Dünya Ticaret Merkezi’nin kurulma fikri 1946’da New York Eyalet Meclisi’nin Dünya Ticaret Kurumu’nu oluşturmasıyla ortaya çıktı. Bu girişim sadece planlama aşamasından öteye gidemedi. 1958’de David Rockefeller, Chase Manhattan Bankası’nda, şirketinin şehre mücavir alanlarındaki emlak yatırımlarının hızla düşmekte olduğunu görünce, burada inşa edilecek toplu bir ticaret merkezinin kendi hisselerinin değerini de artıracağını düşünmeye başladı.
Bu konuda kendisine planlar hazırlayan, Skidmore, Owings ve Merrill mimari firmalarıyla kurulacak ticaret merkezi fikrini danışmaya başladı. David Rockefeller, mimari firmaların hazırladığı raporu Belediye Başkanı Robert F. Wagner’e gönderdi. Wagner, dünya ticaret merkezi fikrine sıcak baktı ve daha fazla detay istedi. Bunun üzerine DLMA, Ocak 1969’ta Wall Street doğusunun bitiminde 13 hektarlık bir alan üzerine kurulacak 250 milyon dolarlık bir proje sundu.
Bina 70 katlı ofis ve hotel kompleksinden oluşacaktı. Proje, mimar Minoru Yamasaki’nin önüne kondu. Kendisi birçok Amerikalı mimar arasından titizlikle seçilmişti. Projeyle ilgili program da kendisine sunuldu. Proje, on iki milyon feet(ayak)kare alanda, on altı hektar bir alan üzerine yükselecek bir bina ve Hudson tüneli ile kavşak yolları ve bağlantı yollarını kapsıyordu. Bütün projenin 500 milyon doların altında bir maliyeti olacaktı. Yamasaki, yüz potansiyel plan şeklini tek tek inceledi. Sonunda, 80 katlı ikiz kulede karar kıldı. Fakat Liman yetkilileri Lee Jeffe ve Guy Tozzoli için 80 kat yeterli değildi. Kendileri, bu plazaların dünyanın en uzun kuleleri olması gerektiğini ve kat sayısının 110’a yükseltilmesi gerektiğini Yamasaki’ye bildirdiler. Bir grup mühendis bu isteğin yerine getirilebilmesi amacıyla yoğun mesai harcamaya başladı. Dünya Ticaret Merkezi’nin dizaynının çok önemli bir ayrıntısı var ki, bu dolaylı olarak Osama bin Ladin’e kadar uzanır. Yamasaki, bu proje için Rockefeller ile anlaştığı zaman, Suudi Arabistan’daki Dahran Havaalanı’nı daha yeni tamamlamıştı.
Bu havaalanının asıl müteahhidi de Bin Laden İnşaat Şirketi idi. Bu havaalanının sitili İslami Mimari üslup ile modern mühendisliğin birleşimi idi. Burada asıl önemli nokta şudur; Yamasaki, plazasını(DÜNYA TİCARET MERKEZİ) Harem-i Şerif’e benzettiğini, Wall Street alanını çevreleyen dar sokaklar ve caddelerin, aynen Mekke’deki gibi olduğunu ifade ederken şunu da ekliyordu: Mekke’nin avlusunun aynısını burada tatbik ettiğini, başka bir değişle replike ettiğini ve geniş bir kare şeklini çizdiğini ve Kâbe’yi kare şeklinde ikiz kuleler olarak tasarlayıp yaptığını ve Kâbe’nin etrafındaki tüm ayrıntıları da burada uyguladığını, Hacer’ül Esved, Hicri İsmail, Hacer, Harem-i Şerif’te yer alan Zemzem Suyu mekânını da çeşme yapmak suretiyle detaylandırdığını ve benzer şekilde tüm alanın Harem-i Şerif’e benzettiğini ifade etmekte idi.
Ünlü mimar Laurie Kerr de Oleg Grabar’a , Dünya Ticaret Merkezi’nin Harem ül Şerif ve Kâbe’nin şekli ile yapıldığını ifade etmiş idi. Saldırıdan sonra ise, Grabar, bu merkez alanının Harem ül Şerif’e, ikiz kulelerin de Kâbe’ye benzetilmesinin aslında çok anlamlı olduğunu belirtmişti. Ortadoğu’dan birçok uzman, İkiz Kulelerin ön cephesinin de dev cami pencerelerini (maşrabiye) andırdığı üzerinde hem fikirdirler.
Bu konuda aslında yazılacak çok şey var ama tüm bunlar sadece yorumdan öteye gidemez. Ama bir gerçek var ki, Yamasaki, Kâbe dizaynı konusunda David Rockefeller’i, Kâbe ile benzerlik konusunda fikir sahibi yapmış ve mutlak suretle onun onayını almıştır. Sonuç olarak, Dünya Ticaret Merkezi’nin bu formda yapılması, Müslümanların Kâbe etrafındaki birleşmesini ve tek vücut olmasını çağrıştıran bir düşünceyle, dünya kapitalist sisteminin bu ticaret merkezi etrafında bütünleşmesini ve gerçek anlamda Müslümanların da buradan yönetilmesi gerektiği konusunda mesaj içermesi kuvvetle muhtemeldir.