Öğrenilmiş Aptallık
Bir kafese beş maymun koyarlar.
Ortaya da bir merdiven, merdivenin tepesine de iple muzları asarlar. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde, kafesin üstünden buz gibi soğuk su dökerler.
Her bir maymun aynı denemeye giriştiğinde, buz gibi soğuk suyla ıslatılır. Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam olurlar.
Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır. Maymunlardan biri açlığını gidermek için kafesin tepesinde ipte asılı olan muzlara yöneldiğinde, kafesteki diğer maymunlar bu maymunu alaşağı ederler ve bir güzel döverler. Çünkü artık şunu çok iyi bilmektedirler; muzları almaya içlerinden hangi maymun teşebbüs ederse etsin başarılı olamamaktadır. Buz gibi soğuk su tepelerinden aşağıya dökülmektedi
Bir süre sonra maymunlar, bu gerçeği kabullenmiş olarak kafesin içinde yemek istedikleri ama yiyemeyeceklerini de çok iyi anlamış oldukları muzlara bakarak dolaşmaya başlarlar.
Daha sonra, kafesteki bu maymunlardan biri dışarıya alınıp yerine yeni bir maymun adı; “A” olsun, koyarlar.
Kafese yeni gelen maymunun ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; fakat diğer maymunlar buna izin vermezler ve yeni gelen maymun A’yı engellemeye çalışırlar. Yeni gelen maymun kafeste kendisinden önce var olan diğer dört maymun tarafından neden engellendiğini anlayamaz. Karnı acıkan bu yeni gelen maymun birazdan bir deneme daha yapar. Fakat, bu deneme ona pahalıya patlar. Çünkü; diğer maymunlar tarafından daha merdivene ulaşmadan yine engellenir ve oracıkta bir güzel dövülür.
Kafese yeni gelen ve dövülen maymun neden diğer maymunlar tarafından dövüldüğünü bir türlü anlayamaz. Her denemesinde dövüleceğini anlamış olduğundan artık oda diğer dört maymun gibi karnı feci şekilde acıkmış olduğu halde asılı duran muzlara uzaktan bakarak kafesin içinde dolaşmaya başlar.
Bir süre sonra ıslanmış maymunlardan biri daha kafesin dışına alınır ve yerine yeni bir maymun adı; “B” olsun, koyarlar.
Kafese yeni gelen maymun B, kafese girer girmez ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Tabi ki merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer...
İşin en ilginç yanı ise bu ikinci maymun B’yi en şiddetli ve istekli döven ilk yeni gelen maymun A’ dır.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni gelen maymun adı; “C” olsun, ilk atağında cezalandırılır.
Yeni gelmiş iki maymun A ve B, en yeni gelen maymun C’yi niye dövdükleri konusunda hiç bir fikre sahip değillerdir.
Son olarak, en önce ıslanan maymunlardan ikisi de yenileriyle D ve E değiştirilir.
Kafese en son gelen bu iki maymun, muzları görünce hemen merdivene koşarlar. Fakat, kafese bu iki maymundan daha önce gelipte aynı hareketi yaptıklarında önceki diğer maymunlar tarafından dövülen ve niçin dövüldüklerini bilmeyen maymun A, B ve C, bu yeni gelen maymun D ve E’yi, kendileri daha önce nasıl dövüldülerse aynen o şekilde döverler.
Fakat, çok ilginçtir, kafese en son gelen bu iki maymunu, kafese onlardan önce gelipte daha öncekiler tarafından dövülen maymunların niçin dövdükleri konusunda en ufak fikirleri yoktur.
Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde, artık hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır.
Neden mi?
Çünkü; burada işler böyle gelmiş böyle gitmektedir ve “öğrenilmiş aptallık” ancak tam da böyle öğretilmektedir.
Bu dünyada bazı toplumlar, bazı ülkeler ve hatta insanlar bu olaydakine benzer öğrenilmiş aptallık içindedirler ve beş maymun hikayesindeki kültüre, davranışa ve düşünce yapısına sahiplerdir.
