"Cemiyetin üç rüknü var: Birincisi aile!
Bu diyanet yuvasını kuran sensin, kadındır.
Medeniyet bayrağım sensin alan ilk ele,
Altın harfle yazılacak ona senin adındır. "
Ziya GÖKALP
Türk kadını, şiirlere ilham veren, tarihe adını altın harflerle yazdıracak kadar bu ülkeye emek veren, canıyla kanıyla ülkenin yarınları için mücadele eden… Nene Hatun, Halime Çavuş, Kara Fatma, Halide Onbaşı, Nezahat Onbaşı ve adını yazamayacağım kadar çok niceleri… Hem eş, hem ana, hem vatandaş olarak verdikleri zorlu mücadelelerle ülkenin yarınlarına kendilerini adadılar. Hepsini saygı ve minnetle anıyorum.
Tarihe baktığımızda; eş, anne, vatandaş olarak eski zamanlarda cephede savaşan kadın bugün de ülkesi için, ailesi için var gücüyle çalışıyor. Eskiden cephede süren mücadele şekil değiştirdi ve artık dünyanın her yerinden sanal ortamlar aracılığıyla ve çok farklı alanlardan gelebilecek birçok tehlikelere karşı ülkesini, evlatlarını, değerlerini, örf ve adetlerini korumak için mücadele veriyor. Üstüne üstlük de modernleşen toplum yapısında kadın olmanın çok daha zorlaştığı bir dönemde... Çünkü günümüzde bir taraftan kadın olarak üstlenilen roller artarken diğer taraftan bu rollerin getirdiği sorumluluklarla daha fazla yorulan ve maalesef kıymeti çok da bilinmeyen bir noktada kadın olmak. Oysaki ‘’kadın’’ hem İslam dininde hem de Türk kültüründe çok kıymet verilen ve çok değerli bir konumdadır. Hem Türk hem de Müslüman bir ülkede yaşıyorken kadınlarla ilgili hiç duymak ve görmek istemediğimiz durumları ne yazık ki çok görüyor ve duyuyoruz. Belki de ara ara kadının önemini hatırlatan yazıları çoğaltmak ve okumak gerekir ne dersiniz? Ben bu konuda üstüme düşeni yapmaya talibim.
Kadın olmak; annelik gibi kutsal bir değeri ile taçlandırılan en yüce mertebelerdendir. Annelik ve kadın olmak bir araya geldiğinde ise yine çok kutsal bir müessese ‘’aile’’ kurumu karşımıza çıkar. Aile toplumun temeli, kadın da ailenin temelidir. Aile içerisinde ise yine çok kutsal sayılan kadının(annenin) en önemli görevi olan çocuk terbiyesi karşımıza çıkar. Çünkü çocuklar annenin eğitebildiği kadardır. Kadın ne kadar eğitimli ve bilge ise çocukları/ailesi de o ölçüde eğitilir, kadının ahlaki ve sosyal değerleri ne kadarsa ailesi de o şekilde olacaktır. Kültürel mirasların nesilden nesile aktarılmasında ve toplumun şekillenmesinde de yine kadınların(annelerin) katkısı çok büyüktür.
Kendini sürekli geliştiren, araştıran ilim ve irfan sahibi bir kadın, ailesine, çevresine ve özellikle topluma ne kadar faydalı olur. Diğer taraftan kadın olduğu yerde sayar, kendini, ilmini bilgisini artırmadan yaşarsa ne çocuğunun, ne eşinin, ne de toplumun ondan alacağı pek az fayda olacaktır. O nedenle kadınların ilim ve irfan sahibi olması, bilgiye ulaşması, okuyan ve araştıran bireyler olması çok kıymetli. Çünkü toplumu ve ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli yapı taşıdır kadınlar.
Kadın… Kadın… Kadın… Ailenin de, toplumun da temel öğesi, olmazsa olmazı.
Kadın ve erkek cihanın iki yarısı olarak görülmüştür. O halde kadın ve erkek insan olarak Allah katında birdir. Her iki cinse biçilen görevler, roller ve sorumluluklar farklıdır. Şemseddin Sami erkeği gölgesinde oturulan ağaca benzetirken, kadını gölgesi olan ve yemiş veren ağaca benzetmiştir. Erkekleri bir aileye cem ’eden, aileler teşkil eyleyen kadınlardır. Her ailenin temel direği makamında bir kadını bulmak şarttır, diyerek kadını aile içinde tüm gezegenlerin etrafında döndüğüve etrafını ısıtan aydınlatan güneşe benzetmiştir. Çünkü gerçekte de kadın evini çekip çevirendir. Erkekler önce annesinin evinde annesinin gölgesinde var olurken, evlenince de eşinin varlığıyla, onun dizinin dibinde, onun himayesinde yaşamlarını sürdürürler. Dışarıda çalışıp, yorulup evine gelen erkek, eşinin hazırladığı sıcacık yuvasında huzura erer, yer, içer, dinlenir. Yine ailede kadın/anne tarafından sunulması beklenen hoş sohbet, muhabbet, sevgi, merhamet gibi yaşantılar da tüm aile fertlerini mutlu eden ve birbirine bağlayan önemli unsurlardandır.
Kadın olmak zor iş vesselam. Omuzladığı yük bir tek kendisinin değil bir ailenin, bir milletin,bir ülkenin geleceğidir. Ama kadın olmak zor olmanın yanında çok kıymetli taçlarla bezenmiş, kutsal görevlerin de sahibi olmak gibi çok güzel bir varoluş.
Yazımı Ziya Gökalp’in şiirinden bir bölümle tamamlamak istiyorum.
Bir kadın var ki yâ annem, yâ kardeşim, yâ kızım,
Odur bende en mukaddes duyguları yaşatan
Bir diğeri sevgilim ki günüm, ayım, yıldızım,
Odur bana hayattaki şiirleri anlatan..
Bu mahlûklar nasıl hakir olur şer‘in gözünde?
Bir yanlışlık var mutlakâ müfessirin sözünde!
Âiledir bu milletin, bu devletin esâsı,
Kadın tamam olmadıkça eksik kalır bu hayât…..
Ziya GÖKALP
Yazarın da söylediği gibi, kadın ve erkek birbirini var etmek, tamamlamak için yaratılmıştır. Kadın ve erkek olarak varlığımıza anlam katan tüm yaratılmışları sevgiyle selamlıyorum. Kadir kıymet bilenlerle, muhabbetle, sevgiyle bir ömür geçirmeniz dileğiyle efendim…