scale up vize
vize

Röportaj: CHP İzmir Milletvekili aday adayı Av. Aydın Özcan

ÖZEL HABER 16.05.2018 - 22:30, Güncelleme: 16.05.2018 - 22:30
 

Röportaj: CHP İzmir Milletvekili aday adayı Av. Aydın Özcan

Bu hafta CHP İzmir milletvekili aday adayı Av. Aydın Özcan'a konuk olduk.
Röportaj: Ayfer Mustafaoğlu / Turkish Press   Av. Aydın Özcan: " Türkiye ile Batı Trakya, Balkan'lar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğim."   Avukat Aydın Özcan, İzmir Baro Başkanlığı görevinden istifa ederek, Cumhuriyet Halk Partisi'nden İzmir milletvekili aday adayı oldu. Kendisiyle gerçekleştirdiğim röportajda; Türkiye'de günümüzde en büyük sorunun hukuk alanında yaşandığını belirten Özcan, Batı Trakya kökenli olmanın verdiği hassasiyetle de, '' Türkiye, Batı Trakya ve Balkanlar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğini '' özellikle vurguladı. Yurtdışındaki soydaşların ekonomik, eğitim, sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunlarının çözümü  noktasında, Balkan Dernekleri'nde aktif görev aldığı dönemlerde olduğu gibi özveriyle çalışacağını, milletvekili seçilmesi durumunda ise ,TBMM onların sesi olarak, yılların kazandırdığı tecrübesiyle gerçekleştirmeyi düşündüğü projelerden bahsetti. Göçmen olmanın da verdiği duyarlılıkla; azınlıkların, ezilen kesimin, göçmenlerin ve mağdur olan herkesin yanında olmayı görev edinmiş hukuk adamı Aydın Özcan, Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile çocuk istismarı gibi toplumsal yara haline gelen olguların düzeltilmesi ve çözüm önerileri için mücadelesinin devam edeceğinin altını çizdi. Röportajın ayrıntılarını aşağıdan okuyabilirsiniz :   Av. Aydın Özcan kimdir? Kendinizden bahseder misiniz? 1968 Yunanistan Dedeağaç doğumluyum. İlkokulu, Batı Trakya Türk Azınlık Okulu olan Kösemescit Azınlık Okulu'nda, orta öğretimimi ise Karabağlar Cumhuriyet Lisesi'nde yatılı öğrenci olarak tamamladım. 1987 yılında,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdim ve 1991 yılında mezun oldum. Avukatlık stajımı Bursa Barosu'nda tamamladım.1993 yılından bu yana, İzmir Barosu'na kayıtlı olarak serbest avukatlık yapıyorum. 2008 - 2010 yıllarında İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyeliği ve Baro Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. Aynı yıllar arasında, İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Fikri ve Sınai Haklar Komisyonu başkanlıkları ve İzmir Barosu CMK Komisyonu üyeliği görevlerinde bulundum. İzmir Rumeli ve Balkan Dernekleri Kurucu Platform Başkanlığı yanı sıra, 2002 – 2015 yılları arasında da ,Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanlığı görevini yürüttüm. 2014-2016 yılları arasında, İzmir Barosu Başkanlığına seçildim. Meslektaşlarımın takdiriyle 2016-2018 yılları arasında yeniden İzmir Barosu Başkanlığına seçildim. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Maliye Ana Bilim Dalı Vergi Hukuku Programında Yüksek lisans yaptım. Evliyim. Biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğum var. Yunanca biliyorum. Siyasetle uğraşmanıza neden olan etkenler nelerdir? CHP’den milletvekilliği adaylık süreciniz nasıl gelişti? Ne yazık ki, bugün ülkemizin hukuk devleti olma kriterlerini hızla yitirdiğini, kuvvetler ayrılığı prensibinin içinin her geçen gün daha da fazla boşaltıldığını, Cumhuriyet değerlerinin erozyona uğratıldığını hep birlikte üzülerek görüyoruz. Ben de, tüm Cumhuriyet yurttaşlarının hayal ettiği, arzuladığı, sözde değil özde sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden tesisine katkı sağlamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve kuruluş felsefesini sonuna kadar yaşatmak için yasama erkinde aktif rol almanın çok daha fazla etkili olacağı inancıyla, sevgili meslektaşlarım ve hemşerilerimin bu yöndeki görüş ve beyanlarını da dikkate alarak bu yola çıktım. Ben geçmişte iki kez daha CHP’den milletvekili adayı oldum. Partim tarafından 2007 yılında 11. sıradan aday gösterildiğimde de, üst sıralardan seçilmiş gibi çalıştım ve bir an için durmadım, küsmedim. 2011 yılında ise 7. sıradan aday gösterildim. Çok düşük bir oyla, yurt dışından gelen oylarla kaybettim. Dolayısıyla CHP’de siyaset yapma sürecim geçmişe dayanıyor.   İlkelerinizden ve genel siyasi bakışınızdan bahseder misiniz? Bu ilkelerinizin siyasi yaşantınıza yansıması nasıl olmaktadır? Bugüne kadar siyaseti kişisel ikbal ve çıkar için hiç kullanmadım. Siyasetteki en temel ilkem budur. Bu ilke doğrultusunda bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da siyasi çalışmalarımı sürdüreceğim.   Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün Türkiye'nin en büyük sorunu, hukuk sorunudur. Bu sorun 15 Temmuz darbe girişiminden önce başladı. 15 Temmuz öncesinde, hukukçular olarak hukukun üstünlüğünün uygulanmaması, TBMM'nin devre dışı bırakılmaya çalışılması ve torba yasalarla ülkenin yönetilmek istenmesine karşı çıktık. İzmir Barosu’nun çağrısıyla, 11 Nisan 2015 tarihinde İzmir’de toplanan 79 baro ve İzmirli hemşerilerimiz "Türkiye Adaletini Arıyor" mitinginde buluştu. Orada hukukun üstünlüğü sağlansın, ‘ülke torba yasalarla yönetilmesin ve Meclis tam görevini yapsın’ demiştik. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan da,ettikleri yemine sadık kalmalarını talep ettik. 15 Temmuz darbe girişimini hiçbir aklı başında insan ve özellikle de hukukçu savunamaz. O darbe girişiminden sonra, ülkedeki sorunların kısa zamanda çözülmesi için ilan edilen OHAL ve beraberinde çıkarılan KHK'lar herkes tarafında hoş karşılandı. Ancak, bunun makul süre olması gerekiyordu. Baktığımızda ise, ülkenin neredeyse iki yıldır OHAL ve KHK'larla yönetildiğini görüyoruz. OHAL'in ilk altı aydan sonra uzatılmasına hukukçular olarak karşı olduğumuzu her platformda dile getirdik. Bu noktada ''KHK ile yönetilen ülkede savunma nasıl olmalıdır'' diye de panel düzenledik. Nerdeyse üniversitelerdeki anayasa dersleri kaldırılacak ve anayasa profesörüne gerek kalmayacak tespitini yaptık. 1,5 yıldır da ülkenin KHK'larla yönetilemeyeceğini belirtiyoruz. Ülkenin en büyük ihtiyacı şu anda hukuk. Bunu açıkça söylemeliyiz. Hukukun üstünlüğü, adalet ve yargı bağımsızlığının sağlanması gerekiyor. Bugün basın dahi, hukukla sıkıştırılıyor. Ülkede basın özgürlüğü yok. Temel hak ve özgürlükler anlamında sıkıntılar var. Türkiye'nin acilen normalleşmeye ve evrensel hukuk normlarını hayata geçirmeye ihtiyacı var. Yürütme organı, yasama organı ve yargı ele geçirilmiş durumda. Yürütme erki denetlenemez hale geldi. "Ben bildiğimi yaparım" tarzıyla devam edilemez.   