Rumların garantisi mi?
1985 yılında Yunanistan Meclisinde kabul edilen “1985 Yunan Millet Meclisi Bildirgesi” Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize “Türk” değil, “Rum Müslüman” diye hitap edilmesi yer aldı ve bu bildirgeden sonra da soydaşlarımızın kendilerine “Türk” demeleri ve “Türk” olarak tanımlanmaları da yasaklandı ve cezalandırılmaya başlandı.
Kıbrıs Rum tarafından Başkanlık seçimleri ufukta gözükünce Rum lider Nikos Anastasiadis, “Sıfır garanti ve sıfır asker” söylemini papağan gibi tekrarlayıp öne çıkarmaya ve Kıbrıslı Türklere verilecek garantilerden bahsetmeye başladı. Duyan da kendisini Türk hamisi sanacak. 15 Temmuz 1974 darbesini yapan ve geçmişinde onlarca, yüzlerce Kıbrıslı Türk’ü acımasız yöntemlerle şehit eden EOKA B’cilerin kurduğu partinin başkanı olduğunu unuttuğumuzu zannediyor herhalde.
AB üyesi bir ülke olan Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize uyguladığı insanlık suçları ve hukuku çiğnemesi nedeni ile Anastasiadis’in dillendirmeye çalıştığı “Rumların Kıbrıslı Türklere vereceği yaşam ve refah garantisi” pek de inandırıcı değil.
Nasıl olsun ki.
Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize, soydaşlarımıza gerek 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması, gerekse de Yunanistan’ın kendi Anayasası tarafından verilen haklarla korunan din, dil, eğitim ve benzeri insan hakları Yunanistan’ın AB üyesi olmasından sonra güya daha geniş bir şekilde güven altına alındı ama bu güven kağıt üstünde kaldı. Hiçbir zaman uygulamaya konmadı ve aksine gözümüzün içine baka baka acımasızca çiğnendi. Bir de üstüne Yunanlı siyasilerin yalanları eklendi, sanki de haklıymışlar bu şekilde davranmalarıyla ilgili.
Lozan Anlaşması, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımız, kardeşlerimizi tanımlamak için “Müslüman” kelimesini kullanır ama 1949’da Yunanistan’da Komünistlerin kesin yenilgisi ile başlayan iç huzurdan sonra 1950’li yıllarda doruğa çıkan Türkiye-Yunanistan dostluğunun getirdiği uygulamalar içinde “Müslüman” tanımlaması, “Türk” kavramına dönüşmüştü. 1955’de yılının Eylül ayında İstanbul’da azınlıklara karşı yaşanan üzücü olaylar ve Kıbrıs’ta 1963 yılında Rumların Türklere saldırısından sonra bile bu kavram değiştirilmemiş ve 1968 yılında Türkiye ve Yunanistan hükümetleri tarafından imzalanan mutabakat gereğince de “Türk” olarak kesinleşmişti. Yani Yunanistan’da yaşayan “Müslüman azınlık” tanımı kaldırılmış yerine “Türk azınlık” konmuştu.
Ama karşımızdakiler Helenler yani Yunanlılar. Batı tarihine ve batılıların atasözlerine göre güvenilmeyen ve yalan söyleyen insanlar. Bu konuda Avrupa ülkelerinde ve doğal olarak İngilizcede bir çok deyim var, “Yunanlı gibi yalancı olmak” benzeri.
Nitekim 1985 yılında Yunanistan Meclisinde kabul edilen “1985 Yunan Millet Meclisi Bildirgesi” Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize “Türk” değil, “Rum Müslüman” diye hitap edilmesi yer aldı ve bu bildirgeden sonra da soydaşlarımızın kendilerine “Türk” demeleri ve “Türk” olarak tanımlanmaları da yasaklandı ve cezalandırılmaya başlandı.
Rahmetlik Sadık Ahmet ve İsmail Şerif, 1985 yılında Yunan Millet Meclisi üyeliği adaylıkları propaganda döneminde kendilerini “Türk” olarak tanımlayıp tanıttıkları için de tutuklanmış ve cezalandırılmışlardı.
“AB içinde düşünce suçu cezalandırılmaz” kavramı ve yalan propagandası da Yunanlı siyasiler tarafından böylece çiğnenmiş, yerle bir edilmişti. Halen daha da bu insanlık suçu Yunanistan’da devam etmekte. Kendine Türk’üm diyen Batı Traklaı soydaşlarımız “İne Mesa”, İçeri hakareti ile hapse atılmakta.
