Turkish Press Röportaj: Melek Dalgıç
ÖZEL HABER
16.10.2017 - 04:39, Güncelleme:
16.10.2017 - 04:39
Turkish Press Röportaj: Melek Dalgıç
"Öncelikle sorunuzu düzeltmek isterim; yazmak karar verilen, oturup düşünülerek oluşturulan bir olgu değildir. Kesinlikle siz bilinçli bir şekilde karar veremezsiniz, o kendini bir anda açığa çıkarır!.."
Serra Erdoğan: Kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
Melek Dalgıç: Öncelikle azimli, kararlı bir boğa burcuyum. Çocuk gelişimi mezunuyum. Halen özel bir okulda okul öncesi öğretmenliği yapmaktayım. İki erkek evlat annesiyim. Edebiyata ilgim lise yıllarında başladı. Yazmak hayatımın her evresinde vazgeçilmezim oldu ve yaşantım boyunca da olacak. Yazarlık hayatıma ilk şiir kitabım olan : Yaşaman İçin Tutunman Gerek ile başladım ardından yazma tutkum giderek arttı ve ikinci kitabım Zamansız Sığınak ve 3. kitabım Pişmanlıktır Yalnızlıklar adlı kitaplarım ile yazma isteğimi gitgide körükledim kitaplarımda aşk, ayrılık, hasret ve özlem konularına değindim.
Sizce yazarlık nedir?
Öncelikle Thomas Mann'ın küçük Tonio'sunun da dediği gibi ''sanatın insanlık dışı insana rağmen'' yapılan bir iş olduğunu düşünürüm. Yazarlık denilen eylemin kişinin kendi içsel çatışmalarından dolayı olduğunu düşünürüm; çünkü içimizdeki bunaltının, varoluş kaygısının çarpıtmalı bir dışavurumudur. Ancak düşüncenin ve yazmanın çok farklı eylemler olduğunu belirtmek isterim, ayrıca yazmak bir cesareti de beraberinde getirir fiziksel bir eyleme geçiştir Ben bir çok yazarın dediğinin aksini ifade etmek istiyorum kelimeler güçsüz şeylerdir, zihninizde mükemmel bir roman kurabilirsiniz ancak bunlar kelimelere dökülünce sihrini yitirirler. Yazarlık bazen kaçmak kabuğuna çekilmektir, bana göre kalemiyle baş başa kaldığında da nefes almak gibidir.
Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Açıkçası ben hayatımda yaşadığım her anın önemli olduğuna inanırım, eğer bunun aksini söyler isem ve yaşamımda iz bırakan ve bırakmayan olaylar olarak onları ayırır isem hatta dışlarsam bu bilişsel bir çelişki yaratacaktır ve insanın içsel huzurunu bozacaktır ben yaşamımın her küçük parçasının bende iz bıraktığını varsayarım çünkü asıl bu küçük parçalar bütünlüğü oluşturarak bizim karakterimizi oluşturur. Ancak konumuzla ilgili olduğundan birine değinmeden geçmek istemem; lise yıllarımda bir defterde topladığım şiirlerimi annemin derslerimi ihmal ederim korkusuyla şiir defterimi sobaya atıp yakması hayatımda iz bırakan önemli olaylardan bir tanesidir günlerce ağlamış ve bir hayli zaman şiir yazmamıştım. Ancak bu içimdeki yazma dürtüsüne kesinlikle zarar vermedi hatta pekiştirdi. O kağıt yapraklarının yandığını ve o yanık kağıt kokusunu anımsadıkça içimdeki yazmaya dair bağlılığım artıyor.
Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle sorunuzu düzeltmek isterim; yazmak karar verilen, oturup düşünülerek oluşturulan bir olgu değildir. Kesinlikle siz bilinçli bir şekilde karar veremezsiniz, o kendini bir anda açığa çıkarır ancak bunun öncesi vardır o yazma arzusu yavaş yavaş birikir içinizde bastırma mekanizmasından dolayı bunun sonucunda ise bilinçsiz bir şekilde yazmaya başlarsınız ve kendinizi salt ''yazarken'' bulursunuz kısacası yazmak dediğimiz şeye karar veremezsiniz, onu siz bilinçdışı olarak oluşturmuşsunuzdur ve bir an gelir ki bu ''süreç'' patlak verir ansızın ortaya çıkar. Demek istediğim yazmak ''mantık''lı değildir içselliğe bağlıdır. Şiir yazmaya lise yıllarında başladım arkadaşlarım bahçede gezip dolaşırken ben sırada oturur duygu yüklü şiirler yazardım bu yazma aşkı bende hiç bitmedi. Şiirlerimde aşk, sevgi ve hasret temalarına yer verdim.
Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Hayal gücüm geniş ve renkli olmasına rağmen bir yazar olarak kitaplarımda yaşanmışlığın verdiği duyguları kaleme alıyorum hayatın gerçeklerinden kaçamıyorum duygularım daha ağır basıyor hayallerimi mutluluk, kavuşmak ve özlem süslüyor.
Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? (Örneğin çay, kahve içmek gibi)
Öncelikle her yazarın bir ''modus operandi'' 'si vardır. Çünkü yazma eylemi kırılgan bir süreçtir, streslidir bu ağır yaratım duygusunun dışavurum sürecini hafifletmek için size bir ek eylem yada motive ediciler gerekir. Ben her yazarın ''olmazsa olmaz''ları olduğunu düşünürüm mesela Francis Bacon, Balzac ve Voltaire'in aşırı kahve tükettikleri söylenir, ayrıca Hemingway, Dylan Thomas, Poe, Baudelaire'rın da alkole düşkünlüğünden bahsedilir. Benim ise hüzünlü olduğum anlarda ortam kendiliğinden oluşuyor benim olmazsa olmazlarım sanırım en duygulu anlarım. Ne zaman deniz kenarına gitsem martı ve vapur düdüğü bana yazmak için ilham verir hüzün ve ayrılığı çağrıştırır, doğa ile baş başa iken hüzünlenirim en duygulu olduğum anlar yalnız olduğum anlar olur, gece yarısı uykudan uyanıp el ayak çekilince sakin bir ortamda daha duygu yüklü şiirler yazdığıma şahit olduğum çok olmuştur.
Bir yazar için zaman ne demektir?
Zaman bence yaşanan an demektir. Bir yazar için zaman önemli bir süreçtir. Ama yazmanın yeri ve zamanı da yoktur. Ancak zaman kavramı insanlık tarihi boyunca üzerine durulan bir konudur. Hatta insanı rahatsız eden ve ona ağır gelen belki de tek konudur. Çünkü zaman bir belirsizlik kavramını da beraberinde getirir. Ancak Baudelaıre'rin ''Çalar Saat'' şiirindeki '' Savurgan ruh, anımsa! Anımsa ki, zaman bir açgözlü kumarbazdır'' dizeleri beni çok etkilemiştir. İnsan bu belirsizliği gidermeye çalışmak için hep zamanı ölçmeye çalışmıştır. Ayrıca Mann'ın yazdığı ve Visconti'nin filmini çektiği Venedik'te Ölüm adlı eserdeki Aschenbach'ın sözleri beni hep duygulandırır ''Kum saatinin üstündeki kum seviyesi sanki hiç değişmiyor, kum sadece son anda dökülüyor sanıyoruz, o ana kadar akıp gittiğini fark etmiyoruz''. Kısacası zaman kavramı aynı zamanda bir son kavramı ile de içkindir. Zamanın etkenliği karşısındaki edilgenliğimizden dolayı Memento Mori her birimizin zihnine üşüşmüştür.
Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
Günlük hayat yaşadığım o günkü duygu durumlarımla kalemimi her zaman etkiler. Bazen çok mutlu şiirler yazarken günün tesirinde kaldıysam çok karamsar şiirler de yazdığım olmuştur. Duygu yüklü biri olduğumdandır, duygularım kalemime yön veriyor. Kendi içimde yaşadığım olayların geçmişten gelen izleri de kalemimi halen etkiliyor. Ben açıkçası günlük yaşam karşısında kayıtsız kalmayı yada onu düşün yaşamıyla ayırmayı doğru bulmuyorum. Yaşama bir bütün olarak bakılmalı.
Ufukta yeni bir kitap var mı?
Yazmak benim temel taşım olduğundan var olduğum sürece yeni projelerimle gündeme geleceğim. Yakın zamanda yayınlanacak olan gerçekte yaşanmış bir olaydan alınmış aşk romanım yolda, ilk şiir kitabımda İngilizce çeviri hazırlığında.
Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
Mesaj her okuyucu kitlesine göre farklılık gösterir. Herkese değişik mesaj verme imkanım da olmaz. Sadece bir öneride bulunabilirim : ''Hayata pozitif bakar ve önce kendimizle barışık olursak bugünümüzden çok daha mutlu olacağımızın temelini atmış oluruz yada böyle binlerce tavsiye, mesaj ve benzerleri gibi saçma şeyler söyleyemem''. Açıkçası şunu demeliyim ki bu sözcükler bize çok tanıdık geliyor, ancak bir o kadar da yabancı ve ''yalancı'', okuyuculardan tek dileğim asla böyle bir şeye inanmamaları, çünkü on binlerce insan bu tür şeyleri birbirlerine öğüt olarak veriyor ancak kimse ''mutluluk'' denilen şey nedir bilmiyor, yada tanımlayamıyor. Tüm bu zihnin devingenliği ve bireyin göreceliliği karşısında birine mesaj vermek tavsiyede, bulunmak açıkçası çok saçma olur bunun nedeni ise bir bilgi sorunudur. Kısacası ben kimseye mesaj vermek istemem çünkü zaten ''insan'' denilen canlının her saniye her dakika zihnini binlerce mesaj, tavsiye, öğüt dolduruyor ve ''insan'' denilen canlının zihnini susturmaya çalışıyor ne ile ? Boş amaçsız, ulaşılamayacak belki de saçma iç bulantılarıyla. Kısacası sizden isteğim, size mesaj, tavsiye, öneri verecek birine ASLA uymamanız gerekliliğidir ve bu da dahil tabi.
Röportaj: Serra Erdoğan
"Öncelikle sorunuzu düzeltmek isterim; yazmak karar verilen, oturup düşünülerek oluşturulan bir olgu değildir. Kesinlikle siz bilinçli bir şekilde karar veremezsiniz, o kendini bir anda açığa çıkarır!.."
Serra Erdoğan: Kendiniz hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?
Melek Dalgıç: Öncelikle azimli, kararlı bir boğa burcuyum. Çocuk gelişimi mezunuyum. Halen özel bir okulda okul öncesi öğretmenliği yapmaktayım. İki erkek evlat annesiyim. Edebiyata ilgim lise yıllarında başladı. Yazmak hayatımın her evresinde vazgeçilmezim oldu ve yaşantım boyunca da olacak. Yazarlık hayatıma ilk şiir kitabım olan : Yaşaman İçin Tutunman Gerek ile başladım ardından yazma tutkum giderek arttı ve ikinci kitabım Zamansız Sığınak ve 3. kitabım Pişmanlıktır Yalnızlıklar adlı kitaplarım ile yazma isteğimi gitgide körükledim kitaplarımda aşk, ayrılık, hasret ve özlem konularına değindim.
Sizce yazarlık nedir?
Öncelikle Thomas Mann'ın küçük Tonio'sunun da dediği gibi ''sanatın insanlık dışı insana rağmen'' yapılan bir iş olduğunu düşünürüm. Yazarlık denilen eylemin kişinin kendi içsel çatışmalarından dolayı olduğunu düşünürüm; çünkü içimizdeki bunaltının, varoluş kaygısının çarpıtmalı bir dışavurumudur. Ancak düşüncenin ve yazmanın çok farklı eylemler olduğunu belirtmek isterim, ayrıca yazmak bir cesareti de beraberinde getirir fiziksel bir eyleme geçiştir Ben bir çok yazarın dediğinin aksini ifade etmek istiyorum kelimeler güçsüz şeylerdir, zihninizde mükemmel bir roman kurabilirsiniz ancak bunlar kelimelere dökülünce sihrini yitirirler. Yazarlık bazen kaçmak kabuğuna çekilmektir, bana göre kalemiyle baş başa kaldığında da nefes almak gibidir.
Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Açıkçası ben hayatımda yaşadığım her anın önemli olduğuna inanırım, eğer bunun aksini söyler isem ve yaşamımda iz bırakan ve bırakmayan olaylar olarak onları ayırır isem hatta dışlarsam bu bilişsel bir çelişki yaratacaktır ve insanın içsel huzurunu bozacaktır ben yaşamımın her küçük parçasının bende iz bıraktığını varsayarım çünkü asıl bu küçük parçalar bütünlüğü oluşturarak bizim karakterimizi oluşturur. Ancak konumuzla ilgili olduğundan birine değinmeden geçmek istemem; lise yıllarımda bir defterde topladığım şiirlerimi annemin derslerimi ihmal ederim korkusuyla şiir defterimi sobaya atıp yakması hayatımda iz bırakan önemli olaylardan bir tanesidir günlerce ağlamış ve bir hayli zaman şiir yazmamıştım. Ancak bu içimdeki yazma dürtüsüne kesinlikle zarar vermedi hatta pekiştirdi. O kağıt yapraklarının yandığını ve o yanık kağıt kokusunu anımsadıkça içimdeki yazmaya dair bağlılığım artıyor.
Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle sorunuzu düzeltmek isterim; yazmak karar verilen, oturup düşünülerek oluşturulan bir olgu değildir. Kesinlikle siz bilinçli bir şekilde karar veremezsiniz, o kendini bir anda açığa çıkarır ancak bunun öncesi vardır o yazma arzusu yavaş yavaş birikir içinizde bastırma mekanizmasından dolayı bunun sonucunda ise bilinçsiz bir şekilde yazmaya başlarsınız ve kendinizi salt ''yazarken'' bulursunuz kısacası yazmak dediğimiz şeye karar veremezsiniz, onu siz bilinçdışı olarak oluşturmuşsunuzdur ve bir an gelir ki bu ''süreç'' patlak verir ansızın ortaya çıkar. Demek istediğim yazmak ''mantık''lı değildir içselliğe bağlıdır. Şiir yazmaya lise yıllarında başladım arkadaşlarım bahçede gezip dolaşırken ben sırada oturur duygu yüklü şiirler yazardım bu yazma aşkı bende hiç bitmedi. Şiirlerimde aşk, sevgi ve hasret temalarına yer verdim.
Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Hayal gücüm geniş ve renkli olmasına rağmen bir yazar olarak kitaplarımda yaşanmışlığın verdiği duyguları kaleme alıyorum hayatın gerçeklerinden kaçamıyorum duygularım daha ağır basıyor hayallerimi mutluluk, kavuşmak ve özlem süslüyor.
Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? (Örneğin çay, kahve içmek gibi)
Öncelikle her yazarın bir ''modus operandi'' 'si vardır. Çünkü yazma eylemi kırılgan bir süreçtir, streslidir bu ağır yaratım duygusunun dışavurum sürecini hafifletmek için size bir ek eylem yada motive ediciler gerekir. Ben her yazarın ''olmazsa olmaz''ları olduğunu düşünürüm mesela Francis Bacon, Balzac ve Voltaire'in aşırı kahve tükettikleri söylenir, ayrıca Hemingway, Dylan Thomas, Poe, Baudelaire'rın da alkole düşkünlüğünden bahsedilir. Benim ise hüzünlü olduğum anlarda ortam kendiliğinden oluşuyor benim olmazsa olmazlarım sanırım en duygulu anlarım. Ne zaman deniz kenarına gitsem martı ve vapur düdüğü bana yazmak için ilham verir hüzün ve ayrılığı çağrıştırır, doğa ile baş başa iken hüzünlenirim en duygulu olduğum anlar yalnız olduğum anlar olur, gece yarısı uykudan uyanıp el ayak çekilince sakin bir ortamda daha duygu yüklü şiirler yazdığıma şahit olduğum çok olmuştur.
Bir yazar için zaman ne demektir?
Zaman bence yaşanan an demektir. Bir yazar için zaman önemli bir süreçtir. Ama yazmanın yeri ve zamanı da yoktur. Ancak zaman kavramı insanlık tarihi boyunca üzerine durulan bir konudur. Hatta insanı rahatsız eden ve ona ağır gelen belki de tek konudur. Çünkü zaman bir belirsizlik kavramını da beraberinde getirir. Ancak Baudelaıre'rin ''Çalar Saat'' şiirindeki '' Savurgan ruh, anımsa! Anımsa ki, zaman bir açgözlü kumarbazdır'' dizeleri beni çok etkilemiştir. İnsan bu belirsizliği gidermeye çalışmak için hep zamanı ölçmeye çalışmıştır. Ayrıca Mann'ın yazdığı ve Visconti'nin filmini çektiği Venedik'te Ölüm adlı eserdeki Aschenbach'ın sözleri beni hep duygulandırır ''Kum saatinin üstündeki kum seviyesi sanki hiç değişmiyor, kum sadece son anda dökülüyor sanıyoruz, o ana kadar akıp gittiğini fark etmiyoruz''. Kısacası zaman kavramı aynı zamanda bir son kavramı ile de içkindir. Zamanın etkenliği karşısındaki edilgenliğimizden dolayı Memento Mori her birimizin zihnine üşüşmüştür.
Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
Günlük hayat yaşadığım o günkü duygu durumlarımla kalemimi her zaman etkiler. Bazen çok mutlu şiirler yazarken günün tesirinde kaldıysam çok karamsar şiirler de yazdığım olmuştur. Duygu yüklü biri olduğumdandır, duygularım kalemime yön veriyor. Kendi içimde yaşadığım olayların geçmişten gelen izleri de kalemimi halen etkiliyor. Ben açıkçası günlük yaşam karşısında kayıtsız kalmayı yada onu düşün yaşamıyla ayırmayı doğru bulmuyorum. Yaşama bir bütün olarak bakılmalı.
Ufukta yeni bir kitap var mı?
Yazmak benim temel taşım olduğundan var olduğum sürece yeni projelerimle gündeme geleceğim. Yakın zamanda yayınlanacak olan gerçekte yaşanmış bir olaydan alınmış aşk romanım yolda, ilk şiir kitabımda İngilizce çeviri hazırlığında.
Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
Mesaj her okuyucu kitlesine göre farklılık gösterir. Herkese değişik mesaj verme imkanım da olmaz. Sadece bir öneride bulunabilirim : ''Hayata pozitif bakar ve önce kendimizle barışık olursak bugünümüzden çok daha mutlu olacağımızın temelini atmış oluruz yada böyle binlerce tavsiye, mesaj ve benzerleri gibi saçma şeyler söyleyemem''. Açıkçası şunu demeliyim ki bu sözcükler bize çok tanıdık geliyor, ancak bir o kadar da yabancı ve ''yalancı'', okuyuculardan tek dileğim asla böyle bir şeye inanmamaları, çünkü on binlerce insan bu tür şeyleri birbirlerine öğüt olarak veriyor ancak kimse ''mutluluk'' denilen şey nedir bilmiyor, yada tanımlayamıyor. Tüm bu zihnin devingenliği ve bireyin göreceliliği karşısında birine mesaj vermek tavsiyede, bulunmak açıkçası çok saçma olur bunun nedeni ise bir bilgi sorunudur. Kısacası ben kimseye mesaj vermek istemem çünkü zaten ''insan'' denilen canlının her saniye her dakika zihnini binlerce mesaj, tavsiye, öğüt dolduruyor ve ''insan'' denilen canlının zihnini susturmaya çalışıyor ne ile ? Boş amaçsız, ulaşılamayacak belki de saçma iç bulantılarıyla. Kısacası sizden isteğim, size mesaj, tavsiye, öneri verecek birine ASLA uymamanız gerekliliğidir ve bu da dahil tabi.
Röportaj: Serra Erdoğan
Melek Dalgıç: Öncelikle azimli, kararlı bir boğa burcuyum. Çocuk gelişimi mezunuyum. Halen özel bir okulda okul öncesi öğretmenliği yapmaktayım. İki erkek evlat annesiyim. Edebiyata ilgim lise yıllarında başladı. Yazmak hayatımın her evresinde vazgeçilmezim oldu ve yaşantım boyunca da olacak. Yazarlık hayatıma ilk şiir kitabım olan : Yaşaman İçin Tutunman Gerek ile başladım ardından yazma tutkum giderek arttı ve ikinci kitabım Zamansız Sığınak ve 3. kitabım Pişmanlıktır Yalnızlıklar adlı kitaplarım ile yazma isteğimi gitgide körükledim kitaplarımda aşk, ayrılık, hasret ve özlem konularına değindim.
Sizce yazarlık nedir?
Öncelikle Thomas Mann'ın küçük Tonio'sunun da dediği gibi ''sanatın insanlık dışı insana rağmen'' yapılan bir iş olduğunu düşünürüm. Yazarlık denilen eylemin kişinin kendi içsel çatışmalarından dolayı olduğunu düşünürüm; çünkü içimizdeki bunaltının, varoluş kaygısının çarpıtmalı bir dışavurumudur. Ancak düşüncenin ve yazmanın çok farklı eylemler olduğunu belirtmek isterim, ayrıca yazmak bir cesareti de beraberinde getirir fiziksel bir eyleme geçiştir Ben bir çok yazarın dediğinin aksini ifade etmek istiyorum kelimeler güçsüz şeylerdir, zihninizde mükemmel bir roman kurabilirsiniz ancak bunlar kelimelere dökülünce sihrini yitirirler. Yazarlık bazen kaçmak kabuğuna çekilmektir, bana göre kalemiyle baş başa kaldığında da nefes almak gibidir.
Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Açıkçası ben hayatımda yaşadığım her anın önemli olduğuna inanırım, eğer bunun aksini söyler isem ve yaşamımda iz bırakan ve bırakmayan olaylar olarak onları ayırır isem hatta dışlarsam bu bilişsel bir çelişki yaratacaktır ve insanın içsel huzurunu bozacaktır ben yaşamımın her küçük parçasının bende iz bıraktığını varsayarım çünkü asıl bu küçük parçalar bütünlüğü oluşturarak bizim karakterimizi oluşturur. Ancak konumuzla ilgili olduğundan birine değinmeden geçmek istemem; lise yıllarımda bir defterde topladığım şiirlerimi annemin derslerimi ihmal ederim korkusuyla şiir defterimi sobaya atıp yakması hayatımda iz bırakan önemli olaylardan bir tanesidir günlerce ağlamış ve bir hayli zaman şiir yazmamıştım. Ancak bu içimdeki yazma dürtüsüne kesinlikle zarar vermedi hatta pekiştirdi. O kağıt yapraklarının yandığını ve o yanık kağıt kokusunu anımsadıkça içimdeki yazmaya dair bağlılığım artıyor.
Kitabınızı nasıl yazmaya karar verdiniz? Kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle sorunuzu düzeltmek isterim; yazmak karar verilen, oturup düşünülerek oluşturulan bir olgu değildir. Kesinlikle siz bilinçli bir şekilde karar veremezsiniz, o kendini bir anda açığa çıkarır ancak bunun öncesi vardır o yazma arzusu yavaş yavaş birikir içinizde bastırma mekanizmasından dolayı bunun sonucunda ise bilinçsiz bir şekilde yazmaya başlarsınız ve kendinizi salt ''yazarken'' bulursunuz kısacası yazmak dediğimiz şeye karar veremezsiniz, onu siz bilinçdışı olarak oluşturmuşsunuzdur ve bir an gelir ki bu ''süreç'' patlak verir ansızın ortaya çıkar. Demek istediğim yazmak ''mantık''lı değildir içselliğe bağlıdır. Şiir yazmaya lise yıllarında başladım arkadaşlarım bahçede gezip dolaşırken ben sırada oturur duygu yüklü şiirler yazardım bu yazma aşkı bende hiç bitmedi. Şiirlerimde aşk, sevgi ve hasret temalarına yer verdim.
Hayal gücünüz çok geniş ve renkli olmalı, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Hayal gücüm geniş ve renkli olmasına rağmen bir yazar olarak kitaplarımda yaşanmışlığın verdiği duyguları kaleme alıyorum hayatın gerçeklerinden kaçamıyorum duygularım daha ağır basıyor hayallerimi mutluluk, kavuşmak ve özlem süslüyor.
Yazarken olmazsa olmazlarınız var mı? (Örneğin çay, kahve içmek gibi)
Öncelikle her yazarın bir ''modus operandi'' 'si vardır. Çünkü yazma eylemi kırılgan bir süreçtir, streslidir bu ağır yaratım duygusunun dışavurum sürecini hafifletmek için size bir ek eylem yada motive ediciler gerekir. Ben her yazarın ''olmazsa olmaz''ları olduğunu düşünürüm mesela Francis Bacon, Balzac ve Voltaire'in aşırı kahve tükettikleri söylenir, ayrıca Hemingway, Dylan Thomas, Poe, Baudelaire'rın da alkole düşkünlüğünden bahsedilir. Benim ise hüzünlü olduğum anlarda ortam kendiliğinden oluşuyor benim olmazsa olmazlarım sanırım en duygulu anlarım. Ne zaman deniz kenarına gitsem martı ve vapur düdüğü bana yazmak için ilham verir hüzün ve ayrılığı çağrıştırır, doğa ile baş başa iken hüzünlenirim en duygulu olduğum anlar yalnız olduğum anlar olur, gece yarısı uykudan uyanıp el ayak çekilince sakin bir ortamda daha duygu yüklü şiirler yazdığıma şahit olduğum çok olmuştur.
