Röportaj: Hani Astolin - Tanrı'nın Göksel Çocukları
ÖZEL HABER
08.09.2017 - 17:42, Güncelleme:
08.09.2017 - 17:42
Röportaj: Hani Astolin - Tanrı'nın Göksel Çocukları
1. Merhaba, ilk olarak kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
- Denizli- Çal- İsabey doğumluyum. İlköğretmen okulu, eğitim enstitüsü olmak üzere altı yıl, devlet okullarında yatılı okudum. Yirmi altı yıl öğretmenlik, on dört yıl okul yöneticiliği yaptım. Yazmak ve resim yapmak hobilerimden, yazı tutkuya dönüştü. Evliyim, iki çocuğum var.
2. Sizce yazarlık nedir?
-Yazarlık kişisel dirlik (hayat) birikiminin taşması ve durmaması olayıdır. Dirliğimiz boyunca gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz ve yaşadığımız bütün olaylardan duyarlılığımız ölçüsünde etkileniriz. Bu etkilenme, denetimli ya da denetimsiz taşar, sızar, dökülür. Denetimli taşırmalardan ürün, bilimsel ve sanatsal üretim, yazarlık vb. oluşur. Yazarlığı diğerlerinden ayıran özellik, bilinen bütün ürünlerden ve doğadaki tüm renklerden yararlanabilmesidir.
3. Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
- Yazarın dirliğinde, hemen her gün; gördüğü, duyduğu, okuduğu ya da yaşadığı iz bırakan bir olayı, bir durumu yoksa yazdıklarının yerini alan birikimi azalıyor olabilir mi diye düşündüm bir an. Ben düşünüp de tam biryere koyamadığım bir olayı anlatayım. Yedi, sekiz yaşındayım, annem babam köyde. Köyde ortaokul yok. Ben; şehirde okumak zorunda olan ablam abimle kalıyorum. Okuldan eve dönerken iki yol var biri geniş, iki tarafında yüksek evler var, yokuş olduğu için ilerisini göremiyorum ve ben kendimi sanırım, küçük, yalnız, kimsesiz ve kaybolmuş hissediyorum. Diğer yol, daracık araba bile giremez, kıvrıla kıvrıla dönüyor, ilerisi görünmüyor, çıkmaz sokak gibi, sokağa bakan camlardan el uzatsalar beni içeri çekerler, kendimi tutsak gibi hissediyorum.
Üstelik çocuklar var ben sağa yanaşıyorum, onlar elele sağa kayıyorlar, sola yaklaşsam sola kayıyorlar. Her gün böyle ve ben o yol ayırdımına gelince derin derin düşünüyorum. O geniş yolu mu seçeceğim yoksa bu oyuncu insan dolu bana sıkıntı veren yolu mu? Kesin kararımı veriyorum. Bana eziyet edilen yolu seçiyorum. Yaşamımın devamında da buna benzer seçimler yaptım. Çölde yalnız kaybolmaktansa kaos içindeki toplulukta yaşamayı seçmek nasıl bir seçimdir ve kişiyi yazarlığa götürür mü, bana kalan da bu soru oldu…
4. Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz ?
- Okumayı sevdiğim için, okuduklarımı yazan yazarlara imrenerek baktım, onlar gibi olmak istedim. Yazdım beğenmedim çok yırttım, denedim durdum, devamını getiremedim. Öyküler yazdım, belki bir gün yazarlığa giden yolda ilk deneyimlerim olarak yayınlarım. İşte o öykülerden birinde bir kız çocuğuna çook acıdım çok üzüldüm, onun yerindeymişim gibi acı çektim ve onu tutup takip ettim öyküsünü sürdürdüm, ve onu öldürdüm, emme onun acısını onun öcünü onun olması gerekeni oldurma yönünde tinsel gücünün iş görüşünü bırakmadım, kararlılıkla sürdürdüm.
Kitabın içeriği Türklerin dili, kökeni, kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleri, eşitlik ve adalet, kardeşlik ve özgürlük anlayışı masal ve mitolojileri üzerine düşündürme, duygulandırma. Tam olarak, Türk inanç felsefesi işleniyor.
5. Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
- Olaylara olumlu baktığım için olmalı. Öfke, hırs, önyargılılık hayal gücünü zayıflatır. Kişi, ırk ve dini kendini bulma, yapılandırma, geliştirme biçiminde değil de başkalarını küçümseyerek kendini büyük görme şeklinde kullandığında, kişinin genişliği daralır, kişi renkleri göremez olur ve gördükleri renkler solmaya durur.
6. Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? ( örn. çay-kahve içmek gibi ).
