scale up vize

Turkish Press Röportaj: Ferruh Sidar

ÖZEL HABER 14.10.2017 - 04:46, Güncelleme: 14.10.2017 - 04:46
 

Turkish Press Röportaj: Ferruh Sidar

"Hayal zenginliğimi ölçme şansım bulunmasa da, yaşlanıncaya kadar hayal yoksulluğu çekmediğimi belirtmek isterim. Kurduğum renkli ve kapsamlı hayallerin patikalarında dilediğim gibi gezinememiş bile olsam, yaşamla girdiğim kulvarda varoluşun her rengine dokunmak, öğrenme kavramının net bir açıklamasıydı; yaşam denen şey de “bir bakıma” öğrenmekti zaten… Hayalin ne olduğuna gelince; insan vücudunun % 60'ı su, diğer kısmı ise yağ, kas ve diğerlerinden oluşsa da, bu yapıyı sürükleyen şey hayaldir."
Serra Erdoğan: Kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz? Ferruh Sidar: 1952 yılında Kırıkkale’de doğdum. İlk, orta ve yüksek öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra iş yaşamımı; 1994 de emekli oluncaya kadar, özel sektörde sürdürdüm. Gençlik yıllarımda her genç gibi şiirle ilgilendim. Acemi dizelerimin ilgi görüp birçok dergi ve gazetede yayımlanmasının ardından -sanat yönetmenliği önerisinin de sürüklemesiyle- bir süre o dünyanın içinde yer aldım… 1993 de Uğur Mumcu için yazdığım -Cumhuriyet Gazetesi’nin acılı günlerde yayınladığı "Yanıldınız", adlı şiirle birlikte, ara verdiğim dizelere yeniden döndüm. Deneme ve inceleme türü çalışmalara yöneldiğim süreçte bir arkadaşımın adıma katıldığı (2002 de, Makedonya/ Valandova’da düzenlenen) uluslar arası bir etkinlikte Bir Resim Çiz Çocuğum adlı şiirim ödül aldı… Yılan Islığı ve Eylüller Ürüne Durdu adlı kitapların da arasında olduğu dört adet şiir kitabım bulunmaktadır. Deneme ve incelemelerden oluşan bazı çalışmalarımı 2007 yılında, Yeni Modern adlı kitapta topladım. Başta ünlü edebiyatçı Profesör Dr. Talât S. HALMAN olmak üzere; kimi otoritelerin, söz konusu kitap hakkındaki övücü söz ve yazılarından güç alarak, bu yöndeki uğraşıma bir süre daha devam ettim. Umut Kıran Yansımalar ve Ortak Hüzün, diğer çalışmalarımın yer aldığı kitaplardır. Tarz olarak düşünmemiş olsam da Türkiye’deki -ürkütücü- siyasetten etkilenerek; 2013 başlarında, ‘Büyük Kin’in Kısa Öyküsü; Karşı Devrim adlı kitabı yayımladım. Bu konudaki çalışmalarımı; yine, Profesör Dr. Ünsal Yavuz’un başını çektiği ünlü tarihçi, yazar ve düşünürlerin beğeni bildiren söz ve satırlarından aldığım enerjiyle sürdürmeye çalışıyorum. İlk romanım, ‘Sancılı Mevsim,’ Adlı Şarkı ise, yaşamın ne olup olmadığını sorgulayan; sorgulamaya çalışan, son kitabım. İki çocuk babasıyım. Halen Ankara’da yaşıyorum. Sizce yazarlık nedir? Yaşamda seyretmiş, seyreden veya olası hareketliliği zihin atölyesinde masaya yatırarak olgular üzerinde çalışmak, bilgi ve beceri düzeyine göre de (aktarmak) ürün yaratmaktır. Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir? Hayatım, “en fazla” dediğiniz -bireysel, ulusal ve küresel hüzünlerimin harmanlandığı- iz bırakan olaylardan ibaret doğrusu. Bu sorunuzla karşılaştığım anda; hepsi bir bütün halinde -tıpkı bir dağ gibi- beliriverdi belleğimde. Birbirine eklemli devasa parçadan hangisini kopartıp gösterebilirim ki? Yine de bir şeyler paylaşmam gerekiyorsa eğer, kederlerimin harcından çıkan güzelliklerden birini kısaca aktarabilirim; Kızını terör örgütüne kaptırmama mücadelesi veren bir babanın zaferinde Yeni Modern, adlı kitabımdaki bir denemenin etkili olduğunu -onlarla buluştuğumuzda- öğrendiğim an, sözünü ettiğiniz izlerden biri oluşmuştu. Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz? Son kitabımı kast ediyorsunuz sanırım. Deneme ve inceleme türü çalışmalarımın ardından başladığım siyasi içerikli kitap nedeniyle çok yorulmuştum, söz konusu çalışmanın ikinci bölümüne başlayacak gücüm kalmamıştı. Bir süre dinlendikten sonra, kimi arkadaşlarımın önerisiyle roman yazmaya karar verdim; sözüm ona, ilk kez deneyeceğim farklı bir çalışmayla darmadağın olan zihnim durulacaktı. Sekiz ay sürdü bu uğraşım, tür olarak ilgi alanım olmadığı için, iyi mi yaptım kötü mü? Bilmiyorum. Yukarıda da dillendirdiğim gibi, yaşamı sorgulayan bir çalışma; yaşamın ne olup olmadığı sorgulanırken, onun -tüm güzelliklerine rağmen- hüzünle örülü olduğu fikri, romanın altyapısını oluşturmaktadır. Yaşamını yeniden tasarlayıp kurmak durumundaki bir burjuvanın dramatik serüvenini aktaran bu çalışmada, hüznün bıraktığı kaçınılmaz izler öne çıkarılıyor. Patikalarıyla birlikte, söz konusu serüvenin yollarında; kültürel, ekonomik ve siyasi bakışın yaşam üzerindeki gölgesi olabildiğince hafif, aşk, ayrılık ve ölüm gibi kavramlarınki ise koyu bir biçimde seyrediyor. Ayrıca, ne ölçüde incinirse incinsin, insanın yaşamdan; fark ettiği ya da hissettiği güzelliklerden (özel anlar dışında) kopmak istemeyeceği fikri de bu yolculuğun önemli duraklarından biri olarak öne çıkarılıyor. Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Bu konuda alçak gönüllü davranarak öngörünüzü bulandırmayacağım doğrusu. Hayal zenginliğimi ölçme şansım bulunmasa da, yaşlanıncaya kadar hayal yoksulluğu çekmediğimi belirtmek isterim. Kurduğum renkli ve kapsamlı hayallerin patikalarında dilediğim gibi gezinememiş bile olsam -bedel ödeten- yaşamla girdiğim kulvarda varoluşun her rengine dokunmak, öğrenme kavramının net bir açıklamasıydı; yaşam denen şey de “bir bakıma” öğrenmekti zaten… Hayalin ne olduğuna gelince; insan vücudunun % 60 su, diğer kısmı ise yağ, kas ve diğerlerinden oluşsa da, bu yapıyı sürükleyen şey hayaldir. Özlemleri olmayan kişinin umudu, umudu olmayanın da geleceği yok demektir. Başka bir deyişle; hayal ve umudu kaynaştırırsanız, özlem ve özlemlerin olma olasılığı diye bir kavram üretirsiniz ki, insanı ayakta tutan şey de -hiç kuşkusuz- budur. Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? (Örneğin çay, kahve içmek gibi) Hayır, bu tür ruh halim yok. Bir yazar için zaman ne demektir? Yazar, antenlerini sürekli açık tutan biridir, üretmek için sürekli veri toplar; okur, araştırır, gözlemler ve değerlendirir. Bu durum, onun zamana bakışını etkiler doğal olarak. Uğraşı dışındaki süreçlerde bile zihinsel olarak projesiyle ilgilendiği için, yazarın, özel yaşamına dair zaman sorunu olduğu söylenebilir. Neyse ki, benim durumum; ne geçmişte ne de şimdi, tam olarak böyle değil… Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor? “Günlük hayatım, sanki bozuk bir kalemtıraş gibi,” dersem eğer, kalemimin nasıl etkilendiğini öngörebilirsiniz sanırım. Fakat şikâyet edecek durumda değilim. Ankara’ya 40 km uzaklıktaki, hiçbir alt yapısı bulunmayan bir köyün ıssız bir bölgesinde 30 yıldır yaşama inadım yüzünden serzenişte bulunamam. 6000 metre karelik bir arazide yüzlerce ağaç yetiştirdim, pek çok kangal ürettim, vesaire. Sürdürdüğüm yaşamda pek çok sorumluluğum var, biraz da çaresizliğim. Bu kararımı verirken, sözde; kitaplara gömülecektim, resim yapacaktım, yazacaktım ve gitar çalacaktım! Önceki kitaplara ilaveten beş kitap, birkaç yağlı boya resim ve henüz paylaşmadığım iki adet beste yapabildim. Ufukta yeni bir kitap var mı? Evet, aralarına yeni şiirler de katacağım seçkilerim iki ay içinde çıkar diye düşünüyorum. Kasım ayı başlarında da Karşı Devrim’in ikinci bölümüne başlayacağımı söyleyebilirim. Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir? Yaşam bizim için ne kadar yolunda giderse gitsin; ailemiz, çevremiz, ülkemiz ve yaşadığımız küre nedeniyle kederden arınabilme şansımız yok ne yazık ki. Bu bilinçle; soluklanabilmek için, herhangi bir sanat dalıyla içtenlikle ilgilenmemiz gerektiğini anımsatmak isterim. Ayrıca, duygu ve düşüncelerini sarıp sarmalayan ve onlara ışık tutan kitaplarla karşılaşmalarını dilerim. Röportaj: Serra Erdoğan
"Hayal zenginliğimi ölçme şansım bulunmasa da, yaşlanıncaya kadar hayal yoksulluğu çekmediğimi belirtmek isterim. Kurduğum renkli ve kapsamlı hayallerin patikalarında dilediğim gibi gezinememiş bile olsam, yaşamla girdiğim kulvarda varoluşun her rengine dokunmak, öğrenme kavramının net bir açıklamasıydı; yaşam denen şey de “bir bakıma” öğrenmekti zaten… Hayalin ne olduğuna gelince; insan vücudunun % 60'ı su, diğer kısmı ise yağ, kas ve diğerlerinden oluşsa da, bu yapıyı sürükleyen şey hayaldir."
Serra Erdoğan: Kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
Ferruh Sidar: 1952 yılında Kırıkkale’de doğdum. İlk, orta ve yüksek öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra iş yaşamımı; 1994 de emekli oluncaya kadar, özel sektörde sürdürdüm. Gençlik yıllarımda her genç gibi şiirle ilgilendim. Acemi dizelerimin ilgi görüp birçok dergi ve gazetede yayımlanmasının ardından -sanat yönetmenliği önerisinin de sürüklemesiyle- bir süre o dünyanın içinde yer aldım…
1993 de Uğur Mumcu için yazdığım -Cumhuriyet Gazetesi’nin acılı günlerde yayınladığı "Yanıldınız", adlı şiirle birlikte, ara verdiğim dizelere yeniden döndüm. Deneme ve inceleme türü çalışmalara yöneldiğim süreçte bir arkadaşımın adıma katıldığı (2002 de, Makedonya/ Valandova’da düzenlenen) uluslar arası bir etkinlikte Bir Resim Çiz Çocuğum adlı şiirim ödül aldı… Yılan Islığı ve Eylüller Ürüne Durdu adlı kitapların da arasında olduğu dört adet şiir kitabım bulunmaktadır.

