scale up vize
Doğan Bekin -Araştırmacı Yazar, YRP İstanbul Milletvekili
Köşe Yazarı
Doğan Bekin -Araştırmacı Yazar, YRP İstanbul Milletvekili
 

SREBRENITSA SOYKIRIMI HAFIZALARDAN SİLİNMEMELİ

Bugünkü basın toplantısına Aliya İzzetbegoviç’in veciz sözüyle başlamak istiyorum; “Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” Ne yazık ki, dün Ruanda ve Srebrenitsa’da gerçekleşen soykırımlar unutulmaya yüz tutulduğu için bugün Gazze’de benzer soykırım acımasızca devam etmektedir. Hatırlanacağı üzere Ruanda’da 1994 yılında meydana gelen soykırımdan Nisan 1994-Temmuz 1994 arasında yüz gün içerisinde yaklaşık sekiz yüz bin kişi aşırı uca bağlı Interahamwe lakaplı Hutular tarafından katledildi.  Bu acımasız soykırımın üzerinden 30 yıl geçti. Hiç şüphesiz Ruanda soykırımı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen dünyanın en büyük katliamı olurken, 1995’te “Krivaya 95 Harekâtı”nın bir sonucu olarak gerçekleştirilen Srebrenitsa Katliamı da bir bakıma İkince Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliam" olma özelliğine sahiptir. Ruanda eski Dışişleri ve Uluslararası İş birliği Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Dr. Richard Sezibera yıllar önce yaptığı açıklamada; Fransa ve Belçika'ya göndermede bulunarak: " Ruanda’da dil, din ve etnisite bakımından Hutular ve Tutsiler arasında hiçbir ayırım olmadığı halde sömürgeci güçler, bizi bir arada tutan tarihi yapıyı yok ettiler, tarihimizi çöpe attılar" ifadesi aslında Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyuyordu.  Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, 12 Ocak 1998’de Le Figaro’ya verdiği demeçte; “Ruanda’da bir soykırım yaşanması o kadar da üzerinde durulacak bir şey değil” ifadesi büyük yankı oluşturmuştu. Ruanda Soykırımı’na sessiz kalan Batılılar, daha sonra Hotel Rwanda, Shooting Dogs, Shake Hands with the Devil gibi filmlere imza atarak bunu istismar yoluna gitmişlerdir. Benzer şekilde, Birleşmiş Milletler tarafından 1995 yılında güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa’da, Sırp Cumhuriyet Ordusu(Vojska Republike Srpske) tarafından yaklaşık sekiz bin Boşnak erkeğin 11 Temmuz 1995’te hunharca katledildi. Aliya Izzetbegoviç, bu katliamı II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan en büyük soykırım olarak ifade etmişti.  Bu katliam Lahey Adalet Divanı tarafından ancak 26 Şubat 2007’de ‘soykırım’ olarak tanımlanabilmişti. 11 Temmuz 1995 soykırımında şehit olanların anısına yaptırılan Potoçari Anıt Mezarlığı’nın yirminci yılında BMGK tarafından hazırlanan Srebrenitsa katliamının soykırım olarak tanımlanmasını öngören tasarının 2015’te Rusya tarafından veto edilmesi sübjektif nedenlere dayanıyordu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde baş at oynayan beş ülkeden olan Rusya, eski SSCB ideologlarının algı politikasıyla örtüşen bir yaklaşımla hareket etmesi ana kronik politikasının gereği olsa gerek. Bu tutum, Balkanlarda farklı kültürlerin özgün birliktelik anlayışını ortadan kaldırmaya yönelik bir adım niteliğinde idi. Boşnak Müslümanlar, 2015'te Rusya tarafından veto edilen karar taslağı ile yeniden tahkim edilmeye çalışılan ‘Karşıt Ortodoks Cephesi’ gölgesinde, gerginliklerin azaltılması ve ilişkilerin düzeltilmesi yönünde zor bir süreçle karşı karşıya bırakılmıştır. Balkanlarda, sorunlar girdabına sürüklenmeye çalışılan Boşnaklar, çalkantılı bir ortamda yeniden barış ve güvenlik içerisinde diğer kültürlerle bir arada var olma(co-existance) ve yaşama haklarını aynen muhafaza etme yolunda her zaman için daha ihtiyatlı ve emin adımlar atmaları gerekecektir.   Bu arada zor ve dolambaçlı yollardan geçilerek adeta pamuk ipliğine bağlı olarak oluşturulan ve bıçak sırtında kör topal ilerlemekte olan barış sürecinin devamı için Türkiye’ye her zamankinden daha büyük görevler düşmektedir. Ez cümle, Bosna-Hersek Savaşı sırasında Bosna Müslümanlarına yardım elini uzatan Millî Görüş Lideri 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız ne yazık ki, karanlık güçler tarafından asılsız ithamlarla hedef haline getirildi. En sonunda konunun tarafı olan Boşnak yetkililerin katılımıyla Erbakan Hoca tarafından yapılan ve “matematik toplantısı” olarak adlandırılan kapsamlı basın toplantısında bütün iddialar tek tek çürütüldü.
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2024 - Cuma
Doğan Bekin -Araştırmacı Yazar, YRP İstanbul Milletvekili