- Çay içmek, meyve ya da çerez yemek, yakınımda çiçek görmek, müzik dinlemek… Bu dörtlüden üçüne ulaşırsam iyi olur. Yürüyüş yaparken çok güzel roman yazılıyor. Keşke -yürüyüşte- yanımda bulundurduğum bir şey olsa. İşte bunun olamaması kötü, ben yürüyüşün yanında olabiliyorum. Ve anlaşıldı ki ne çay ne çiçek, olmazsa olmazım bu tümceler yanımda olsun.
7. Bir yazar için zaman ne demektir?
-Yazar için zaman zamansızlık demektir. Dolayısıyla ben yastığımız altına defter kalem koyarak uyurum. Gördüğüm bir düş bile, romanda ne yapsam diye düşündüğüm bir bölüme ek, ya da romana girmiş bir eşyanın anlam kazanması olabilir, unutulmadan karanlıkta da olsa sabah zor da okunsa yastık altındaki o deftere kaydedilir.
8. Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
- Buna bir dikkat edeyim bakayım. Üzüldüğüm günlerde üzünç taşıyan öyküler, sevinçli günlerimde sevinç dolu öyküler mi yazıyorum, akışkanlık ya da donukluk mu katıyor öyküye bakmalıyım. Bir ezgi, melodi katıyor olabilir. Ancak omurga önceden belli, işin felsefesi de bir yaşam birikimi olduğundan çok da etkileneceğini düşünmüyorum. Tam tersi, yazmak günlük yaşamdan kaçış sığınağı olabilir.
9. Ufukta yeni bir kitap var mı ?
- Evet “Güneşin Dili” romanı bugünlerde çıkıyor. Yazarken ağladığım, yazarken güldüğüm bölümler, okuyucuyu nasıl etkileyecek çok merak ediyorum.
10. Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
- Bölüm atlayan okurlar var, kitabı seçerek isteyerek aldığı halde yarım bırakanlar var, ortak noktası olduğu halde, kalın görüp başlamayanlar var. Eveeett bu okurlarımıza dayanıklılık diliyorum. Okuyarak ilerleme, okuyarak başarma kolay değildir. Aile bütünlüğünü, dostluğu, arkadaşlığı, sıkılınca bozuyor muyuz? Diyorum ki kitaplar en iyi arkadaşlarımızdır. Onların sizi yükselten zar zor çıktığınız basamaklarına gelince terk etmeyin. İyi okumalar…
Röportaj: Serra Erdoğan / Turkish Press - İstanbul
1. Merhaba, ilk olarak kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
- Denizli- Çal- İsabey doğumluyum. İlköğretmen okulu, eğitim enstitüsü olmak üzere altı yıl, devlet okullarında yatılı okudum. Yirmi altı yıl öğretmenlik, on dört yıl okul yöneticiliği yaptım. Yazmak ve resim yapmak hobilerimden, yazı tutkuya dönüştü. Evliyim, iki çocuğum var.
2. Sizce yazarlık nedir?
-Yazarlık kişisel dirlik (hayat) birikiminin taşması ve durmaması olayıdır. Dirliğimiz boyunca gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz ve yaşadığımız bütün olaylardan duyarlılığımız ölçüsünde etkileniriz. Bu etkilenme, denetimli ya da denetimsiz taşar, sızar, dökülür. Denetimli taşırmalardan ürün, bilimsel ve sanatsal üretim, yazarlık vb. oluşur. Yazarlığı diğerlerinden ayıran özellik, bilinen bütün ürünlerden ve doğadaki tüm renklerden yararlanabilmesidir.

3. Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
- Yazarın dirliğinde, hemen her gün; gördüğü, duyduğu, okuduğu ya da yaşadığı iz bırakan bir olayı, bir durumu yoksa yazdıklarının yerini alan birikimi azalıyor olabilir mi diye düşündüm bir an. Ben düşünüp de tam biryere koyamadığım bir olayı anlatayım. Yedi, sekiz yaşındayım, annem babam köyde. Köyde ortaokul yok. Ben; şehirde okumak zorunda olan ablam abimle kalıyorum. Okuldan eve dönerken iki yol var biri geniş, iki tarafında yüksek evler var, yokuş olduğu için ilerisini göremiyorum ve ben kendimi sanırım, küçük, yalnız, kimsesiz ve kaybolmuş hissediyorum. Diğer yol, daracık araba bile giremez, kıvrıla kıvrıla dönüyor, ilerisi görünmüyor, çıkmaz sokak gibi, sokağa bakan camlardan el uzatsalar beni içeri çekerler, kendimi tutsak gibi hissediyorum.
