Bir anne düşünün… Çocuğunu doyuracak bir lokma ekmeği yok. Bir kadın düşünün… Savaşın gölgesinde var olma mücadelesi veriyor. Bir genç kız düşünün… Eğitim hayali, bombaların gürültüsünde kaybolmuş. İşte bu kadınlar, dünyanın en büyük sessiz çığlığını atıyorlar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, onların sesi olmak bir insanlık vazifesidir.
Gazze’de Bir Annenin Röportajında;
Ümmü Halil, 29 yaşında, Gazze’de yaşayan dört çocuk annesi bir kadın. Eşi, geçen ay İsrail bombardımanında hayatını kaybetmiş. Şimdi, bir çadırda, açlık ve korkuyla hayatta kalmaya çalışıyor. Konuşurken sesi titriyor, gözleri uzaklara dalıyor.
"Eskiden ne güzel bir hayatımız vardı. Kendi hâlimizde, mutlu bir aileydik. Sabah kalkar, çocuklarımı okula gönderirdim. Akşam eşim işten döndüğünde birlikte yemek yerdik. Küçük şeylerle mutlu olurduk. Ama sonra… Sonra bombalar düşmeye başladı. Evimiz yerle bir oldu. Eşimi kaybettim. O gün hayatımın en kara günüydü. Çocuklarım babalarının cansız bedenine sarılıp ağladı. Ben ağlayamadım bile. Çünkü onların karşısında güçlü durmak zorundaydım."
O an gözleri doluyor, derin bir nefes alıp devam ediyor:
"Şimdi bir çadırda yaşıyoruz. Geceleri soğuktan titriyoruz. Küçük oğlum Halil sürekli 'Anne, baba neden gelmiyor?' diye soruyor. Ne cevap vereceğimi bilemiyorum. Açlık en büyük düşmanımız. Günlerce bir şey yemediğimiz oluyor. Bazen çocuklarımın gözümün içine baktığını görüyorum. 'Anne, açım' demeye utanıyorlar sanki. İşte o an yüreğim paramparça oluyor. Bir anne, evladının açlığını dindiremiyorsa, o acıyı hangi kelime anlatabilir?"
Ona geleceğe dair umutlu olup olmadığını soruyorum. Gülümsüyor ama gülümsemesi acı dolu:
"Umut… Çok garip bir şey. İnsan her şeyini kaybetse de içindeki umut kıvılcımını söndürmek istemiyor. Savaştan önce, kızıma doktor olacağını söylerdim. Şimdi ise tek dileğim, çocuklarımın hayatta kalabilmesi. Dünya bize sırtını dönse de Allah bizimle. O bize yeter."
Gazze’de kadınlar, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Filistinli 37 yaşındaki Necla, Gazze’de yıkımın ve kıtlığın gölgesinde var olmaya çalışan binlerce kadından yalnızca biri.
Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya’da bulunan evleri, İsrail bombardımanında yerle bir oldu. Bu saldırıda babasını kaybeden Necla, eşinin de İsrail güçleri tarafından zorla güneye gönderilmesiyle çocuklarıyla baş başa kaldı.
Artık onun için en büyük öncelik, hayatta kalmak. Çaresizce bir sığınak arayan Necla, çocuklarıyla birlikte Cibaliya’daki Yemen es-Said Hastanesi’ne sığındı. Burada güvenlik ve gıda sıkıntılarıyla mücadele ederken, her yeni güne sadece var olabilme mücadelesiyle başlıyor.
Gazze Şeridi'ndeki 60 bin hamile kadın yetersiz beslenmeden mustarip
Gazze Şeridi'ndeki 60 binden fazla hamile kadın yetersiz beslenme, dehidrasyon ve uygun sağlık bakımı eksikliğinden mustarip. Bunlardan yaklaşık 5 bini her ay bombardıman ve yerinden edilme nedeniyle zorlu, güvensiz ve sağlıksız koşullarda doğum yapıyor.
Gazze’deki Filistinli kadın doktorlar, tüm zorluklara rağmen yaralı ve hasta insanlara umut olmaya devam ediyor.