Batı Trakya kökenli bir siyaset adamısınız. Göçmen olmanızın da verdiği hassasiyetle, Türkiye’deki göçmen kökenli vatandaşların sorunlarının çözümü için çaba sarfettiğinizi gözlemliyoruz. Milletvekili seçildiğiniz takdirde, bu konuda gerçekleştirmeyi planladığınız projeleriniz neler olacaktır? İzmir'de sayıları bir milyon 800 bini bulan Balkan göçmeni kitlesi var. Onlar da, sorunlarını bilen ve çözüm geliştirmeye çalışan isim arıyor. Dernekçilik yaptığım dönemde TBMM'de Batı Trakya Dostluk Grubu toplantısı oldu. Orada sorunları dile getiren MHP'li vekil, AKP'li vekil tarafından 'o konu öyle değil' diye susturuldu. 12 dakikalık konuşmamda kimse sözümü kesmedi. Çünkü,milletvekillerinin bilmediği sorunları belgeleriyle aktardım. Bütün sorunları aktardığımda AKP, MHP ve CHP'li vekiller notlarımı almak için geldi. Çünkü ben sorunları birebir yaşayan bir kişiyim. Göçmenlerin sadece çalışma sorunu var deyip geçiştirilemez. Bu durumdan kaç kişi etkilenmiş, kaç işlem kapatılmış, soruna yönelik çözüm neler olabilir? Bunları da önlerine koyacaksın. Yoksa kitle partisi olamazsın. Batı Trakya, Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Bosna ya da Makedonya'daki sorunları bilmek için oralara gitmen ve insanlara dokunman gerekir. Yani öncelikle o insanları dinleyeceksiniz. Eğer bu insanları dinlemez ve sorunlarını tespit edemezsen, sayıları 25 milyon olan vatandaşa kendinizi anlatamazsınız. O vatandaş da gerçekte hiçbir sorunu çözmeyen ama algı yaratanın peşinden gider. 2012'de yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için Meclis'e 5 maddelik kanun teklifi hazırlanmasında katkıda bulundum. AKP ise ,o 5 maddenin neredeyse tamamını tırpanladı ve sadece bir maddesini ele alarak ; küçük bir iyileştirme yaparak mağduriyetlerin hiçbirisini gidermeden, ileriye yönelik küçücük bir iyileştirme yaparak sanki büyük bir reform yapmış gibi bunu lanse etti, algı yarattı. Bunların yanı sıra, örneğin 4817 Sayılı Yabancılara çalışma izni veren kanunun 14.maddesi a bendi gereğince, çalışma izni isteyen ve 10 yıldan bu yana Türkiye’de ikamet eden ve vergi mükellefi olan bir Batı Trakyalı arkadaşımızın çalışma izni uygun görülmemiş. Yani başvurusu reddediliyor. Bu arkadaşımız, Batı Trakya’dan kalkıyor Türkiye’ye geliyor, Batı Trakya’daki, Balkanlardaki bütün kazanımlarını satarak bir işyeri kurmuş ve 3-5 defa çalışma izni alıyor. Ama şimdi de kendisine izin verilmiyor. Çalışma izni olmadığı için ,30 yıllık işletme sahiplerine ve yanlarında sigortalı çalışan ailelerine para cezaları uygulandı bu ülkede. Ayrıca, Batı Trakya'lı soydaş öğrencilerden 3-4 kat fazla öğrenci harcı alınıyor. 2003'te çıkarılan yasayla, kaç yıldır çalıştırdığı mekânda kaçak duruma düşen vatandaşlarımız oldu. Bu yanlış, böyle bir şey olmaz. O dönem bu vatandaşlarımız kendi ülkelerinde bir İngiliz ya da Rus gibi görülmeyi kendilerine yediremediklerini söylemişlerdi. Para cezasını ödeyen 30-40 bin kişi Türk vatandaşlığına geçti. Yunanistan veya bir başka Balkan ülkesi yarın çifte vatandaşlığı kaldırıyorum dese ,en az 100 bin kişi bu çifte vatandaşlık hakkını kaybedecek. Ülke olarak neden kendi ayağımıza sıkarak vatandaşımıza zarar veriyoruz? Bu da dış politika öngörüsüzlüğüdür. Ben soydaşlarımızın sorunlarını çok iyi biliyorum ve çözümü noktasında başarılı olacağım konusunda en ufak bir tereddüdüm yok. Milletvekili olmanız