Deneme ve incelemelerden oluşan bazı çalışmalarımı 2007 yılında, Yeni Modern adlı kitapta topladım. Başta ünlü edebiyatçı Profesör Dr. Talât S. HALMAN olmak üzere; kimi otoritelerin, söz konusu kitap hakkındaki övücü söz ve yazılarından güç alarak, bu yöndeki uğraşıma bir süre daha devam ettim. Umut Kıran Yansımalar ve Ortak Hüzün, diğer çalışmalarımın yer aldığı kitaplardır. Tarz olarak düşünmemiş olsam da Türkiye’deki -ürkütücü- siyasetten etkilenerek; 2013 başlarında, ‘Büyük Kin’in Kısa Öyküsü; Karşı Devrim adlı kitabı yayımladım. Bu konudaki çalışmalarımı; yine, Profesör Dr. Ünsal Yavuz’un başını çektiği ünlü tarihçi, yazar ve düşünürlerin beğeni bildiren söz ve satırlarından aldığım enerjiyle sürdürmeye çalışıyorum. İlk romanım, ‘Sancılı Mevsim,’ Adlı Şarkı ise, yaşamın ne olup olmadığını sorgulayan; sorgulamaya çalışan, son kitabım. İki çocuk babasıyım. Halen Ankara’da yaşıyorum.

