scale up vize
vize
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
Köşe Yazarı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
 

BAZI ŞEYLER SONSUZDUR

Bazen insan en çok içinde biriktirdiği hislerin tarifini yapamazmış. İnsanın hissettiği şeyleri cümleye dökmesi ne kadarda zormuş. İnsan başkalarının acılarını duyabiliyor, anlayabiliyor ve anlatabiliyormuş, ama kendi acılarını anlaması ve anlatması o kadarda kolay olmayabiliyormuş. Bu durum elbette ki acının büyüklüğüne, etkilerine ve kişiye göre değişmekle birlikte, ülke olarak yaşadığımız felaket karşısında çoğunluğun benzer durumlar yaşadığını tahmin edebiliyorum. Tam bir aydır bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Gelin görün ki, kalemimi dahi oynatamadım. O kadar çok şey var ki içimde; ama söze gelmedi, gelemedi… Ah güzel memleketim, ah çocukluğum, anılarım… Artık çoğu yaşanmışlıklar sadece hafızalarda ve fotoğraflarda kaldı… Bazı acılar sonsuza kadar sürer gidermiş. İşte yaşadığımız asrın felaketinin acısı da bunlardan birisi. Her şey normal seyrinde giderken, sabah için planlar ve hazırlıklar yapılmışken; sadece birkaç saniyede dünya üzerinde benzeri görülmemiş büyük ve sonsuz acıların temeli atıldı. Artık hayata dair bazı tanımlar, bu acının öncesi ve sonrası olarak yazılacaktı. Artık insanoğlunun acının sonsuzluğuyla tanıştığı ve çaresizliğin dip gördüğü bir zaman dilimi vardı. İnsanoğlu, kelime dağarcığı ne kadar geniş olursa olsun, bu acıyı anlatmaya kifayetsiz kalıyordu. Evlatlarıyla birlikte ebediyete göçen ana babalar, evlatlarını ebediyete uğurlayan ana babalar, ana babasını ebediyete uğurlayan evlatlar… Tek bir hatıranın bile kalmadığı, yerle bir olan en güvenilir yer olan yuvalar, ekmek tekneleri, anılar… Yaşayanların küçük kıyamet, diye tabir ettiği bu felaketin acıları dinmez, dinmeyecek. Ne giden geri gelecek, ne de kalanlar için artık hayat eskisi gibi olacak. 06.03.2023 tarihinden sonra sadece felaketi yaşayanlar değil, insan olan herkes için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, olmamalıydı. Çünkü sadece yaşayanlar değil, millet olarak hepimizin yüreği yandı, gözyaşlarımız kurudu ağlamaktan. Sıcak yatağımız ruhumuza yük geldi, içtiğimiz bir yudum çay zehir oldu. Deprem bölgesinde kardeşlerimizin gözyaşları bizim yüreğimize aktı aktı… Birleşti gözyaşlarımız insanlığın tam orta yerinde. Toplasak dünyayı defalarca kez dolaşacak uzun bir nehir olurdu. Herkes varıyla yoğuyla yardıma koştu. Tek yürek olduk ülke olarak ve hepimiz yüreğimizin en derinlerine bu sonsuz acıyı kazıdık. Yüreğinde pas tutmuş duyguları yeşerdi kimilerinin, paylaşmanın büyüsü sardı herkesi. Empatiyi çoktandır unutmuştuk sanki de gün yüzüne bu felaketle çıktı. Mal mülk dünyalık ne varsa aslında koca bir hiç olduğunu gördük. Ölümü bilerek, ama hiç hazırlık yapmadan, bize hiç uğramayacak gibi yaşadığımızı gördük; hırsların, egoların, makamların ne kadar boş olduğunu gördük. En önemlisi de içinde yaşadığımız anın ne kadar kıymetli olduğunu gördük. Bu felaketi yaşayıp da kalbinin tozlu rafları hiç kıpırdanmayan, pas tutmuş duygularını törpüleyemeyen varsa kendini tekrar tekrar sorgulamalı. Öyle ya, sonsuza kadar, asırlar boyu nesillere aktarılacak bir acının tam ortasında kala kaldık. Silkelenelim desek hala sadece gözyaşı savruluyor üzerimizden. Bir taraftan da hayat devam ediyor, ama artık dünyaya çok da bağlanmamak gerekli sanırım. Tarifsiz acıların, sönmeyecek yangınların tam ortasından yeni hayata yol alırken, depremde yaşamını yitiren başta yakınlarım olmak üzere tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Geride kalanlara sabırlar diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun. “ALLAH BU VATANA BİR DAHA ‘İSTİKLAL MARŞI’ YAZDIRMASIN” Yaşadığımız felaket, acılar bizi yıkamayacak. Biliyorum ki, biz millet olarak güçlenerek ayağa kalkmayı başaracağız. Bizler ecdadımızın kanıyla sulanmış toprağımız bir karışını dahi düşmana yar etmeyecek kadar gözü kara bir milletiz. Vatan uğruna, bayrak uğruna nice şehitler verdik, nice uğraşlar verdik; hiç tereddüt etmeden yine veririz... Yaşadığımız acıların sonsuzluğu büyüklüğünden, İstiklal Marşımızın sonsuzluğu da yüreğimizdeki vatan aşkındandır. Acılarımızı yüreğimize gömeriz elbet, kabuk bağlar elbet; unutulmaz, ama zamanla hafifler. Ancak İstiklal Marşımız, al bayrağımızın eşliğinde her daim coşkuyla ve sonsuza kadar vatanımızın semalarında yankılanacaktır Allah’ın izniyle. Bağımsızlığımızın simgesi İstiklal Marşı'mızın kabulünün 102. yılı kutlu olsun. Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta ruhunuzun derinliklerine bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Yaşamınızda "şu andan  önce" ve "şu andan sonra" olarak değiştirmeniz gereken şeyler varsa, bulup, hemen şimdi değişim için adım atın, derim.
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2023 - Perşembe
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI

BAZI ŞEYLER SONSUZDUR

Bazen insan en çok içinde biriktirdiği hislerin tarifini yapamazmış. İnsanın hissettiği şeyleri cümleye dökmesi ne kadarda zormuş. İnsan başkalarının acılarını duyabiliyor, anlayabiliyor ve anlatabiliyormuş, ama kendi acılarını anlaması ve anlatması o kadarda kolay olmayabiliyormuş.

Bu durum elbette ki acının büyüklüğüne, etkilerine ve kişiye göre değişmekle birlikte, ülke olarak yaşadığımız felaket karşısında çoğunluğun benzer durumlar yaşadığını tahmin edebiliyorum. Tam bir aydır bir şeyler yazmaya çalışıyorum.

Gelin görün ki, kalemimi dahi oynatamadım. O kadar çok şey var ki içimde; ama söze gelmedi, gelemedi…

Ah güzel memleketim, ah çocukluğum, anılarım…

Artık çoğu yaşanmışlıklar sadece hafızalarda ve fotoğraflarda kaldı…

Bazı acılar sonsuza kadar sürer gidermiş. İşte yaşadığımız asrın felaketinin acısı da bunlardan birisi. Her şey normal seyrinde giderken, sabah için planlar ve hazırlıklar yapılmışken; sadece birkaç saniyede dünya üzerinde benzeri görülmemiş büyük ve sonsuz acıların temeli atıldı. Artık hayata dair bazı tanımlar, bu acının öncesi ve sonrası olarak yazılacaktı. Artık insanoğlunun acının sonsuzluğuyla tanıştığı ve çaresizliğin dip gördüğü bir zaman dilimi vardı. İnsanoğlu, kelime dağarcığı ne kadar geniş olursa olsun, bu acıyı anlatmaya kifayetsiz kalıyordu. Evlatlarıyla birlikte ebediyete göçen ana babalar, evlatlarını ebediyete uğurlayan ana babalar, ana babasını ebediyete uğurlayan evlatlar…

Tek bir hatıranın bile kalmadığı, yerle bir olan en güvenilir yer olan yuvalar, ekmek tekneleri, anılar…

Yaşayanların küçük kıyamet, diye tabir ettiği bu felaketin acıları dinmez, dinmeyecek. Ne giden geri gelecek, ne de kalanlar için artık hayat eskisi gibi olacak. 06.03.2023 tarihinden sonra sadece felaketi yaşayanlar değil, insan olan herkes için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, olmamalıydı.