durumunda, Yurtdışı’nda ve özellikle Balkan’larda yaşayan soydaşlarınızın sorunlarının çözümü noktasında, gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı? Batı Trakya’da, Balkan’larda yaşayan soydaşlarımızın ekonomiden, eğitime ve sosyal yaşamın pek çok alanında karşılaştığı sorunlar var. Dernek başkanı olarak görev yaptığım dönemde de, bu sorunların çözümü için mücadele ettim, milletvekili olduğum takdirde, Türkiye ile Batı Trakya, Balkan'lar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğim. Batı Trakya’da yaşanan en önemli sorunlardan bir tanesi eğitim sorunu. Eğitim sorunu çok önemli. İlkokuldan her yıl 1000 öğrencimiz mezun oluyor. Bunların 150 tanesi azınlık ortaokullarına ve liselerine gidebiliyor. Geri kalanı Yunan okullarına gitmek zorunda ve çok güzel eğitim alamıyorlar. Anaokullarında aynı şekilde sorunlar var, anadilde eğitim alamıyor anaokulu öğrencilerimiz. Eğitim hakkı çok kutsal bir hak. İlişkilerin iyi olmasını en çok isteyenlerden biri de benim. Ekonomik ilişkiler iyi olsun. Türk işadamları gitsin oraya bölgeye yatırım yapsın. Yunanlı, Balkan ülkelerinden işadamları gelsin Türkiye’ye yatırım yapsın. Karşılıklı diyaloglar olsun istiyorum. Beni Batı Trakya Türklerinin, Balkan göçmenlerinin sorunları ilgilendiriyor. Türkiye’de iş açan Batı Trakyalılar, Balkan göçmeleri çalışma izni ruhsatı alırlarken çeşitli zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu sorunların aşılması için elimden gelen çabayı göstereceğim. Bu çalışmalarım sırasında şüphesiz bunca yıllık deneyimlerim çok etkili olacak. Balkan Dernekleri olarak, İzmir'de yıllarca Balkan ülkeleri ile Türkiye arasında turizm ve ticaretin gelişmesi için paneller yaptık. Her bir Balkan ülkesinden çok değerli üst seviyede siyasiler, işadamları katıldı. Son olarak, Turkishpress gazetesi aracılığıyla, muhtemel seçmenlerinize iletmek istediğiniz mesajlar nelerdir? Batı Trakya'daki ve Balkan ülkelerinden sivil toplum kuruluşları ve milletvekilleri ile ülkemizdeki Balkan dernekleri bizleri Meclis'te görmek istiyorlar, çünkü çözüm üretecek insanları istiyorlar.Yukarıda bahsettiğim sorunları çok yakından bilen biri olarak, çözüm noktasında etkili olacağıma inanıyorum ve bu anlamda soydaşlarımızın desteğini bekliyorum. Onların ve yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, TBMM de Sesi olacağım. Yurt dışında yaşayan tüm Türk vatandaşlarının Türkiye’nin de tarafı olduğu OECD ülkeleri arasında imzalanan"Otomatik Bilgi Transfer Sistemi Anlaşması" konusunda kafalarda hala soru işaretleri bulunmaktadır. Bu anlaşma tam olarak neyi kapsamakta, hangi bilgiler paylaşıma açılmaktadır? Anlaşma 2018 yılında yürürlüğe girecek. Avrupa'da ve Balkan'larda milyonlarca kişi bu anlaşma ile birçok sosyal yardım alma Hakkı'ndan mahrum kalacağı gibi ,almış olduğu yardımları faiziyle geri ödemenin yansıra taşınmaz malları nedeniyle çifte vergilendirme ve para cezalarıyla karşı karşıya kalma durumu vardır. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile çocuk istismarı gibi toplumsal yara haline gelen olguların düzeltilmesi, çözüm önerileri için çok ciddi çalışmalarım olacak. Bu yönde açılan davaları çok yakinen takip edeceğim.  
Bu hafta CHP İzmir milletvekili aday adayı Av. Aydın Özcan'a konuk olduk.
Röportaj: Ayfer Mustafaoğlu / Turkish Press