Sokrates,“Sorgulanmayan yaşam yaşanmaya değmez” diyor. Yaşamı sorgulamayan, yaptığı işi sorgulamadan yapan ve bu hikayedeki gibi davranan ama niçin öyle davrandığını düşünemeyen yada düşünmek istemeyen insanlar, yaşadıkları hayatı ne kadar hak ederek yaşayabilirler ki...
Seni geçmişe hapseden akıl kirliliğinden kurtul. Akıl kirliliği; sorgulama yetersizliği ile başlar, geçmişin tarihi geçmiş ve kokuşmuş bilgilerine takılıp gelişir ve çağdaş düşünceye kendisini kapatmasıyla son bulur.
Bugünün problemlerini hiçbir zaman geçmişin yaklaşımlarıyla çözemezsiniz. Zaten bugün yaşadığın problemin doğmasına sebep olan da geçmiş düşünce şeklindir.
Yarın yaşayacağınız hayatın bugün yaşadığınız hayattan daha iyi olmasını istiyorsanız, sizi beş maymundan biri yapan ve aç bırakan koşulları değiştirmelisiniz.
Öğrenilmiş aptallık hastalığına yakalanarak “aptal” bir insan olmadan yaşamak için çaba göstermelisiniz ve bunun için bir bedel ödenmesi gerekiyorsa da o bedeli ödemelisiniz.
Bu konu da ödemediğiniz bedel, sizi “aptal” yapar. Türk Dil Kurumu’na göre “aptal” kelimesi, zekası pek gelişmemiş, zeka yoksunu ve ahmak anlamlarına gelmektedir. Aptallık ise aptal olma durumudur.
Öğrenilmiş aptallık tuzağına düşmemek için okumalısınız. Doğru kaynaklara yakın durmalısınız. Düşünmelisiniz. Düşünce üretmelisiniz. Ve…Sizi “aptal” yapmak isteyenlere aptal olmayacağınızı göstermelisiniz.
Öğrenilmiş aptallık tuzağına düşmemek için olan biteni anlamak zorundasınız. Nasıl yaşadığınız ne anladığınıza, ne anladığınız ne bildiğinize bağlıdır. Yaşamak için anlamak, anlamak için okumak, dinlemek, araştırmak ve bilgilenmek zorundasınız.
Güçlü olanın daha az güçlü olana yaşam hakkı tanımadığı siyasi anlayışın tuzağına düşmemek için uyanık olmalısınız.
Öğrenme öğreneni, okuma okuyanı ve düşünme düşüneni değiştirir, unutmamalısınız.
Değerli okuyucularım, eğer çevrenizde zeka ve akıldan yoksun olup anlayışı zayıf olan, doğruyu yanlıştan ayırt edemeyen ve yaşadıkları hakkında bilgi sahibi olmadan yargıda bulunan “öğrenilmiş aptallık” hastalığına yakalanmış kişiler gördüğünüz zaman benim yaptığımı yapın.
Bu hikayeyi anlatın ve sonra da o kişinin gözlerinin içine odaklanın. Onda neler olduğuna bakın. Gördüğünüze şaşıracaksınız. Uyanacaktır.
Eğer karşınızdaki kişiye bu hikayeyi anlattığınız halde uyanmayıp uyumaya devam ediyorsa, ona şunu söyleyin; “Yanlış tirene bindiyseniz, koridorda ters tarafa yürümenizin size hiç bir faydası olmayacaktır. Yapacağınız en doğru davranış o trenden inmek olacaktır.”
Bunu da söylediğiniz halde o kişi hala uyumaya devam ediyorsa ona lütfen şu soruyu sorun; “Siz bu hikaye de kaçıncı sıra da olduğunuzu düşünüyor sunuz?”
Tecrübelerime dayanarak söylemek isterim ki; sohbetin bu son noktasına geldiyseniz ve o hala uyuyorsa, bu soruya verilecek cevapların hiçbiri sonucu değiştirmeyecektir.
Konuştuğunuz kişi halinden memnun bir şekilde uyumaya devam edecektir.
İşte tam da bu nokta da size düşen görev “Cahil insan, yalan söyleyerek uyutanı, gerçeği söyleyerek korkutana tercih edermiş”, cümlesini içinizde sessizce söyleyerek oturduğunuz yerden kalkmak ve olduğunuz yerden uzaklaşmak olmalıdır.