Çünkü sadece yaşayanlar değil, millet olarak hepimizin yüreği yandı, gözyaşlarımız kurudu ağlamaktan. Sıcak yatağımız ruhumuza yük geldi, içtiğimiz bir yudum çay zehir oldu.

Deprem bölgesinde kardeşlerimizin gözyaşları bizim yüreğimize aktı aktı…

Birleşti gözyaşlarımız insanlığın tam orta yerinde. Toplasak dünyayı defalarca kez dolaşacak uzun bir nehir olurdu. Herkes varıyla yoğuyla yardıma koştu. Tek yürek olduk ülke olarak ve hepimiz yüreğimizin en derinlerine bu sonsuz acıyı kazıdık.

Yüreğinde pas tutmuş duyguları yeşerdi kimilerinin, paylaşmanın büyüsü sardı herkesi.

Empatiyi çoktandır unutmuştuk sanki de gün yüzüne bu felaketle çıktı. Mal mülk dünyalık ne varsa aslında koca bir hiç olduğunu gördük. Ölümü bilerek, ama hiç hazırlık yapmadan, bize hiç uğramayacak gibi yaşadığımızı gördük; hırsların, egoların, makamların ne kadar boş olduğunu gördük. En önemlisi de içinde yaşadığımız anın ne kadar kıymetli olduğunu gördük.

Bu felaketi yaşayıp da kalbinin tozlu rafları hiç kıpırdanmayan, pas tutmuş duygularını törpüleyemeyen varsa kendini tekrar tekrar sorgulamalı. Öyle ya, sonsuza kadar, asırlar boyu nesillere aktarılacak bir acının tam ortasında kala kaldık. Silkelenelim desek hala sadece gözyaşı savruluyor üzerimizden. Bir taraftan da hayat devam ediyor, ama artık dünyaya çok da bağlanmamak gerekli sanırım.

Tarifsiz acıların, sönmeyecek yangınların tam ortasından yeni hayata yol alırken, depremde yaşamını yitiren başta yakınlarım olmak üzere tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Geride kalanlara sabırlar diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.

“ALLAH BU VATANA BİR DAHA ‘İSTİKLAL MARŞI’ YAZDIRMASIN”

Yaşadığımız felaket, acılar bizi yıkamayacak. Biliyorum ki, biz millet olarak güçlenerek ayağa kalkmayı başaracağız. Bizler ecdadımızın kanıyla sulanmış toprağımız bir karışını dahi düşmana yar etmeyecek kadar gözü kara bir milletiz. Vatan uğruna, bayrak uğruna nice şehitler verdik, nice uğraşlar verdik; hiç tereddüt etmeden yine veririz...

Yaşadığımız acıların sonsuzluğu büyüklüğünden, İstiklal Marşımızın sonsuzluğu da yüreğimizdeki vatan aşkındandır. Acılarımızı yüreğimize gömeriz elbet, kabuk bağlar elbet; unutulmaz, ama zamanla hafifler. Ancak İstiklal Marşımız, al bayrağımızın eşliğinde her daim coşkuyla ve sonsuza kadar vatanımızın semalarında yankılanacaktır Allah’ın izniyle.

Bağımsızlığımızın simgesi İstiklal Marşı'mızın kabulünün 102. yılı kutlu olsun.

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta ruhunuzun derinliklerine bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Yaşamınızda "şu andan  önce" ve "şu andan sonra" olarak değiştirmeniz gereken şeyler varsa, bulup, hemen şimdi değişim için adım atın, derim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.