Bir yazar için zaman ne demektir?
Zaman bence yaşanan an demektir. Bir yazar için zaman önemli bir süreçtir. Ama yazmanın yeri ve zamanı da yoktur. Ancak zaman kavramı insanlık tarihi boyunca üzerine durulan bir konudur. Hatta insanı rahatsız eden ve ona ağır gelen belki de tek konudur. Çünkü zaman bir belirsizlik kavramını da beraberinde getirir. Ancak Baudelaıre'rin ''Çalar Saat'' şiirindeki '' Savurgan ruh, anımsa! Anımsa ki, zaman bir açgözlü kumarbazdır'' dizeleri beni çok etkilemiştir. İnsan bu belirsizliği gidermeye çalışmak için hep zamanı ölçmeye çalışmıştır. Ayrıca Mann'ın yazdığı ve Visconti'nin filmini çektiği Venedik'te Ölüm adlı eserdeki Aschenbach'ın sözleri beni hep duygulandırır ''Kum saatinin üstündeki kum seviyesi sanki hiç değişmiyor, kum sadece son anda dökülüyor sanıyoruz, o ana kadar akıp gittiğini fark etmiyoruz''. Kısacası zaman kavramı aynı zamanda bir son kavramı ile de içkindir. Zamanın etkenliği karşısındaki edilgenliğimizden dolayı Memento Mori her birimizin zihnine üşüşmüştür.
Günlük hayat kaleminizi nasıl etkiliyor?
Günlük hayat yaşadığım o günkü duygu durumlarımla kalemimi her zaman etkiler. Bazen çok mutlu şiirler yazarken günün tesirinde kaldıysam çok karamsar şiirler de yazdığım olmuştur. Duygu yüklü biri olduğumdandır, duygularım kalemime yön veriyor. Kendi içimde yaşadığım olayların geçmişten gelen izleri de kalemimi halen etkiliyor. Ben açıkçası günlük yaşam karşısında kayıtsız kalmayı yada onu düşün yaşamıyla ayırmayı doğru bulmuyorum. Yaşama bir bütün olarak bakılmalı.
Ufukta yeni bir kitap var mı?
Yazmak benim temel taşım olduğundan var olduğum sürece yeni projelerimle gündeme geleceğim. Yakın zamanda yayınlanacak olan gerçekte yaşanmış bir olaydan alınmış aşk romanım yolda, ilk şiir kitabımda İngilizce çeviri hazırlığında.
Bir yazar olarak okuyucularınıza mesajlarınız nelerdir?
Mesaj her okuyucu kitlesine göre farklılık gösterir. Herkese değişik mesaj verme imkanım da olmaz. Sadece bir öneride bulunabilirim : ''Hayata pozitif bakar ve önce kendimizle barışık olursak bugünümüzden çok daha mutlu olacağımızın temelini atmış oluruz yada böyle binlerce tavsiye, mesaj ve benzerleri gibi saçma şeyler söyleyemem''. Açıkçası şunu demeliyim ki bu sözcükler bize çok tanıdık geliyor, ancak bir o kadar da yabancı ve ''yalancı'', okuyuculardan tek dileğim asla böyle bir şeye inanmamaları, çünkü on binlerce insan bu tür şeyleri birbirlerine öğüt olarak veriyor ancak kimse ''mutluluk'' denilen şey nedir bilmiyor, yada tanımlayamıyor. Tüm bu zihnin devingenliği ve bireyin göreceliliği karşısında birine mesaj vermek tavsiyede, bulunmak açıkçası çok saçma olur bunun nedeni ise bir bilgi sorunudur. Kısacası ben kimseye mesaj vermek istemem çünkü zaten ''insan'' denilen canlının her saniye her dakika zihnini binlerce mesaj, tavsiye, öğüt dolduruyor ve ''insan'' denilen canlının zihnini susturmaya çalışıyor ne ile ? Boş amaçsız, ulaşılamayacak belki de saçma iç bulantılarıyla. Kısacası sizden isteğim, size mesaj, tavsiye, öneri verecek birine ASLA uymamanız gerekliliğidir ve bu da dahil tabi.
Röportaj: Serra Erdoğan
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.