  Av. Aydın Özcan: " Türkiye ile Batı Trakya, Balkan'lar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğim."
 
Avukat Aydın Özcan, İzmir Baro Başkanlığı görevinden istifa ederek, Cumhuriyet Halk Partisi'nden İzmir milletvekili aday adayı oldu. Kendisiyle gerçekleştirdiğim röportajda; Türkiye'de günümüzde en büyük sorunun hukuk alanında yaşandığını belirten Özcan, Batı Trakya kökenli olmanın verdiği hassasiyetle de, '' Türkiye, Batı Trakya ve Balkanlar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğini '' özellikle vurguladı.

Yurtdışındaki soydaşların ekonomik, eğitim, sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunlarının çözümü  noktasında, Balkan Dernekleri'nde aktif görev aldığı dönemlerde olduğu gibi özveriyle çalışacağını, milletvekili seçilmesi durumunda ise ,TBMM onların sesi olarak, yılların kazandırdığı tecrübesiyle gerçekleştirmeyi düşündüğü projelerden bahsetti.
Göçmen olmanın da verdiği duyarlılıkla; azınlıkların, ezilen kesimin, göçmenlerin ve mağdur olan herkesin yanında olmayı görev edinmiş hukuk adamı Aydın Özcan, Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile çocuk istismarı gibi toplumsal yara haline gelen olguların düzeltilmesi ve çözüm önerileri için mücadelesinin devam edeceğinin altını çizdi.
Röportajın ayrıntılarını aşağıdan okuyabilirsiniz :
 
Av. Aydın Özcan kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?
1968 Yunanistan Dedeağaç doğumluyum. İlkokulu, Batı Trakya Türk Azınlık Okulu olan Kösemescit Azınlık Okulu'nda, orta öğretimimi ise Karabağlar Cumhuriyet Lisesi'nde yatılı öğrenci olarak tamamladım.
1987 yılında,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdim ve 1991 yılında mezun oldum. Avukatlık stajımı Bursa Barosu'nda tamamladım.1993 yılından bu yana, İzmir Barosu'na kayıtlı olarak serbest avukatlık yapıyorum.

2008 - 2010 yıllarında İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyeliği ve Baro Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. Aynı yıllar arasında, İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, İzmir Barosu Fikri ve Sınai Haklar Komisyonu başkanlıkları ve İzmir Barosu CMK Komisyonu üyeliği görevlerinde bulundum.
İzmir Rumeli ve Balkan Dernekleri Kurucu Platform Başkanlığı yanı sıra, 2002 – 2015 yılları arasında da ,Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanlığı görevini yürüttüm.
2014-2016 yılları arasında, İzmir Barosu Başkanlığına seçildim. Meslektaşlarımın takdiriyle 2016-2018 yılları arasında yeniden İzmir Barosu Başkanlığına seçildim.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Maliye Ana Bilim Dalı Vergi Hukuku Programında Yüksek lisans yaptım.
Evliyim. Biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğum var. Yunanca biliyorum.



Siyasetle uğraşmanıza neden olan etkenler nelerdir? CHP’den milletvekilliği adaylık süreciniz nasıl gelişti?
Ne yazık ki, bugün ülkemizin hukuk devleti olma kriterlerini hızla yitirdiğini, kuvvetler ayrılığı prensibinin içinin her geçen gün daha da fazla boşaltıldığını, Cumhuriyet değerlerinin erozyona uğratıldığını hep birlikte üzülerek görüyoruz.

Ben de, tüm Cumhuriyet yurttaşlarının hayal ettiği, arzuladığı, sözde değil özde sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden tesisine katkı sağlamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve kuruluş felsefesini sonuna kadar yaşatmak için yasama erkinde aktif rol almanın çok daha fazla etkili olacağı inancıyla, sevgili meslektaşlarım ve hemşerilerimin bu yöndeki görüş ve beyanlarını da dikkate alarak bu yola çıktım.

