scale up vize
vize
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
Köşe Yazarı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
 

TEMBELLİK ASLINDA BİR KAÇIŞ YOLU MU

 Aramızda spora başlamak için havanın ısınmasını  bekleyenler, ders çalışmak için sınav zamanını bekleyenler, kitap okumak için istediği yazarın yeni kitabının çıkmasını bekleyenler, diyete başlamak için pazartesiyi bekleyenler, sevdiği programın bitmesini bekleyip sonra işlerini yapanlar var mı? Ya da aklında bir sürü planı olup da yapmaya üşenenler var mı? Evet cevaplarını duyar gibiyim… Peki, aramızda ben söylemezsem çocuğum ödev yapmıyor, ders çalışmıyor, kitap okumuyor, sürekli telefon ya da tabletle oynamak istiyor diyenler var mı? Buna da evet, diyenleri duyar gibiyim. Şimdi asıl soruya gelelim ilk soruya evet diyenlerle ikinci soruya evet diyenler aynı mı? Muhtemelen aynıdır. Çünkü çocuklar çoğu davranışlarını bizi gözlemleyerek kazanırlar. Tembellik yapmayı da, ertelemeyi de, çalışmayı da, yalan söylemeyi de, öfkeyi ve şiddeti de. Kısacası sizin yaptığınız her davranışı çocuklarınızda öğrenecektir. Siz elinize kitap almayıp ta ondan okumasını beklemeyin. Veya sürekli televizyon izleyip telefonla vakit geçirirken onun bu davranışlarına kızmayın. Şöyle birkaç gün kendinizi dikkatlice gözlemleyin, gün içerisinde hangi davranışları sıklıkla yapıyorsunuz, sonra da çocuklarınızı gözlemleyin, hangi davranışları size benziyor. Eminim ki sonuç: çocuğunuz=siz olacaktır. Çünkü bırakın davranışlarınızdan öğrenmelerini/etkilenmelerini çocuklar daha anne rahmindeyken annenin ruhsal durumundan nasiplenerek dünyaya geliyorlar. Hafızalarına da mutluluk ya da mutsuzluk kazınmış bir şekilde dünyaya geliyorlar. Annenin isteyerek dünyaya getirdiği çocuklar haliyle mutlu, istenmeyen gebelikle doğmuş çocuklar maalesef daha mutsuz. Bunun konumuzla ne ilgisi var diyenler olabilir, hemen anlatayım efendim. Yapılan bir araştırmada; mutlu çocukların daha özgüvenli olduğu ve daha başarılı olduğu ve yaşıtlarına göre daha az tembellik yaptığı ortaya konmuş. Yine aynı araştırmaya göre mutsuz çocuklar özgüvensiz ve daha tembel oluyormuş. Aslında tembellik,zaten yapamayacağım, zaten başaramayacağım düşüncesinin sonucunda ortaya çıkıyor. Yapmaya, denemeye cesareti olmayan çocuk/yetişkin aslında tembellik yaparak kendine bir zırh oluşturuyor ve kimse artık ondan bir şey beklemiyor. Baktığımızda sürekli eleştirilen, sürekli baskılanan, sürekli mükemmel olması beklenen, kendini ancak yüksek not alınca ya da sınavlarda başarı gösterince değerli olacağına inandırmış çocuklar (ki bu inanma kendiliğinden olmuyor elbet, ebeveynlerin elbirliğiyle oluşuyor maalesef) kendini salmış, çalışmaktan vazgeçmiş, umutlarını kaybetmiş, sanal âlemlere yüreğini bağlamış bireylere dönüşüyorlar. Yani çocukların birçoğu tembel değil aslında, beklentiye cevap verememek korkusuyla ya da aşırı baskıya tepkisel olarak tembellik/sorumsuzluk zırhını giymişler.  Şöyle bir bakın etrafınıza kaç tane ebeveyn var çocuğu okuldan geldikten sonra yatıncaya kadar ödev yap, ders çalış, diye çırpınmayan? Kaç ebeveyn var çocuğundan daha fazla ödevlerini yapması için telaşlanmayan? Çok az var değil mi? Hatta belki de hepimiz saydığım davranışların tümünü yapıyoruz kısacası biz, çocuğunun sorumluluğunu üstlenen ebeveynleriz. Sadece ödev ve dersler değil aslında doğduğu andan itibaren başlıyor maratonumuz. