Ruhi Yorgunluk
Ruh derinliğinin gergefinde ilmek ilmek dokumaya çalıştığımız ve yürekte şekil bulan muhabbet yumağı sevginin yansımasını beklediğimiz nakş-ı dil- firibi (gönül aldatıcı sureti) taşlaşmış yüreklerde aşınmaya yüz tutarak, geleceğe yönelik yüce idealleri zaman törpüsü içerisinde yerle yeksan ederken, bütünün artık sona erdiği gerçeğini göz ardı etmemeye çalışıyoruz.
Bu cümleden olarak, Recâizâde Mahmut Ekrem’in güftesini kaleme aldığı ünlü bestekâr Şevki Bey’e atfen, Bestekâr Rahmi Bey’in bestesini yaptığı bayâti makamındaki ; “Gül hazîn, sümbül perîşan, bâğ-ı zârın şevki yok” şarkısının santur eşliğindeki yankısı ruhi yorgunluğumuz üzerinde büyük bir hüzün ortaya koyuyor.
Tam bu sırada zihnimizi derinden meşgul eden deruni düşünce atlası içerisinden çıkış ararken, birden gözümüze James Allen’ın , “Düşüncenin Gücü ve Başarıya Giden Yol” (As a Man Thinketh and the Path to Prosperity ) kitabı ilişti. Allen; “Eylem düşüncenin filizidir; neşe ve keder de onun meyveleridir, bu yüzden insan kendi çiftliğinde yetiştirdiği tatlı ve acı meyvelerin hasadını yapar” ifadesi Deniz Kızı Eftalya Hanım’ın karanlığı delen lirik ‘Daktilo’ şarkısının ışık huzmesi niteliğinde olduğu gayet aşikârdır.
Yıllardan beri içimizi kaplayan ve bir türlü aralanamayan sis perdesinin kesif görüntüsü ruhumuzu karartmaya devam ede dursun:
Yahya Kemâl’in;
“Denizden ve dağdan gelen hüzne kandık
Bulutlar dağılsın bahar olsun artık” beyitti yıllara sari açmaza çare mi ki acaba?