Ben geçmişte iki kez daha CHP’den milletvekili adayı oldum. Partim tarafından 2007 yılında 11. sıradan aday gösterildiğimde de, üst sıralardan seçilmiş gibi çalıştım ve bir an için durmadım, küsmedim. 2011 yılında ise 7. sıradan aday gösterildim. Çok düşük bir oyla, yurt dışından gelen oylarla kaybettim. Dolayısıyla CHP’de siyaset yapma sürecim geçmişe dayanıyor.
 
İlkelerinizden ve genel siyasi bakışınızdan bahseder misiniz? Bu ilkelerinizin siyasi yaşantınıza yansıması nasıl olmaktadır?
Bugüne kadar siyaseti kişisel ikbal ve çıkar için hiç kullanmadım. Siyasetteki en temel ilkem budur. Bu ilke doğrultusunda bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da siyasi çalışmalarımı sürdüreceğim.


 
Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün Türkiye'nin en büyük sorunu, hukuk sorunudur. Bu sorun 15 Temmuz darbe girişiminden önce başladı. 15 Temmuz öncesinde, hukukçular olarak hukukun üstünlüğünün uygulanmaması, TBMM'nin devre dışı bırakılmaya çalışılması ve torba yasalarla ülkenin yönetilmek istenmesine karşı çıktık. İzmir Barosu’nun çağrısıyla, 11 Nisan 2015 tarihinde İzmir’de toplanan 79 baro ve İzmirli hemşerilerimiz "Türkiye Adaletini Arıyor" mitinginde buluştu. Orada hukukun üstünlüğü sağlansın, ‘ülke torba yasalarla yönetilmesin ve Meclis tam görevini yapsın’ demiştik. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan da,ettikleri yemine sadık kalmalarını talep ettik. 15 Temmuz darbe girişimini hiçbir aklı başında insan ve özellikle de hukukçu savunamaz. O darbe girişiminden sonra, ülkedeki sorunların kısa zamanda çözülmesi için ilan edilen OHAL ve beraberinde çıkarılan KHK'lar herkes tarafında hoş karşılandı. Ancak, bunun makul süre olması gerekiyordu. Baktığımızda ise, ülkenin neredeyse iki yıldır OHAL ve KHK'larla yönetildiğini görüyoruz. OHAL'in ilk altı aydan sonra uzatılmasına hukukçular olarak karşı olduğumuzu her platformda dile getirdik. Bu noktada ''KHK ile yönetilen ülkede savunma nasıl olmalıdır'' diye de panel düzenledik. Nerdeyse üniversitelerdeki anayasa dersleri kaldırılacak ve anayasa profesörüne gerek kalmayacak tespitini yaptık. 1,5 yıldır da ülkenin KHK'larla yönetilemeyeceğini belirtiyoruz. Ülkenin en büyük ihtiyacı şu anda hukuk. Bunu açıkça söylemeliyiz. Hukukun üstünlüğü, adalet ve yargı bağımsızlığının sağlanması gerekiyor. Bugün basın dahi, hukukla sıkıştırılıyor. Ülkede basın özgürlüğü yok. Temel hak ve özgürlükler anlamında sıkıntılar var. Türkiye'nin acilen normalleşmeye ve evrensel hukuk normlarını hayata geçirmeye ihtiyacı var. Yürütme organı, yasama organı ve yargı ele geçirilmiş durumda. Yürütme erki denetlenemez hale geldi. "Ben bildiğimi yaparım" tarzıyla devam edilemez.
 