Üstelik çocuklar var ben sağa yanaşıyorum, onlar elele sağa kayıyorlar, sola yaklaşsam sola kayıyorlar. Her gün böyle ve ben o yol ayırdımına gelince derin derin düşünüyorum. O geniş yolu mu seçeceğim yoksa bu oyuncu insan dolu bana sıkıntı veren yolu mu? Kesin kararımı veriyorum. Bana eziyet edilen yolu seçiyorum. Yaşamımın devamında da buna benzer seçimler yaptım. Çölde yalnız kaybolmaktansa kaos içindeki toplulukta yaşamayı seçmek nasıl bir seçimdir ve kişiyi yazarlığa götürür mü, bana kalan da bu soru oldu…

4. Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz ?
- Okumayı sevdiğim için, okuduklarımı yazan yazarlara imrenerek baktım, onlar gibi olmak istedim. Yazdım beğenmedim çok yırttım, denedim durdum, devamını getiremedim. Öyküler yazdım, belki bir gün yazarlığa giden yolda ilk deneyimlerim olarak yayınlarım. İşte o öykülerden birinde bir kız çocuğuna çook acıdım çok üzüldüm, onun yerindeymişim gibi acı çektim ve onu tutup takip ettim öyküsünü sürdürdüm, ve onu öldürdüm, emme onun acısını onun öcünü onun olması gerekeni oldurma yönünde tinsel gücünün iş görüşünü bırakmadım, kararlılıkla sürdürdüm.
Kitabın içeriği Türklerin dili, kökeni, kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleri, eşitlik ve adalet, kardeşlik ve özgürlük anlayışı masal ve mitolojileri üzerine düşündürme, duygulandırma. Tam olarak, Türk inanç felsefesi işleniyor.
5. Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
- Olaylara olumlu baktığım için olmalı. Öfke, hırs, önyargılılık hayal gücünü zayıflatır. Kişi, ırk ve dini kendini bulma, yapılandırma, geliştirme biçiminde değil de başkalarını küçümseyerek kendini büyük görme şeklinde kullandığında, kişinin genişliği daralır, kişi renkleri göremez olur ve gördükleri renkler solmaya durur.
6. Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? ( örn. çay-kahve içmek gibi ).
- Çay içmek, meyve ya da çerez yemek, yakınımda çiçek görmek, müzik dinlemek… Bu dörtlüden üçüne ulaşırsam iyi olur. Yürüyüş yaparken çok güzel roman yazılıyor. Keşke -yürüyüşte- yanımda bulundurduğum bir şey olsa. İşte bunun olamaması kötü, ben yürüyüşün yanında olabiliyorum. Ve anlaşıldı ki ne çay ne çiçek, olmazsa olmazım bu tümceler yanımda olsun.
7. Bir yazar için zaman ne demektir?
-Yazar için zaman zamansızlık demektir. Dolayısıyla ben yastığımız altına defter kalem koyarak uyurum. Gördüğüm bir düş bile, romanda ne yapsam diye düşündüğüm bir bölüme ek, ya da romana girmiş bir eşyanın anlam kazanması olabilir, unutulmadan karanlıkta da olsa sabah zor da okunsa yastık altındaki o deftere kaydedilir.

8. Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
- Buna bir dikkat edeyim bakayım. Üzüldüğüm günlerde üzünç taşıyan öyküler, sevinçli günlerimde sevinç dolu öyküler mi yazıyorum, akışkanlık ya da donukluk mu katıyor öyküye bakmalıyım. Bir ezgi, melodi katıyor olabilir. Ancak omurga önceden belli, işin felsefesi de bir yaşam birikimi olduğundan çok da etkileneceğini düşünmüyorum. Tam tersi, yazmak günlük yaşamdan kaçış sığınağı olabilir.

9. Ufukta yeni bir kitap var mı ?
- Evet “Güneşin Dili” romanı bugünlerde çıkıyor. Yazarken ağladığım, yazarken güldüğüm bölümler, okuyucuyu nasıl etkileyecek çok merak ediyorum.
10. Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
- Bölüm atlayan okurlar var, kitabı seçerek isteyerek aldığı halde yarım bırakanlar var, ortak noktası olduğu halde, kalın görüp başlamayanlar var. Eveeett bu okurlarımıza dayanıklılık diliyorum. Okuyarak ilerleme, okuyarak başarma kolay değildir. Aile bütünlüğünü, dostluğu, arkadaşlığı, sıkılınca bozuyor muyuz? Diyorum ki kitaplar en iyi arkadaşlarımızdır. Onların sizi yükselten zar zor çıktığınız basamaklarına gelince terk etmeyin. İyi okumalar…
Röportaj: Serra Erdoğan / Turkish Press - İstanbul
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.