Ekleme
Tarihi: 28 Ekim 2017 - Cumartesi
Rumların garantisi mi?
1985 yılında Yunanistan Meclisinde kabul edilen “1985 Yunan Millet Meclisi Bildirgesi” Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize “Türk” değil, “Rum Müslüman” diye hitap edilmesi yer aldı ve bu bildirgeden sonra da soydaşlarımızın kendilerine “Türk” demeleri ve “Türk” olarak tanımlanmaları da yasaklandı ve cezalandırılmaya başlandı.
Kıbrıs Rum tarafından Başkanlık seçimleri ufukta gözükünce Rum lider Nikos Anastasiadis, “Sıfır garanti ve sıfır asker” söylemini papağan gibi tekrarlayıp öne çıkarmaya ve Kıbrıslı Türklere verilecek garantilerden bahsetmeye başladı. Duyan da kendisini Türk hamisi sanacak. 15 Temmuz 1974 darbesini yapan ve geçmişinde onlarca, yüzlerce Kıbrıslı Türk’ü acımasız yöntemlerle şehit eden EOKA B’cilerin kurduğu partinin başkanı olduğunu unuttuğumuzu zannediyor herhalde.
AB üyesi bir ülke olan Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize uyguladığı insanlık suçları ve hukuku çiğnemesi nedeni ile Anastasiadis’in dillendirmeye çalıştığı “Rumların Kıbrıslı Türklere vereceği yaşam ve refah garantisi” pek de inandırıcı değil.
Nasıl olsun ki.
Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize, soydaşlarımıza gerek 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması, gerekse de Yunanistan’ın kendi Anayasası tarafından verilen haklarla korunan din, dil, eğitim ve benzeri insan hakları Yunanistan’ın AB üyesi olmasından sonra güya daha geniş bir şekilde güven altına alındı ama bu güven kağıt üstünde kaldı. Hiçbir zaman uygulamaya konmadı ve aksine gözümüzün içine baka baka acımasızca çiğnendi. Bir de üstüne Yunanlı siyasilerin yalanları eklendi, sanki de haklıymışlar bu şekilde davranmalarıyla ilgili.
Lozan Anlaşması, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımız, kardeşlerimizi tanımlamak için “Müslüman” kelimesini kullanır ama 1949’da Yunanistan’da Komünistlerin kesin yenilgisi ile başlayan iç huzurdan sonra 1950’li yıllarda doruğa çıkan Türkiye-Yunanistan dostluğunun getirdiği uygulamalar içinde “Müslüman” tanımlaması, “Türk” kavramına dönüşmüştü. 1955’de yılının Eylül ayında İstanbul’da azınlıklara karşı yaşanan üzücü olaylar ve Kıbrıs’ta 1963 yılında Rumların Türklere saldırısından sonra bile bu kavram değiştirilmemiş ve 1968 yılında Türkiye ve Yunanistan hükümetleri tarafından imzalanan mutabakat gereğince de “Türk” olarak kesinleşmişti. Yani Yunanistan’da yaşayan “Müslüman azınlık” tanımı kaldırılmış yerine “Türk azınlık” konmuştu.
Ama karşımızdakiler Helenler yani Yunanlılar. Batı tarihine ve batılıların atasözlerine göre güvenilmeyen ve yalan söyleyen insanlar. Bu konuda Avrupa ülkelerinde ve doğal olarak İngilizcede bir çok deyim var, “Yunanlı gibi yalancı olmak” benzeri.
Nitekim 1985 yılında Yunanistan Meclisinde kabul edilen “1985 Yunan Millet Meclisi Bildirgesi” Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimize “Türk” değil, “Rum Müslüman” diye hitap edilmesi yer aldı ve bu bildirgeden sonra da soydaşlarımızın kendilerine “Türk” demeleri ve “Türk” olarak tanımlanmaları da yasaklandı ve cezalandırılmaya başlandı.
Rahmetlik Sadık Ahmet ve İsmail Şerif, 1985 yılında Yunan Millet Meclisi üyeliği adaylıkları propaganda döneminde kendilerini “Türk” olarak tanımlayıp tanıttıkları için de tutuklanmış ve cezalandırılmışlardı.
“AB içinde düşünce suçu cezalandırılmaz” kavramı ve yalan propagandası da Yunanlı siyasiler tarafından böylece çiğnenmiş, yerle bir edilmişti. Halen daha da bu insanlık suçu Yunanistan’da devam etmekte. Kendine Türk’üm diyen Batı Traklaı soydaşlarımız “İne Mesa”, İçeri hakareti ile hapse atılmakta.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.