Siyonist İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik vahşi şiddet saldırıları altıncı haftasına girerken, 1948’de Filistin nüfusunun % 67’sini oluşturan 957.000 kişinin topraklarından zorla tehcir edilmesi örneğinde olduğu gibi şu anda da Gazze’deki Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmeye çalışılmasına ‘meşru zemin’ hazırlamaya çalışan ABD’nin tek taraflı İsrail’i himayeci politikası karşısında suskun kalmayı yeğleyen ülkelerin teslimiyetçi politikalar gütmesine hiçbir anlam verilemez.
ABD, İsrail'i El Şifa hastanesindeki çatışmada sivil kayıplarına karşı uyarırken, Netanyahu ise, CNN canlı yayınında yaptığı açıklamada Nazi Almanya’sı döneminde Yahudi sivillere karşı yapılanları örnek göstererek: “ İsrail'in Gazze’de istediği kadar Filistinli sivili öldüreceğini ve ABD'nin bu konuda ne dediğinin önemli olmadığını” ifade etmesi ona açıkça destek veren ABD açısından diplomatik bir utanç kaynağı olması gerekir. Bu arada Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi Sonuç Bildirgesi üzerine Siyonist İşgalci İsrail Başbakanı Netanyahu’nun: "Arap liderlerine söylüyorum, eğer iktidarlarınızı korumak istiyorsanız, yapabileceğiniz tek şey var: O da sesinizi kesmek" şeklindeki üstü örtük tehdit niteliğindeki sert ifadesi, ne yazık ki,ABD güdümünde hareketle aralarında İsrail ile İbrahim Anlaşması yapan bazı Müslüman ülkelerin egemenlik eksikliğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Söz konusu ülke yöneticilerinin İslam İşbirliği Toplantısı’nda Filistin'deki katliamı durdurmaya yönelik anlamlı tedbirler üzerinde anlaşamaması da İsrail ile olan işbirliğinin bir sonucu olsa gerek. Bu durum, Siyonist Netanyahu’nun şiddet politikasını daha da cesaretlendirmektedir. Bu arada ‘İsrail’in güvenliği ABD’nin öncelikli güvenliğidir’ şeklindeki çeşitli bahanelerin arkasına gizlenerek İşgalci Siyonist İsrail’in haksızlığına haklılık kazandırmaya çalışan ABD’nin, yıllar önce Kızılderililere yönelik etnik arındırma politikalarıyla ‘Vahşi Batı’ olarak kendisine yakınlaştırılan imajından şu anda farklı bir çizgide olduğu pek söylenemez.
ABD’nin, dünya üzerinde konjonktürel bir etkisi olan İsrail’in haksız ve saldırgan politikalarını aklandırma girişimleri için ‘HAMAS’ı terör örgütü olarak imlemeye çalışması ve Birleşmiş Milletleri ‘paravan’ gibi kullanarak kendisini haklı ilan ettirmeye çalışması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ateşkese yönelik kararları veto etmesi Yeni Dünya’yı fethetme uğruna, Kızılderililerin ırklarını kökünden kazıyan ABD, şimdi ise, Yeni Dünya Düzeni uğruna, şiddet politikalarını teşvik ederek ve devam ettirerek bir bakıma Siyonist İsrail ile benzer bir yol izlemeye devam etmektedir.
Bu arada Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde salt temennilerde bulunulması ve hiçbir caydırıcı kararın ortaya konulamaması son derece manidar olup, Gazze’deki gidişatın anakronizm şekline dönüşmesine neden olacaktır.