scale up vize
vize
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
Köşe Yazarı
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI
 

RUHUN EN DEĞERLİ DONANIMI GÜZEL AHLAK -1-

RUHUN EN DEĞERLİ DONANIMI GÜZEL AHLAK -1- “Bütün cihanı araştırdım, güzel ahlaktan daha üstün bir liyakat bulamadım.” (Hz. Mevlana) Ahlak nedir, diye sorulduğunda muhtemelen herkesin vereceği cevaplar benzerdir: dürüstlük, adalet, çalışkanlık, yardımseverlik, empati vs. Ahlak, bireyin olayları toplumsal bağlamda doğru-yanlış, iyi-kötü, haklı-haksız vb. konularda bilinçli yargılama yaparak karar verebilmesi ve bu kararlara uygun bir şekilde davranabilmesidir. Toplumdan topluma norm ve değerler farklılık gösterebilir ancak ahlaki davranışlar genelde benzerdir. İnsan, toplum içerisinde kabul görmek, saygınlık kazanmak vs. için toplumsal normlar, değerler çerçevesinde ahlaki davranışları edinir ve uygular. Çünkü insanın en temel ihtiyaçlarından olan sevme sevilme, ait olma, güvenlik gibi konular onu topluma uymaya yöneltir. Kişilerin huyları olarak da tanımlanan ahlak kavramı kişinin kendisinden başlayarak tüm evrene karşı sorumluluklar içermektedir. Canlılara zarar vermekten tutun, çevreyi kirletmek, doğal dengeleri bozacak şekilde davranmak gibi birçok davranışın da ahlaki boyutları vardır. O nedenle insan olmak, ahlaklı olmanın da yükünü omuzlayabilmeyi gerektirir. Kişi kimsenin görmediği yerde türlü ahlaksızlığı yapabilir ya da yalanlarıyla herkesi kandırabilir, kimse de anlamaz muhtemelen ama iç sesi, vicdanı da, bunların hesabını sormuyorsa; işte o zaman insanlığın bittiği yerdedir. Bir gün ama birgün mutlaka maskesini, kostümünü giydiği insanlık ondan hesap soracaktır. Ahlak kavramı her ilişkide aranan ilk özelliktir. Herkes muhatabının ahlaklı olmasını ister ama hiç kimse kendi ahlakını sorgulamaz. Çünkü insanlarda bireysel mantığa bürümek gibi bir özellik vardır. Yani herkesin yaptığı şeylere bir mantıklı açıklaması vardır. Ancak ahlaklı olmak kendi menfaati kadar karşıdaki kişilerin ya da toplumun menfaatini de düşünmeyi ve bazen kendi menfaatlerinden vazgeçmeyi gerektirir. Bu da ancak evrensel ahlak ilkelerinin içselleştirilmesiyle mümkündür. Ahlak kavramını yazıp da inançla olan bağlantısını yazmamak olmaz elbette. Ahlak kavramının en büyük güç kaynağı toplumsal norm ve değerleri de kapsayan inançtır. İnanmak bir dine mensup olmak ahlaki olgunluğa erişmekte kişilere rehber ve yol göstericidir ki ahlaklı olmak tüm insanlığa Allah tarafından emredilmiş ortak davranışlardır. İnanç sistemi içerisinde ahlaklı davranmanın dışsal etkenlerden sıyrılmış, hiçbir baskı olmadan, kişinin öz denetimi ve vicdanıyla karar verebildiği bir sürecin sonucunda gerçekleşmesi beklenmektedir. Çünkü ahlak konusu gerçekten içselleştirilmiş olarak davranılması veya -mış- gibi davranılması bakımından çok hassas bir çizgidedir. Zaman zaman çoğumuz şahit olmuşuzdur; boğazından hiç helal lokma geçmemiş ama sorsanız haramdan sakınmanın kitabını yazanları. Ağzından bir doğru kelam çıkmayıp da yalancıları bir kaşık suda boğacak olanları. Başkalarının sırtından yükselip de adaletsizliğin haksızlığın en baş düşmanı olanları… Böyle ahlak maskesini takmış ahlaksızlar nedeniyle dokusu bozulmuş, huzuru kaçmış ortamlara mahkum olmak işten bile değil elbet. Ahlakı gelişmiş, güvenli ve huzurlu bir toplumu inşa edebilmek dileğiyle… HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta Kohlberg’in kullandığı “Heinz ikilemi” diye bilinen bir hikayeyi paylaşıyorum. Herkes kendine göre yorumlayabilir. Yorumlarınızı bizimle de paylaşırsanız çok sevinirim. “Avrupa’da bir kadın, az görülen kanser hastalığının bir türü nedeniyle ölmek üzeredir. Yaşadığı kentte bulunan bir eczacı onu kurtarabilecek ilacı bulmuştur. Ancak ilaç için 2000 dolar istemektedir. Bu fiyat, ilacın maliyetinin 10 katıdır. Hasta kadının kocası Heinz herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Heinz, eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek ilacı biraz ucuza satmasını ya da daha sonra kalanını ödemesine izin vermesini ister. Eczacı: “Bu ilacı ben buldum ve para kazanmak istiyorum” diyerek teklifini geri çevirir. Bunun üzerine Heinz, eczaneye gizlice girip ilacı çalar. Bu durumda hasta kadının eşi ne yapmalıydı? Neden? Yazının devamını gelecek haftaya okuyabilirsiniz
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2023 - Cuma
Zeynep Dere/ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ UZMANI, AİLE DANIŞMANI

