İMAMOĞLU ÜZERİNDEN YENİ POLİTİK HAMLE
ABD Dışişleri Bakanlığının İmamoğlu’nun 2 yıl 7 ay hapis cezasına çarpıtılması kararıyla ilgili çok hızlı bir refleksle harekete geçip: “ifade, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlükleri” sacayağından hareketle, ‘temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı’ vurgusuyla Türkiye'yi söz konusu temel özgürlükler konusunda saygılı davranmaya ve bu davayı hızlı ve adil bir çözüme kavuşturmaya davet etmesi son derece manidar bir yaklaşım olsa gerek. Washington’u derin endişeye sevk eden bu gelişmenin perde gerisine baktığımızda geçmişte yaşanan benzer olayların kamuoyunun hafızasındaki canlılığını hala muhafaza ettiğini görebiliriz.
Yakın geçmişte özellikle Refah Yol döneminde yaşanan benzerini örneklerde görüldüğü üzere, ABD yönetimleri, Türkiye’de özellikle proje ürünü olan siyasi hareketlerin arkasında durarak ve daha da önemlisi yönlendirici politikalar ihdas ederek bildik siyasi istikrarsızlığa da neden olmaktadır.
Türkiye'de kötüleşmeye yüz tutan ekonomik göstergeler ve dış politikadaki olumsuz gelişmeler karşısında özellikle iktidar noktasında yeni alternatif arayış içerisine giden küresel güç odakları,bütünleşme vizyonu çerçevesinde yeni muhalif güç olarak ortaya çıkan altılı masanın başarısızlığı karşısında geçmişi çağrıştıran bildik yöntemlere başvurmaları, “tahayyül” ve ardından “tahakküm” olgusunu yeniden zihinlere yerleştirmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır.
Küresel güç odaklarının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu vasıtasıyla zihinlere kodlamaya çalıştıkları “yeni siyasi kahraman” kavramını “iç politika” aracı olarak sahneye koymuş olduklarını hayretle görmek mümkündür.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın deyimiyle; ‘kasa başındakiler’ ve ‘masa başındakiler’ retoriği ile örtüşen ve çözümü küresel güç odaklarına payanda olmakta gören bu politik anlayışlı yapının en yalın ifadeyle “Münih Mantalitesi” nin, kötüyle uzlaşma ve ona taviz verme üzerine dayanan anlayışının artık geçer bir akçe olmadığı bu son gelişmeyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Ne yazık ki, Türkiye’ nin jeopolitik güç dengesinden kaynaklanan reflekslerinin düşünsel kalıpların çok gerisinde bırakılması sonucu son dönemlerde ABD’ nin özellikle Ortadoğu ölçeğindeki müdahaleci ve tekelci kontrolünün Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye sokacak boyutlara ulaştığını görmek mümkündür. İşte bu noktada, kendi ağırlık merkezinden uzaklaşan ve geçmişteki ağırlık dallarını sürekli budayan Türkiye'deki mevcut iktidar, karşısında heyula gibi duran yeni tehdit unsurları ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır.
İşte bu noktada Türkiye de seçim öncesi oluşturulmaya çalışılan gergin siyasi hava,
Bizans stratejileri ve entrikalarını aratmayan bir atmosferde gelişme göstermektedir. Yapılacak olan seçimler, iktidarın kötü icraatlarının tescili niteliğinde iken altılı masayı oluşturan muhalefet liderlerinin, flatusvocis cinsinden, muğlâk siyasi anlayış içerisinde samimiyet ve inandırıcılıktan uzak ve çözüme yönelik olmayan günübirlik politikalarını dış baskıcı (exogenouscoercive) unsurların dayatmacı politikaları ile eklemleyerek kısa yoldan iktidara kavuşabilecekleri zannına kapılmış oldukları son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mahkeme kararıyla açıkça ortaya çıkmış oldu.
Özellikle bölgemizde kardeşlik, barış ve istikrara yönelik, karşılıklı güven, saygı ve samimiyete dayalı, gerçek manada milli politikaların izlenmesi kaçınılmazdır. Artık Türkiye'nin istikrarını yeniden ön planda tutan yeni stratejik politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Ez cümle, güven ve istikrara yönelik politikalar ortaya koymak yerine, kavgaya ve kargaşaya dayalı politik anlayışın tercih edilmesi durumunda, mevcuttan daha keskin bir güç kaybıyla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.
Artık Türkiye’de, hoşgörü, barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşama kültürüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğu muhakkaktır.
Doğan Bekin
Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı