Aile olmak… Boy boy çocukların cıvıltılarıyla doldurduğu: mutlu, huzurlu, sıcacık bir yuvaya sahip olmak… Herkesin benzer hayallerle başladığı ya da başlamayı ümit ettiği yaşam tablosu… İster aşk ister mantık yolu ile bir yuva kurmuş olsun insanlar; herkeste amaç aynı yöntem farklı. Peki, mutlu olmak için adım attığımız ve aile kurduğumuz gerçeğini göz önünde bulundurursak; böyle güzel amaçların sonuçları da güzel olmalı değil mi? Olması gerekir elbet ama onun içinde eşler başta olmak üzere herkesin üzerine düşen bazı sorumluluklar var. Aile olabilmek; iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, varlıkta yoklukta bir olmak değil midir? Yaraları birlikte sarıp, birlikte gülüp birlikte ağlayabilmek değil midir? Aile olabilmek önemlidir, zordur ama bir o kadar da güzeldir. İnsanın kendini ait hissettiği, değerli hissettiği, varlığının anlam bulduğu yerdir aile. Bunun için de ailenin temellerini sevgi, saygı, hoşgörü, empati gibi olmazsa olmaz duygularla sağlamlaştırmak gerekli. Tüm bunların yanında aile olmanın önemini ve sorumluluklarını tam olarak kavrayabilmek de önemli. ’’BEN’’ olmaktan çıkıp ‘’BİZ ‘’olmak gerekli. Kendi kök ailemizden (anne-babamız) öğrendiklerimiz, kendi doğrularımızdan oluşan bir sistem ile eşimizin kök ailesinden aldığı ve kendi doğrularından oluşan bir sistem var ortada ve aile olabilmek için bu iki sisteme ‘’BİZ’’sistemini ekleyebilmek de işin püf noktası.
’’BİZ’’ sistemi eşlerin çekirdek aileleri için birlikte oluşturacakları ortak kurallar ve ortak hedeflerinden oluşan bir sistemdir. Bunun için tarafların gerçekçi ve gerçekleştirilebilir hedefler belirlemesi sistemi uygulanabilir kılacaktır.
Aile olabilmek bireyler bazında önemli olduğu kadar toplumsal bazda da çok önemlidir çünkü aile toplumu oluşturan en küçük birimdir ve toplumun temel taşıdır. Aile sistemi ne kadar sağlam ve güçlüyse toplumda o oranda sağlam ve güçlü olacaktır. Bu nedenle dünya üzerinde her toplum için aile kavramı önemlidir ve aile birliğini korumak için birçok kanun çıkarılmıştır. Toplumsal normlara baktığımızda da birçoğunda yine aileyi korumak esastır. Aile olabilmek, bir kaç kişilik meselenin ötesinde, toplumsal bir meseledir. O nedenle özellikle yeni nesil gençlere ailenin önemini ve gerekliliğini doğru anlatabilmenin çok mühim olduğu düşüncesindeyim.
Bir ailenin oluşması için ‘’BEN’’ olmaktan’’BİZ’’ olmaya doğru evrilmek gerekli dedik. Ortak hedefler dedik. Peki, tüm bunlar nasıl olacak? Öncelikle aile olmaya karar veren tarafların gerçekten bu değişime hazır olması gerekiyor. Bununla birlikte aile büyüklerine de büyük sorumluluklar düşüyor tabi. Evlenen çocuklarına karşı korumacı ve hâlâ küçük bir çocukmuş gibi müdahale etmekten kaçınmaları şart. Gençlerin hayatına gereksiz dahil olmamak, her sorunlarına müdahil olmamak gibi erdem gerektiren tavırlar sergilenmeli. Özellikle gelin kaynana polemiklerinden uzak durmak evladınızın yuvasında huzurlu olması için önemli ve gerekli. Eşler arasında yaşanan en ufak tartışmada ‘Anlaşamıyorsan bırak!’ tezini bir tarafa bırakıp öncelikle nedenleri, beklentileri, hedefleri bir daha gözden geçirelim/geçirtelim derim. Eğer her şeye rağmen olduramıyorsanız o zaman elbet zorlamaya gerek yok ama iyi analiz etmek, iyi ölçüp tartmak gerekli. Hele bir de çocuk varsa o zaman çok daha hassasiyetle hareket edilmeli.
Aile olabilmekle ilgili rahmetli anneannemin anlattığı bir örneklem geldi aklıma, sizlerle de paylaşmak isterim:
‘’Yıllar önce yaşayan bir aile varmış. Kızlarının evlenme çağı gelmiş ve iyi bir kısmeti çıkmış evlendirmişler. Eskiden kızlar evlenince gelin gittikleri ailenin büyükleriyle beraber aynı evde yaşarmış ve baba evine de onların uygun gördüğü zamanda birkaç ay hatta bazen bir yıl gibi uzun bir aradan sonra eşiyle beraber gidebilirmiş. Hem imkânsızlıklar hem de sanırım töreler gereği böyle olurmuş. Annesi gelin çıkarken kızına sırmalı, işlemeli çok güzel bir fistan(elbise) hediye etmiş ve demiş ki: ‘Kızım gurbet elde yalnızsın, dertleşecek kimsen olmaz, derdini bu fistana anlat, onunla dertleş sakın içine atma.’ demiş. Tamam, demiş kızı da. Fistanı yeni evinde odasına asmış ve 1 yıl sürmüş tekrar baba evine gelmesi. Bu bir yıllık süreçte de kimseye anlatamadığı derdini gelmiş gitmiş duvardaki fistanına anlatmış.Neyse ki bir yılın sonunda baba evine gitme vaktini haber vermiş kocası. Kızcağız büyük bir sevinçle fistanını giymek için eline almış ki o da ne? Fistan elinde un ufak olmuş. Kızcağızın anlattığı dertleri fistanı bu hale getirmiş.’’