SREBRENITSA SOYKIRIMI HAFIZALARDAN SİLİNMEMELİ

Bugünkü basın toplantısına Aliya İzzetbegoviç’in veciz sözüyle başlamak istiyorum; “Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”
Ne yazık ki, dün Ruanda ve Srebrenitsa’da gerçekleşen soykırımlar unutulmaya yüz tutulduğu için bugün Gazze’de benzer soykırım acımasızca devam etmektedir.
Hatırlanacağı üzere Ruanda’da 1994 yılında meydana gelen soykırımdan Nisan 1994-Temmuz 1994 arasında yüz gün içerisinde yaklaşık sekiz yüz bin kişi aşırı uca bağlı Interahamwe lakaplı Hutular tarafından katledildi. 


Bu acımasız soykırımın üzerinden 30 yıl geçti. Hiç şüphesiz Ruanda soykırımı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen dünyanın en büyük katliamı olurken, 1995’te “Krivaya 95 Harekâtı”nın bir sonucu olarak gerçekleştirilen Srebrenitsa Katliamı da bir bakıma İkince Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliam" olma özelliğine sahiptir.
Ruanda eski Dışişleri ve Uluslararası İş birliği Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Dr. Richard Sezibera yıllar önce yaptığı açıklamada; Fransa ve Belçika'ya göndermede bulunarak: " Ruanda’da dil, din ve etnisite bakımından Hutular ve Tutsiler arasında hiçbir ayırım olmadığı halde sömürgeci güçler, bizi bir arada tutan tarihi yapıyı yok ettiler, tarihimizi çöpe attılar" ifadesi aslında Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyuyordu. 


Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, 12 Ocak 1998’de Le Figaro’ya verdiği demeçte; “Ruanda’da bir soykırım yaşanması o kadar da üzerinde durulacak bir şey değil” ifadesi büyük yankı oluşturmuştu.


Ruanda Soykırımı’na sessiz kalan Batılılar, daha sonra Hotel Rwanda, Shooting Dogs, Shake Hands with the Devil gibi filmlere imza atarak bunu istismar yoluna gitmişlerdir.
Benzer şekilde, Birleşmiş Milletler tarafından 1995 yılında güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa’da, Sırp Cumhuriyet Ordusu(Vojska Republike Srpske) tarafından yaklaşık sekiz bin Boşnak erkeğin 11 Temmuz 1995’te hunharca katledildi. Aliya Izzetbegoviç, bu katliamı II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan en büyük soykırım olarak ifade etmişti.
 Bu katliam Lahey Adalet Divanı tarafından ancak 26 Şubat 2007’de ‘soykırım’ olarak tanımlanabilmişti. 11 Temmuz 1995 soykırımında şehit olanların anısına yaptırılan Potoçari Anıt Mezarlığı’nın yirminci yılında BMGK tarafından hazırlanan Srebrenitsa katliamının soykırım olarak tanımlanmasını öngören tasarının 2015’te Rusya tarafından veto edilmesi sübjektif nedenlere dayanıyordu.


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde baş at oynayan beş ülkeden olan Rusya, eski SSCB ideologlarının algı politikasıyla örtüşen bir yaklaşımla hareket etmesi ana kronik politikasının gereği olsa gerek. Bu tutum, Balkanlarda farklı kültürlerin özgün birliktelik anlayışını ortadan kaldırmaya yönelik bir adım niteliğinde idi.
Boşnak Müslümanlar, 2015'te Rusya tarafından veto edilen karar taslağı ile yeniden tahkim edilmeye çalışılan ‘Karşıt Ortodoks Cephesi’ gölgesinde, gerginliklerin azaltılması ve ilişkilerin düzeltilmesi yönünde zor bir süreçle karşı karşıya bırakılmıştır.


Balkanlarda, sorunlar girdabına sürüklenmeye çalışılan Boşnaklar, çalkantılı bir ortamda yeniden barış ve güvenlik içerisinde diğer kültürlerle bir arada var olma(co-existance) ve yaşama haklarını aynen muhafaza etme yolunda her zaman için daha ihtiyatlı ve emin adımlar atmaları gerekecektir.  
Bu arada zor ve dolambaçlı yollardan geçilerek adeta pamuk ipliğine bağlı olarak oluşturulan ve bıçak sırtında kör topal ilerlemekte olan barış sürecinin devamı için Türkiye’ye her zamankinden daha büyük görevler düşmektedir.

Ez cümle, Bosna-Hersek Savaşı sırasında Bosna Müslümanlarına yardım elini uzatan Millî Görüş Lideri 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamız ne yazık ki, karanlık güçler tarafından asılsız ithamlarla hedef haline getirildi. En sonunda konunun tarafı olan Boşnak yetkililerin katılımıyla Erbakan Hoca tarafından yapılan ve “matematik toplantısı” olarak adlandırılan kapsamlı basın toplantısında bütün iddialar tek tek çürütüldü.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.