Batı Trakya kökenli bir siyaset adamısınız. Göçmen olmanızın da verdiği hassasiyetle, Türkiye’deki göçmen kökenli vatandaşların sorunlarının çözümü için çaba sarfettiğinizi gözlemliyoruz. Milletvekili seçildiğiniz takdirde, bu konuda gerçekleştirmeyi planladığınız projeleriniz neler olacaktır?
İzmir'de sayıları bir milyon 800 bini bulan Balkan göçmeni kitlesi var. Onlar da, sorunlarını bilen ve çözüm geliştirmeye çalışan isim arıyor. Dernekçilik yaptığım dönemde TBMM'de Batı Trakya Dostluk Grubu toplantısı oldu. Orada sorunları dile getiren MHP'li vekil, AKP'li vekil tarafından 'o konu öyle değil' diye susturuldu. 12 dakikalık konuşmamda kimse sözümü kesmedi. Çünkü,milletvekillerinin bilmediği sorunları belgeleriyle aktardım. Bütün sorunları aktardığımda AKP, MHP ve CHP'li vekiller notlarımı almak için geldi. Çünkü ben sorunları birebir yaşayan bir kişiyim. Göçmenlerin sadece çalışma sorunu var deyip geçiştirilemez. Bu durumdan kaç kişi etkilenmiş, kaç işlem kapatılmış, soruna yönelik çözüm neler olabilir? Bunları da önlerine koyacaksın. Yoksa kitle partisi olamazsın. Batı Trakya, Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Bosna ya da Makedonya'daki sorunları bilmek için oralara gitmen ve insanlara dokunman gerekir. Yani öncelikle o insanları dinleyeceksiniz. Eğer bu insanları dinlemez ve sorunlarını tespit edemezsen, sayıları 25 milyon olan vatandaşa kendinizi anlatamazsınız. O vatandaş da gerçekte hiçbir sorunu çözmeyen ama algı yaratanın peşinden gider. 2012'de yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için Meclis'e 5 maddelik kanun teklifi hazırlanmasında katkıda bulundum. AKP ise ,o 5 maddenin neredeyse tamamını tırpanladı ve sadece bir maddesini ele alarak ; küçük bir iyileştirme yaparak mağduriyetlerin hiçbirisini gidermeden, ileriye yönelik küçücük bir iyileştirme yaparak sanki büyük bir reform yapmış gibi bunu lanse etti, algı yarattı.

Bunların yanı sıra, örneğin 4817 Sayılı Yabancılara çalışma izni veren kanunun 14.maddesi a bendi gereğince, çalışma izni isteyen ve 10 yıldan bu yana Türkiye’de ikamet eden ve vergi mükellefi olan bir Batı Trakyalı arkadaşımızın çalışma izni uygun görülmemiş. Yani başvurusu reddediliyor. Bu arkadaşımız, Batı Trakya’dan kalkıyor Türkiye’ye geliyor, Batı Trakya’daki, Balkanlardaki bütün kazanımlarını satarak bir işyeri kurmuş ve 3-5 defa çalışma izni alıyor. Ama şimdi de kendisine izin verilmiyor. Çalışma izni olmadığı için ,30 yıllık işletme sahiplerine ve yanlarında sigortalı çalışan ailelerine para cezaları uygulandı bu ülkede. Ayrıca, Batı Trakya'lı soydaş öğrencilerden 3-4 kat fazla öğrenci harcı alınıyor. 2003'te çıkarılan yasayla, kaç yıldır çalıştırdığı mekânda kaçak duruma düşen vatandaşlarımız oldu. Bu yanlış, böyle bir şey olmaz. O dönem bu vatandaşlarımız kendi ülkelerinde bir İngiliz ya da Rus gibi görülmeyi kendilerine yediremediklerini söylemişlerdi. Para cezasını ödeyen 30-40 bin kişi Türk vatandaşlığına geçti. Yunanistan veya bir başka Balkan ülkesi yarın çifte vatandaşlığı kaldırıyorum dese ,en az 100 bin kişi bu çifte vatandaşlık hakkını kaybedecek. Ülke olarak neden kendi ayağımıza sıkarak vatandaşımıza zarar veriyoruz? Bu da dış politika öngörüsüzlüğüdür. Ben soydaşlarımızın sorunlarını çok iyi biliyorum ve çözümü noktasında başarılı olacağım konusunda en ufak bir tereddüdüm yok.