Bu hikâye aile olabilmeye dair içinde birçok mesaj barındırıyor aslında. Aynı zaman da bu hikâye de evliliğin ve aile yapısının geçmişten günümüze ne kadar değiştiğini de görüyoruz. Aile olabilmenin eşlerin açıkça birbiriyle konuşabilmesinden geçtiğini de görüyoruz. Kızcağız eşiyle ya da eşinin ailesinden birileriyle konuşabilseydi, dertlerini o fistana anlatmak zorunda kalmazdı, o kadar dert biriktirmezdi en önemlisi de.
Toplumumuzda eski zamanlarda geniş ve ataerkil bir aile yapısı hâkimken, günümüzde artık endüstri ve teknolojinin de etkisiyle, kadının da iş hayatına girmesiyle ataerkil aile yapısı yerine demokratikleşmeye çalışan bir aile yapısına ‘’çekirdek aile’’ dediğimiz yapıya bıraktı. Demokratikleşmeye çalışan diyorum çünkü henüz tam anlamıyla kadın ve erkeğin çocuklarını da dâhil ederek müşterek bir yaşam ve aile modeli benimsediklerini düşünmüyorum. Tabi bunu gerçekleştiren istisnalar da var ama sayıları henüz yeteri kadar çok değil. Erkeğin egemen olduğu ve kadının çocuk bakıp ev işleriyle ilgilendiği aile yapısına alışkın olan bireyler kadının çalışma hayatına girmesini, ailede söz sahibi olmasını, erkeğin ev işlerinde eşine yardımcı olmasını henüz hazmedebilmiş değil.
Yeni nesil gençlere baktığımızda da aslında sorun buradan kaynaklanıyor. Erkekler genelde baba olarak, otorite figürü olmayı, eşinin evde her şeyi kusursuz yapmasını, her istediğine tamam demesini hedeflerken; kadınlar çalışarak, evde eşiyle her konuda eşit haklara sahip olduğu, her şeyin dört dörtlük olduğu, eşinin her istediğini yaptığı bir aile kurmayı hedefliyor. Eee nerede kaldı ortak hedefler? Gerçekçi beklentiler? İşte tamda burada işler çığırından çıkıyor ve evliliklerde çatlaklar başlıyor. Çünkü herkes BEN evresinde hâlâ. Herkes herşeyi karşısındakinden bekliyor. Empati yapmadan, karşımızdakini anlamadan, dinlemeden bir ilişkiyi sürdürmek mümkün değil.Bu tüm sosyal ilişkilerimiz içinde geçerli. Kendi isteklerimiz, karşıdan beklentilerimiz olduğu gibi karşı tarafında aynı şekilde istek ve beklentilerinin olduğunu kabul etmek ve buna göre hareket etmek önemli. Her insan kendini değerli hissetmek ister, her insan anlaşılmak ister. Bu nedenle açık açık konuşabilmek ailelerin birliği için olmazsa olmaz bir durum. Zamanında konuşulmayan her konu sonra çok şiddetli bir patlamayla kendini gösterir ki, o zamanda karşımızdakini kırıp dökebiliriz.
Aile içinde tabii ki çatışmalar, fikir ayrılıkları olacaktır ama önemli olan kırıp dökmeden orta yolu bulabilmektir. Çatışmaları ve tartışmaları soğukkanlılıkla ve doğru yöntemlerle çözmek gerekir. Ebeveynler olarak bizim bu kriz yönetimlerimiz çocuklarımızın da kriz yönetme şekli olacak unutmayalım. Malumunuz, aile çocuğun ilk okulu, ebeveynler de çocuğun ilk öğretmenleridir. Eşinize ve aile fertlerine nasıl davrandığınız, nasıl bir aile reisi olduğunuz, nasıl bir anne olduğunuz çok önemli, lakin çocuklarımızın da kendi ailelerinde nasıl birer ebeveyn olacaklarını bugünkü tutum ve davranışlarımızla biz belirliyoruz. Bugün bizken, yarın onlar olacağız. Onların her davranışında biz olacağız. O nedenle evlatlarımıza doğru model olmaya çalışalım. Aile hayatımızı mutlulukla taçlandıralım.
Aile olabilmek, ailenin birlik ve bütünlüğünü korumak için, BEN olmaktan çıkarak BİZ olmaya çalışalım. Evlatlarımız için, toplumun devamlılığı için ve mutlu bir gelecek için, bugünden aile olgusunu iyi kavrayalım, evlatlarımıza da bu konuda örnek olalım. Aile olabilmek başta da söylediğim gibi önemli ve zor bir süreç. Herkesin yuvasında, çocuklarıyla doğru hedefler peşinde mutlu ve bahtiyar aileler kurabilmesi dileğiyle bu haftalık yazımı sonlandırıyorum. Ancak aile ile ilgili yazılarım devam edecek.
Sevgi ve saygılarımla, mutlu ve sağlıklı bir hafta diliyorum efendim.
HAFTANIN ÖNERİSİ:
1- Ailece bir toplantı gerçekleştirebilir ve haftalık herkesin uyması gereken kuralları birlikte belirleyebilirsiniz.
2-Eşlere tavsiyem: İlk tanıştığınız günden bugüne kadar birlikte yaptığınız ve mutlu olduğunuz üç tane anınızı düşünün. Eşinizle o zamanlar hakkında sohbet edin. İyi şeyleri sık sık hatırlamak güzeldir.Ne de olsa biz insanoğlu genelde iyi olanı unutur, kötü olanı hatırlarız…