Bölgedeki sağlıkçı kadınlar, yaşanan ağır koşullara rağmen özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Gazze'nin farklı noktalarındaki hastanelerde görev yapan doktorlar, tedaviye muhtaç sivillere destek olmak için gece gündüz demeden çaba harcıyor. Savaşın başladığı günden bu yana, kadın sağlık çalışanları neredeyse tüm vakitlerini hastanelerde geçirerek insanların hayata tutunmasına yardımcı olmaya çalışıyor.
Kadının Gücü ve Mazlum Coğrafyalar
Kadın, tarih boyunca toplumun temel taşı olmuş, medeniyetlerin inşasında aktif rol oynamıştır. Ancak günümüzde Gazze, Doğu Türkistan, Suriye, Yemen, Myanmar ve diğer pek çok mazlum coğrafyada kadınlar, savaşların, işgallerin, açlığın, şiddetin ve zorbalığın en büyük mağdurlarından biri olmaya devam ediyor.
Birleşmiş Milletlerin 2024 raporuna göre:
- Gazze'de son beş ayda 15.000'den fazla kadın hayatını kaybetti, yüz binlercesi yaralandı ya da yerinden edildi.
- Doğu Türkistan’da binlerce kadın toplama kamplarında insanlık dışı muamelelere maruz kalıyor.
- Suriye’de savaşın başından bu yana 500.000’den fazla kadın eşlerini kaybederek dul kaldı; 6 milyon kadın mülteci durumunda.
- Myanmar’da Arakanlı Müslüman kadınlar, kitlesel tecavüz ve zorla evlendirilme tehdidiyle karşı karşıya.
- Yemen, Somali, Afganistan’da açlık krizi nedeniyle her 10 kadından 6’sı yetersiz beslenme ile mücadele ediyor.
Bu rakamlar yalnızca rakam değil, her biri bir hayat, bir hikâye, bir anne, bir eş, bir kız çocuğu…
Doğu Türkistan’da Kadın Olmak
Doğu Türkistan'da ise Çin'in sistematik baskısı altında Uygur kadınlar, zorla kısırlaştırma, kamplarda zorla çalıştırma ve tecavüz gibi ağır insan hakları ihlallerine maruz kalıyor. Kamplardan kurtulan Zehra Abdülhamit, yaşadığı korkunç süreci şöyle anlatıyor:
"Kampta kadınlara ilaç verdiler. İlk başta nedenini anlamadık. Sonra aylar geçmesine rağmen hiçbirimizin adet görmediğini fark ettik. Bizleri kısırlaştırıyorlardı. Birçok arkadaşım zorla Çinli erkeklerle evlendirildi. Her gün ölmek istedik ama ölmek bile bize bir lütuf gibi geliyordu."
İslam’da Kadının Yeri: Şeref ve Adalet
İslam, kadını insanlığın en değerli varlıklarından biri olarak tanımlamış, ona büyük bir haysiyet ve statü vermiştir. Kadının haklarını asırlar öncesinde güvence altına alarak onu bir meta olmaktan çıkarmış, saygın bir birey haline getirmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Nisa Suresi 1. ayette şöyle buyrulur:
"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan Rabbinizden sakının."
Bu ayet, kadının ve erkeğin eşit bir özden yaratıldığını, biri diğerinden üstün olmadığı gibi, toplumda her ikisinin de kendi fıtratı içinde kıymetli olduğunu vurgulamaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kadınların toplumdaki yerini güçlendirmek adına şu müjdeyi vermiştir:
"Cennet annelerin ayakları altındadır."
Bu hadis, annenin, dolayısıyla kadının, İslam toplumunda ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu gösterir.
Sessiz Çığlıkları Duyuyor muyuz?
8 Mart’ta, modern dünyada kadın haklarından söz edilirken, mazlum coğrafyalarda kadınlar temel yaşam haklarından dahi mahrum bırakılıyor. Savaşın, zulmün ve işgalin gölgesinde ezilen bu kadınlar için ses olmak, onların hikâyelerini duyurmak bir vicdan borcudur.
Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kadın acı içinde hayata tutunmaya çalışırken, onları sadece bir gün değil, her gün hatırlamak ve adalet için mücadele etmek insanlık onurunun bir gereğidir. Çünkü adalet sadece bir kavram değil, mazlumun gözyaşına derman olma sorumluluğudur.
Bugün, Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Yemen’de ve tüm mazlum coğrafyalarda kadınlar haykırıyor:
"Bizi unutmayın!"