Sizce yazarlık nedir?
Yaşamda seyretmiş, seyreden veya olası hareketliliği zihin atölyesinde masaya yatırarak olgular üzerinde çalışmak, bilgi ve beceri düzeyine göre de (aktarmak) ürün yaratmaktır.

Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Hayatım, “en fazla” dediğiniz -bireysel, ulusal ve küresel hüzünlerimin harmanlandığı- iz bırakan olaylardan ibaret doğrusu. Bu sorunuzla karşılaştığım anda; hepsi bir bütün halinde -tıpkı bir dağ gibi- beliriverdi belleğimde. Birbirine eklemli devasa parçadan hangisini kopartıp gösterebilirim ki? Yine de bir şeyler paylaşmam gerekiyorsa eğer, kederlerimin harcından çıkan güzelliklerden birini kısaca aktarabilirim; Kızını terör örgütüne kaptırmama mücadelesi veren bir babanın zaferinde Yeni Modern, adlı kitabımdaki bir denemenin etkili olduğunu -onlarla buluştuğumuzda- öğrendiğim an, sözünü ettiğiniz izlerden biri oluşmuştu.



Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Son kitabımı kast ediyorsunuz sanırım. Deneme ve inceleme türü çalışmalarımın ardından başladığım siyasi içerikli kitap nedeniyle çok yorulmuştum, söz konusu çalışmanın ikinci bölümüne başlayacak gücüm kalmamıştı. Bir süre dinlendikten sonra, kimi arkadaşlarımın önerisiyle roman yazmaya karar verdim; sözüm ona, ilk kez deneyeceğim farklı bir çalışmayla darmadağın olan zihnim durulacaktı. Sekiz ay sürdü bu uğraşım, tür olarak ilgi alanım olmadığı için, iyi mi yaptım kötü mü? Bilmiyorum. Yukarıda da dillendirdiğim gibi, yaşamı sorgulayan bir çalışma; yaşamın ne olup olmadığı sorgulanırken, onun -tüm güzelliklerine rağmen- hüzünle örülü olduğu fikri, romanın altyapısını oluşturmaktadır. Yaşamını yeniden tasarlayıp kurmak durumundaki bir burjuvanın dramatik serüvenini aktaran bu çalışmada, hüznün bıraktığı kaçınılmaz izler öne çıkarılıyor. Patikalarıyla birlikte, söz konusu serüvenin yollarında; kültürel, ekonomik ve siyasi bakışın yaşam üzerindeki gölgesi olabildiğince hafif, aşk, ayrılık ve ölüm gibi kavramlarınki ise koyu bir biçimde seyrediyor. Ayrıca, ne ölçüde incinirse incinsin, insanın yaşamdan; fark ettiği ya da hissettiği güzelliklerden (özel anlar dışında) kopmak istemeyeceği fikri de bu yolculuğun önemli duraklarından biri olarak öne çıkarılıyor.

Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Bu konuda alçak gönüllü davranarak öngörünüzü bulandırmayacağım doğrusu. Hayal zenginliğimi ölçme şansım bulunmasa da, yaşlanıncaya kadar hayal yoksulluğu çekmediğimi belirtmek isterim. Kurduğum renkli ve kapsamlı hayallerin patikalarında dilediğim gibi gezinememiş bile olsam -bedel ödeten- yaşamla girdiğim kulvarda varoluşun her rengine dokunmak, öğrenme kavramının net bir açıklamasıydı; yaşam denen şey de “bir bakıma” öğrenmekti zaten… Hayalin ne olduğuna gelince; insan vücudunun % 60 su, diğer kısmı ise yağ, kas ve diğerlerinden oluşsa da, bu yapıyı sürükleyen şey hayaldir. Özlemleri olmayan kişinin umudu, umudu olmayanın da geleceği yok demektir. Başka bir deyişle; hayal ve umudu kaynaştırırsanız, özlem ve özlemlerin olma olasılığı diye bir kavram üretirsiniz ki, insanı ayakta tutan şey de -hiç kuşkusuz- budur.

Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? (Örneğin çay, kahve içmek gibi)
Hayır, bu tür ruh halim yok.

Bir yazar için zaman ne demektir?
Yazar, antenlerini sürekli açık tutan biridir, üretmek için sürekli veri toplar; okur, araştırır, gözlemler ve değerlendirir. Bu durum, onun zamana bakışını etkiler doğal olarak. Uğraşı dışındaki süreçlerde bile zihinsel olarak projesiyle ilgilendiği için, yazarın, özel yaşamına dair zaman sorunu olduğu söylenebilir. Neyse ki, benim durumum; ne geçmişte ne de şimdi, tam olarak böyle değil…




Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
“Günlük hayatım, sanki bozuk bir kalemtıraş gibi,” dersem eğer, kalemimin nasıl etkilendiğini öngörebilirsiniz sanırım. Fakat şikâyet edecek durumda değilim. Ankara’ya 40 km uzaklıktaki, hiçbir alt yapısı bulunmayan bir köyün ıssız bir bölgesinde 30 yıldır yaşama inadım yüzünden serzenişte bulunamam. 6000 metre karelik bir arazide yüzlerce ağaç yetiştirdim, pek çok kangal ürettim, vesaire. Sürdürdüğüm yaşamda pek çok sorumluluğum var, biraz da çaresizliğim. Bu kararımı verirken, sözde; kitaplara gömülecektim, resim yapacaktım, yazacaktım ve gitar çalacaktım! Önceki kitaplara ilaveten beş kitap, birkaç yağlı boya resim ve henüz paylaşmadığım iki adet beste yapabildim.

Ufukta yeni bir kitap var mı?
Evet, aralarına yeni şiirler de katacağım seçkilerim iki ay içinde çıkar diye düşünüyorum. Kasım ayı başlarında da Karşı Devrim’in ikinci bölümüne başlayacağımı söyleyebilirim.



Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
Yaşam bizim için ne kadar yolunda giderse gitsin; ailemiz, çevremiz, ülkemiz ve yaşadığımız küre nedeniyle kederden arınabilme şansımız yok ne yazık ki. Bu bilinçle; soluklanabilmek için, herhangi bir sanat dalıyla içtenlikle ilgilenmemiz gerektiğini anımsatmak isterim. Ayrıca, duygu ve düşüncelerini sarıp sarmalayan ve onlara ışık tutan kitaplarla karşılaşmalarını dilerim.


Röportaj: Serra Erdoğan
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.