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığı dönemlerde evet haklı olarak destek olacağız. Ama bakıyoruz; çocuk 3-4-5-6-7- yaşına gelmiş hala ebeveynler olarak onun yerine her şeyi düşünüyoruz yapıyoruz. Ne güzel dışarıdan bakınca, çocuklarımızı hiç yormadan, üzmeden büyütüyoruz! Ama sonrada sorumluluklarını yerine getirmediğinde ya da tembelliğe sığındığında da sinirleniyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz ve belki istemeden de olsa evlatlarımızı en çok biz yaralıyoruz. Evlatlarımız… Hayatımızı onlara adadığımız varlıklarımız. Farkında olmadan belki de hayatlarını, yeteneklerini, beklentilerini, mutluluklarını sabote ettiğimiz en kıymetlilerimiz. Çocuklarımız her şeyden önce mutlu olsunlar. Onları bir fanusa koyarcasına koruyup kollayarak mutlu edemeyiz ki, birçoğumuz bunu deneyimlemişizdir. Hayatımızı adadıklarımız bir bakmışız ki hayatta olmaktan bile memnun değiller.(Maalesef son günlerde sıkça duyar olduk kendi hayatından vazgeçen gençleri) Evlatlarımıza, sürekli koruma içgüdüsüyle değil de, hayatın akışında birlikte yürüyebilme felsefesiyle yaklaşabilsek, onları dinleyip gerçekten anlayabilsek ve hiçbir koşula bağlamadan sevgimizi doğru bir şekilde gösterebilsek, eminim ne tembellik zırhını giyer, sanal alemlere bu kadar bağlanırlar ne de sürekli çalış çalış diyen ebeveynler olur. Kaldı ki insanoğlu sevdiği şeyle meşgul olurken mutlu olur ve sevdiği işi ertelemez. Yani sevgi her şeyde olduğu gibi yine kilit noktamız. Önce kendini sevecek insan ki sonra çevresindekileri de sevsin. Sevmeyi doğru öğretelim ki neyi sevdiğini doğru olarak fark etsin çocuklar. Bu anlamda onların kendilerini ve çevrelerini tanımalarına fırsat vermek çok önemli. Sevdikleri şeylerle meşgul olsunlar ki hayattan da keyif alsınlar. Yıllar önce bir proje için bir çalışma yapmıştım. Çalışmanın sonucu çok ilginçti: Okuldan geldikten sonra önce oyun oynayan(dışarda)çocuklar ödevlerini oyundan sonra kimse söylemeden yapıyordu.  Okuldan geldikten hemen sonra ders çalışan ve zaman kalırsa oyun oynamasına izin verilen çocuklar ödevlerini çok uzun sürede ve ebeveynin zorlamasıyla yapıyordu. Önce oyun oynayan çocuklar daha başarılıydı üstelik. Aslında çok açık, önce sevdiği işi yapıp mutlu olan çocuklar sonra sorumluluklarını kimse söylemeden yerine getiriyordu. Biz de öyle değil miyiz? Sevdiğimiz işleri çok özenle ve hızlı; istemediğimiz işleri zorla ve özensiz yapmıyor muyuz? Demek ki sevgili ebeveynler önce sevgi ile besleyip, ruhunu doyurarak başlıyoruz işe sonrası zaten kendiliğinden gelecek… Tembellik ve sorumsuzluk dediğimiz şeyin temeli de mutsuz ve öz güvensiz minicik yüreklerin giydiği savunma zırhıymış. Kendini savunmaya almak zorunda kalmayan musmutlu evlatların ebeveynleri olabilmek dileğiyle… HAFTANIN ÖNERİSİ: Çocuklarınızla onların istediği ve yapmaktan gerçekten keyif aldığı 3 farklı aktiviteyi birlikte yapın. Bol bol sarılıp, sevginizi dile getirmeyi de unutmayın efendim
Ekleme Tarihi: 18 Ocak 2022 - Salı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI

TEMBELLİK ASLINDA BİR KAÇIŞ YOLU MU

 Aramızda spora başlamak için havanın ısınmasını  bekleyenler, ders çalışmak için sınav zamanını bekleyenler, kitap okumak için istediği yazarın yeni kitabının çıkmasını bekleyenler, diyete başlamak için pazartesiyi bekleyenler, sevdiği programın bitmesini bekleyip sonra işlerini yapanlar var mı? Ya da aklında bir sürü planı olup da yapmaya üşenenler var mı? Evet cevaplarını duyar gibiyim…


Peki, aramızda ben söylemezsem çocuğum ödev yapmıyor, ders çalışmıyor, kitap okumuyor, sürekli telefon ya da tabletle oynamak istiyor diyenler var mı? Buna da evet, diyenleri duyar gibiyim.


Şimdi asıl soruya gelelim ilk soruya evet diyenlerle ikinci soruya evet diyenler aynı mı? Muhtemelen aynıdır. Çünkü çocuklar çoğu davranışlarını bizi gözlemleyerek kazanırlar. Tembellik yapmayı da, ertelemeyi de, çalışmayı da, yalan söylemeyi de, öfkeyi ve şiddeti de. Kısacası sizin yaptığınız her davranışı çocuklarınızda öğrenecektir. Siz elinize kitap almayıp ta ondan okumasını beklemeyin. Veya sürekli televizyon izleyip telefonla vakit geçirirken onun bu davranışlarına kızmayın.
Şöyle birkaç gün kendinizi dikkatlice gözlemleyin, gün içerisinde hangi davranışları sıklıkla yapıyorsunuz, sonra da çocuklarınızı gözlemleyin, hangi davranışları size benziyor. Eminim ki sonuç: çocuğunuz=siz olacaktır.


Çünkü bırakın davranışlarınızdan öğrenmelerini/etkilenmelerini çocuklar daha anne rahmindeyken annenin ruhsal durumundan nasiplenerek dünyaya geliyorlar. Hafızalarına da mutluluk ya da mutsuzluk kazınmış bir şekilde dünyaya geliyorlar. Annenin isteyerek dünyaya getirdiği çocuklar haliyle mutlu, istenmeyen gebelikle doğmuş çocuklar maalesef daha mutsuz.
Bunun konumuzla ne ilgisi var diyenler olabilir, hemen anlatayım efendim. Yapılan bir araştırmada; mutlu çocukların daha özgüvenli olduğu ve daha başarılı olduğu ve yaşıtlarına göre daha az tembellik yaptığı ortaya konmuş. Yine aynı araştırmaya göre mutsuz çocuklar özgüvensiz ve daha tembel oluyormuş. Aslında tembellik,zaten yapamayacağım, zaten başaramayacağım düşüncesinin sonucunda ortaya çıkıyor. Yapmaya, denemeye cesareti olmayan çocuk/yetişkin aslında tembellik yaparak kendine bir zırh oluşturuyor ve kimse artık ondan bir şey beklemiyor. Baktığımızda sürekli eleştirilen, sürekli baskılanan, sürekli mükemmel olması beklenen, kendini ancak yüksek not alınca ya da sınavlarda başarı gösterince değerli olacağına inandırmış çocuklar (ki bu inanma kendiliğinden olmuyor elbet, ebeveynlerin elbirliğiyle oluşuyor maalesef) kendini salmış, çalışmaktan vazgeçmiş, umutlarını kaybetmiş, sanal âlemlere yüreğini bağlamış bireylere dönüşüyorlar. Yani çocukların birçoğu tembel değil aslında, beklentiye cevap verememek korkusuyla ya da aşırı baskıya tepkisel olarak tembellik/sorumsuzluk zırhını giymişler. 