RUHUN EN DEĞERLİ DONANIMI GÜZEL AHLAK -1-

RUHUN EN DEĞERLİ DONANIMI GÜZEL AHLAK -1-

“Bütün cihanı araştırdım, güzel ahlaktan daha üstün bir liyakat bulamadım.”
(Hz. Mevlana)

Ahlak nedir, diye sorulduğunda muhtemelen herkesin vereceği cevaplar benzerdir: dürüstlük, adalet, çalışkanlık, yardımseverlik, empati vs. Ahlak, bireyin olayları toplumsal bağlamda doğru-yanlış, iyi-kötü, haklı-haksız vb. konularda bilinçli yargılama yaparak karar verebilmesi ve bu kararlara uygun bir şekilde davranabilmesidir. Toplumdan topluma norm ve değerler farklılık gösterebilir ancak ahlaki davranışlar genelde benzerdir. İnsan, toplum içerisinde kabul görmek, saygınlık kazanmak vs. için toplumsal normlar, değerler çerçevesinde ahlaki davranışları edinir ve uygular. Çünkü insanın en temel ihtiyaçlarından olan sevme sevilme, ait olma, güvenlik gibi konular onu topluma uymaya yöneltir.
Kişilerin huyları olarak da tanımlanan ahlak kavramı kişinin kendisinden başlayarak tüm evrene karşı sorumluluklar içermektedir. Canlılara zarar vermekten tutun, çevreyi kirletmek, doğal dengeleri bozacak şekilde davranmak gibi birçok davranışın da ahlaki boyutları vardır. O nedenle insan olmak, ahlaklı olmanın da yükünü omuzlayabilmeyi gerektirir. Kişi kimsenin görmediği yerde türlü ahlaksızlığı yapabilir ya da yalanlarıyla herkesi kandırabilir, kimse de anlamaz muhtemelen ama iç sesi, vicdanı da, bunların hesabını sormuyorsa; işte o zaman insanlığın bittiği yerdedir. Bir gün ama birgün mutlaka maskesini, kostümünü giydiği insanlık ondan hesap soracaktır.
Ahlak kavramı her ilişkide aranan ilk özelliktir. Herkes muhatabının ahlaklı olmasını ister ama hiç kimse kendi ahlakını sorgulamaz. Çünkü insanlarda bireysel mantığa bürümek gibi bir özellik vardır. Yani herkesin yaptığı şeylere bir mantıklı açıklaması vardır. Ancak ahlaklı olmak kendi menfaati kadar karşıdaki kişilerin ya da toplumun menfaatini de düşünmeyi ve bazen kendi menfaatlerinden vazgeçmeyi gerektirir. Bu da ancak evrensel ahlak ilkelerinin içselleştirilmesiyle mümkündür. Ahlak kavramını yazıp da inançla olan bağlantısını yazmamak olmaz elbette. Ahlak kavramının en büyük güç kaynağı toplumsal norm ve değerleri de kapsayan inançtır. İnanmak bir dine mensup olmak ahlaki olgunluğa erişmekte kişilere rehber ve yol göstericidir ki ahlaklı olmak tüm insanlığa Allah tarafından emredilmiş ortak davranışlardır. İnanç sistemi içerisinde ahlaklı davranmanın dışsal etkenlerden sıyrılmış, hiçbir baskı olmadan, kişinin öz denetimi ve vicdanıyla karar verebildiği bir sürecin sonucunda gerçekleşmesi beklenmektedir. Çünkü ahlak konusu gerçekten içselleştirilmiş olarak davranılması veya -mış- gibi davranılması bakımından çok hassas bir çizgidedir. Zaman zaman çoğumuz şahit olmuşuzdur; boğazından hiç helal lokma geçmemiş ama sorsanız haramdan sakınmanın kitabını yazanları. Ağzından bir doğru kelam çıkmayıp da yalancıları bir kaşık suda boğacak olanları. Başkalarının sırtından yükselip de adaletsizliğin haksızlığın en baş düşmanı olanları… Böyle ahlak maskesini takmış ahlaksızlar nedeniyle dokusu bozulmuş, huzuru kaçmış ortamlara mahkum olmak işten bile değil elbet.
Ahlakı gelişmiş, güvenli ve huzurlu bir toplumu inşa edebilmek dileğiyle…

HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta Kohlberg’in kullandığı “Heinz ikilemi” diye bilinen bir hikayeyi paylaşıyorum. Herkes kendine göre yorumlayabilir. Yorumlarınızı bizimle de paylaşırsanız çok sevinirim.
“Avrupa’da bir kadın, az görülen kanser hastalığının bir türü nedeniyle ölmek üzeredir. Yaşadığı kentte bulunan bir eczacı onu kurtarabilecek ilacı bulmuştur. Ancak ilaç için 2000 dolar istemektedir. Bu fiyat, ilacın maliyetinin 10 katıdır. Hasta kadının kocası Heinz herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Heinz, eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek ilacı biraz ucuza satmasını ya da daha sonra kalanını ödemesine izin vermesini ister. Eczacı: “Bu ilacı ben buldum ve para kazanmak istiyorum” diyerek teklifini geri çevirir.
Bunun üzerine Heinz, eczaneye gizlice girip ilacı çalar. Bu durumda hasta kadının eşi ne yapmalıydı? Neden?
Yazının devamını gelecek haftaya okuyabilirsiniz

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.