Milletvekili olmanız durumunda, Yurtdışı’nda ve özellikle Balkan’larda yaşayan soydaşlarınızın sorunlarının çözümü noktasında, gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı?
Batı Trakya’da, Balkan’larda yaşayan soydaşlarımızın ekonomiden, eğitime ve sosyal yaşamın pek çok alanında karşılaştığı sorunlar var. Dernek başkanı olarak görev yaptığım dönemde de, bu sorunların çözümü için mücadele ettim, milletvekili olduğum takdirde, Türkiye ile Batı Trakya, Balkan'lar arasında köprü görevi görmeyi sürdüreceğim. Batı Trakya’da yaşanan en önemli sorunlardan bir tanesi eğitim sorunu. Eğitim sorunu çok önemli. İlkokuldan her yıl 1000 öğrencimiz mezun oluyor. Bunların 150 tanesi azınlık ortaokullarına ve liselerine gidebiliyor. Geri kalanı Yunan okullarına gitmek zorunda ve çok güzel eğitim alamıyorlar. Anaokullarında aynı şekilde sorunlar var, anadilde eğitim alamıyor anaokulu öğrencilerimiz. Eğitim hakkı çok kutsal bir hak. İlişkilerin iyi olmasını en çok isteyenlerden biri de benim. Ekonomik ilişkiler iyi olsun. Türk işadamları gitsin oraya bölgeye yatırım yapsın. Yunanlı, Balkan ülkelerinden işadamları gelsin Türkiye’ye yatırım yapsın. Karşılıklı diyaloglar olsun istiyorum. Beni Batı Trakya Türklerinin, Balkan göçmenlerinin sorunları ilgilendiriyor. Türkiye’de iş açan Batı Trakyalılar, Balkan göçmeleri çalışma izni ruhsatı alırlarken çeşitli zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu sorunların aşılması için elimden gelen çabayı göstereceğim. Bu çalışmalarım sırasında şüphesiz bunca yıllık deneyimlerim çok etkili olacak.
Balkan Dernekleri olarak, İzmir'de yıllarca Balkan ülkeleri ile Türkiye arasında turizm ve ticaretin gelişmesi için paneller yaptık. Her bir Balkan ülkesinden çok değerli üst seviyede siyasiler, işadamları katıldı.

Son olarak, Turkishpress gazetesi aracılığıyla, muhtemel seçmenlerinize iletmek istediğiniz mesajlar nelerdir?
Batı Trakya'daki ve Balkan ülkelerinden sivil toplum kuruluşları ve milletvekilleri ile ülkemizdeki Balkan dernekleri bizleri Meclis'te görmek istiyorlar, çünkü çözüm üretecek insanları istiyorlar.Yukarıda bahsettiğim sorunları çok yakından bilen biri olarak, çözüm noktasında etkili olacağıma inanıyorum ve bu anlamda soydaşlarımızın desteğini bekliyorum. Onların ve yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, TBMM de Sesi olacağım. Yurt dışında yaşayan tüm Türk vatandaşlarının Türkiye’nin de tarafı olduğu OECD ülkeleri arasında imzalanan"Otomatik Bilgi Transfer Sistemi Anlaşması" konusunda kafalarda hala soru işaretleri bulunmaktadır. Bu anlaşma tam olarak neyi kapsamakta, hangi bilgiler paylaşıma açılmaktadır? Anlaşma 2018 yılında yürürlüğe girecek. Avrupa'da ve Balkan'larda milyonlarca kişi bu anlaşma ile birçok sosyal yardım alma Hakkı'ndan mahrum kalacağı gibi ,almış olduğu yardımları faiziyle geri ödemenin yansıra taşınmaz malları nedeniyle çifte vergilendirme ve para cezalarıyla karşı karşıya kalma durumu vardır.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile çocuk istismarı gibi toplumsal yara haline gelen olguların düzeltilmesi, çözüm önerileri için çok ciddi çalışmalarım olacak. Bu yönde açılan davaları çok yakinen takip edeceğim.
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.