-Türk Anlayış Merkezi Direktörü Dr. Abdullah Faliq de Türkiye'nin çok sayıda mülteciyi kabul etmesinin temelinde uluslararası hukuk olduğu kadar inanç, merhamet ve dayanışma anlayışının da bulunduğunu kaydetti.
Faliq, Türkiye'nin dünyadaki diğer tüm ülkelerden daha fazla mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yaptığına atıfta bulunarak, "Türkiye'de mültecilere ev sahipliği yapmanın yeni olmadığına dikkat edilmelidir. Osmanlı İmparatorluğu, 1492'de İspanya'dan sınır dışı edilen Yahudileri de memnuniyetle karşıladı." diye konuştu.
Birleşmiş Milletlerin (BM) "Türkiye'nin mültecilere yardım sağlamadaki seçkin rolünü" kabul ettiğine dikkati çeken Faliq, "Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin sorumluluklarını yerine getirmediğini ve Türkiye'ye mültecilere ev sahipliği yapması için mali destek sağlanmasına yönelik anlaşmanın da büyük ölçüde yerine getirilmediğini" vurguladı.
Faliq, uluslararası toplumun Suriyelilere yardım etmek için hızlı davranması ve harekete geçmesi gerektiğinin altını çizdi.
Suriye'deki "cinayetleri ve yıkımı durdurmak" için faillere, Esed'e ve rejimine ciddi güç ve baskı uygulanmasının önemine değinen Faliq, "Esed ve yandaşlarının insanlığa karşı suçlardan yargılanması gerekiyor. Medeni bir toplumun temellerinin hukukun üstünlüğü, güvenlik, adalet, özgürlük ve yargı süreçleriyle birlikte kurulması gerekiyor. Bugün Suriye'de yaşanan vahim durum göz önüne alındığında bu zor bir iş olabilir ama bunun alternatifi yok. Suriye halkı kalıcı bir çözüm için haykırıyor ve uluslararası toplumla dünyadaki tüm saygın insanların, Suriyelilere ihtiyaç duydukları zamanda yardım etme yükümlülüğü var. Acı çok uzun sürdü artık uluslararası toplum kayıtsız kalamaz." dedi.
İnsanlığa karşı suçlar
Faliq, Suriye'deki cinayet, toplu göz altı ve işkence dahil insanlığa karşı işlenen suçların çok ciddi seviyelerde olduğuna işaret ederek, faillerin adalete teslim edilmesinin mümkün olduğunu öne sürdü.
Bosna'da işlenen savaş suçlarının sorumlusu 3 üst düzey isme atıfta bulunan Faliq, "Örneğin, Ratko Mladiç, Radovan Karadziç ve Slobodan Miloseviç gibi insanlığa karşı işlediği suçlardan aranan, yakalanan ve yargılanan diğer faillerin örnekleri de var." dedi.
Faliq, Arakanlı Müslümanlara yönelik işlenen soykırım suçlarına dair Kanada ve Hollanda gibi ülkelerin hukuki süreçleri başlattığına değinerek bunların desteklenmesi, benzeri girişimlerin de Esed rejimine karşı uygulanabileceğini ifade etti.
Ülkelere, mültecilerin veya sığınmacıların ülkelerine zorla geri gönderilmemesi gibi uluslararası hukuk ilkesine uyma çağrısında bulunan Faliq, "Çoğu Avrupa ülkesinin Suriyeli mültecilerin durumuna yönelik tutarsız yaklaşımının değişmesi gerekiyor. Bir yandan mültecilerle ilgili endişeleri dile getirmek diğer yandan da Avrupa'daki güvenliğe erişimlerini engellemek oldukça manidar. Eylemler sözlere uymalıdır. Türkiye tam da bunu yapıyor." diye konuştu.
Terör örgütü YPG/PKK, Suriye'de kalıcı barışın önündeki büyük engel
Faliq, barışa ulaşmanın zorluklarla ve engellerle dolu uzun bir yolculuk olduğuna işaret ederek, "Açıktır ki YPG/PKK gibi terörist gruplar kargaşaya neden olmaya ve bölgede istikrarı bozmaya kararlılar." dedi.
Bölgeye barışın getirilmesinde kararlı olunması gerektiği yorumunu yapan Faliq, "Terör ve şiddet faillerinin de adalet önüne çıkarılması gerekiyor. Uluslararası toplum onların şiddet ve kötü niyetlerini görmezden gelemez. İster YPG/PKK ister DEAŞ olsun, aşırılık yanlıları ve teröristlerle uğraşırken tutarlı olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Terör örgütlerinin tüm bölge için istikrarı bozucu, adaletin tesisiyle mülteciler ve yerlerinden edilmiş sivillerin dönüşü gibi süreçlerin önündeki en büyük engel olduğunu dile getiren Faliq, istikrar veya güvenlik duygusunun yerleştirilmesi için söz konusu örgütlerin de ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.