ABD, Kuzey Kore ile yaşamakta olduğu füze krizini Beijinng perspektifli yaklaşımla doğrudan Sino-Amerikan ilişkileriyle çözmeye çalışırken, Ortadoğu’da, özellikle Suriye, Yemen ve Irak’ta yaşanmakta olan iç savaşlarda dolaylı taraf olduğuna inanılan İran ile yeniden tırmanma eğilimine giden sorunların çözümünde ise, Rusya oryantasyonlu tamamen farklı bir baskıcı metot uygulaması dikkat çekicidir.
Washington, özellikle Suriye ve Irak savaşlarında İran ile yakın iş birliği içerisinde olan ve Ukrayna politikasıyla Kafkaslardaki dengeyi lehine çevirmeye çalışan Rusya’ya karşı baskılayıcı ve yalnızlaştırıcı politikalar uygulayarak, Ortadoğu’da ve Kafkaslar’da olası yeni güç birliklerini önlemeye çalışmaktadır.
ABD, Ortadoğu’da İran ile Kore Yarımadası’nda ise Kuzey Kore ile yaşamakta olduğu sancılı süreci küçük ölçekli alan daraltma yöntemiyle çözme çabası içerisine gitmesi dikkat çekicidir. Özellikle Kuzey Kore ile yaşanmakta olan füze krizinin tüm Asya-Pasifik bölgesini etkilemesi durumunda, “belirsizlik, güvensizlik ve istikrarsızlık” politikalarının ortaya çıkması ve derin fay kırılmalarının yaşanması kaçınılmaz olsa gerek.
Şöyle ki, dünyanın en büyük nükleer güce sahip altı ülkenin bu bölgede yer alması, özellikle Kuzey Kore’ye yönelik askeri adımların daha dikkatli atılmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, ABD, global güç politikası gereğini yerine getirerek, Kuzey Kore’yi de aynen Rusya ve İran’da olduğu gibi yeni yaptırımlarla dizginlemeye ve hareket kapasitesini sınırlamaya çalışmaktadır.
Nitekim Başkan Donald Trump’ın Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından %98’lik ezici bir çoğunlukla onaylanan, Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye yönelik yeni yaptırımları öngören kararı imzalaması, başkanlık seçimlerden kaynaklı olarak iç politikada düştüğü zor durumu izole edip etmeyeceği şu anda belirsiz bir denklem gibi ortada durmaktadır.
Bu nedenle Rusya, İran ve Kuzey Kore’yi kapsayan yeni yaptırımların nasıl sonuç vereceği şimdiden tartışma konusudur. Özellikle Avrupa Birliği içerisinde, Rusya’ya yönelik enerji yaptırımında Almanya’nın ve Fransa’nın takınacağı tutum büyük önem arz etmektedir.
Bu aşamada, Rusya’ya uygulanan yeni yaptırımların, Rusya’dan çok Trump’ın elini zayıflatmaya yönelik olduğu düşünülmektedir. Birçok analiste göre ise, Trump’ın başkanlık seçimini tartışmalı ve şaibeli noktaya taşıyan Rusya’nın ABD seçimlerindeki kilit rolünden hareketle, yeni yaptırımlarda Rusya’ya karşı ortaya konulan irade ile Trump’ın Rusya’ya yönelik politik ilişkileri farklı mecralara götürme istidadının önünü tıkamaya yöneliktir. Bu karar, bir bakıma Rusya ile enerji alanında bağımlılığı olan Avusturya ve Almanya’yı da derinden etkilemesi kuvvetle muhtemeldir.
Özellikle, Gazprom’a ait olan, fakat Alman şirketlerinin finansmanıyla hayata geçirilmeye çalışılan Rusya’nın Baltık Denizi altındaki doğal gazının, Nord Stream II (Kuzey Akımı II) boru hattıyla Ukrayna, Polonya ve Baltık ülkelerini bypass ederek Almanya’ya ulaştırılması projesini de büyük ölçüde sekteye uğratması da söz konusu olabilir.
Dönemin ABD Başkanı Bush, 29 Ocak 2002’de Kongre’ye hitap ederken; İran, Irak ve Kuzey Kore’yi ‘şer ekseni’ (axis of evil) olarak ifade etmesi, Amerika’nın orta ve uzun vadeli stratejik hedefini ortaya koyması bakımından önem arz ediyordu.
Aradan geçen on beş yıla rağmen, ABD’nin hâlâ aynı noktada yer alması gerçekten üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır. Irak’ta Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi, ABD politikalarında hiçbir değişiklik meydana getirmemiştir.
Bundan böyle, Ortadoğu’da sorunların çözümünde Rusya’nın da göz ardı edilemeyecek bir pozisyona gelmiş olması ve özellikle Suriye politikasına direk ve Irak politikasına da İran üzerinden taraf olmaya çalışması ABD’nin bölgedeki rolünü daha da karmaşık bir yöne doğru evirmektedir. Özellikle İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yöneliklunatic (çılgın) girişimleri, Ortadoğu’da ABD ve İsrail ile hareket etmeye kararlı ülkelerin daha temkinli ve ürkekadımlar atmasına neden olabilir.
Özellikle Türkiye’nin, bu gelişmeler ışığında nasıl bir politika izleyeceği, ABD’nin özellikle Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’taki yeni politik hamlelerine bağlı olsa gerek.