Şöyle bir bakın etrafınıza kaç tane ebeveyn var çocuğu okuldan geldikten sonra yatıncaya kadar ödev yap, ders çalış, diye çırpınmayan? Kaç ebeveyn var çocuğundan daha fazla ödevlerini yapması için telaşlanmayan? Çok az var değil mi? Hatta belki de hepimiz saydığım davranışların tümünü yapıyoruz kısacası biz, çocuğunun sorumluluğunu üstlenen ebeveynleriz. Sadece ödev ve dersler değil aslında doğduğu andan itibaren başlıyor maratonumuz. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığı dönemlerde evet haklı olarak destek olacağız. Ama bakıyoruz; çocuk 3-4-5-6-7- yaşına gelmiş hala ebeveynler olarak onun yerine her şeyi düşünüyoruz yapıyoruz. Ne güzel dışarıdan bakınca, çocuklarımızı hiç yormadan, üzmeden büyütüyoruz! Ama sonrada sorumluluklarını yerine getirmediğinde ya da tembelliğe sığındığında da sinirleniyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz ve belki istemeden de olsa evlatlarımızı en çok biz yaralıyoruz.


Evlatlarımız… Hayatımızı onlara adadığımız varlıklarımız. Farkında olmadan belki de hayatlarını, yeteneklerini, beklentilerini, mutluluklarını sabote ettiğimiz en kıymetlilerimiz.
Çocuklarımız her şeyden önce mutlu olsunlar. Onları bir fanusa koyarcasına koruyup kollayarak mutlu edemeyiz ki, birçoğumuz bunu deneyimlemişizdir. Hayatımızı adadıklarımız bir bakmışız ki hayatta olmaktan bile memnun değiller.(Maalesef son günlerde sıkça duyar olduk kendi hayatından vazgeçen gençleri) Evlatlarımıza, sürekli koruma içgüdüsüyle değil de, hayatın akışında birlikte yürüyebilme felsefesiyle yaklaşabilsek, onları dinleyip gerçekten anlayabilsek ve hiçbir koşula bağlamadan sevgimizi doğru bir şekilde gösterebilsek, eminim ne tembellik zırhını giyer, sanal alemlere bu kadar bağlanırlar ne de sürekli çalış çalış diyen ebeveynler olur.


Kaldı ki insanoğlu sevdiği şeyle meşgul olurken mutlu olur ve sevdiği işi ertelemez. Yani sevgi her şeyde olduğu gibi yine kilit noktamız. Önce kendini sevecek insan ki sonra çevresindekileri de sevsin. Sevmeyi doğru öğretelim ki neyi sevdiğini doğru olarak fark etsin çocuklar. Bu anlamda onların kendilerini ve çevrelerini tanımalarına fırsat vermek çok önemli. Sevdikleri şeylerle meşgul olsunlar ki hayattan da keyif alsınlar.


Yıllar önce bir proje için bir çalışma yapmıştım. Çalışmanın sonucu çok ilginçti: Okuldan geldikten sonra önce oyun oynayan(dışarda)çocuklar ödevlerini oyundan sonra kimse söylemeden yapıyordu.  Okuldan geldikten hemen sonra ders çalışan ve zaman kalırsa oyun oynamasına izin verilen çocuklar ödevlerini çok uzun sürede ve ebeveynin zorlamasıyla yapıyordu. Önce oyun oynayan çocuklar daha başarılıydı üstelik.


Aslında çok açık, önce sevdiği işi yapıp mutlu olan çocuklar sonra sorumluluklarını kimse söylemeden yerine getiriyordu.
Biz de öyle değil miyiz? Sevdiğimiz işleri çok özenle ve hızlı; istemediğimiz işleri zorla ve özensiz yapmıyor muyuz?
Demek ki sevgili ebeveynler önce sevgi ile besleyip, ruhunu doyurarak başlıyoruz işe sonrası zaten kendiliğinden gelecek… Tembellik ve sorumsuzluk dediğimiz şeyin temeli de mutsuz ve öz güvensiz minicik yüreklerin giydiği savunma zırhıymış.
Kendini savunmaya almak zorunda kalmayan musmutlu evlatların ebeveynleri olabilmek dileğiyle…

HAFTANIN ÖNERİSİ: Çocuklarınızla onların istediği ve yapmaktan gerçekten keyif aldığı 3 farklı aktiviteyi birlikte yapın. Bol bol sarılıp, sevginizi dile getirmeyi de unutmayın efendim

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.