“Umut verip, güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın gönül sadakasını iki dünyada da veremezsin.”
Hz. Muhammed (s.a.v)
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat” şeklinde tanımlanan güven kavramının içini; doğruluk, dürüstlük, içtenlik, gerçeklik gibi anlamlar doldurmaktadır. Güven, kişinin karşısındakine kuşku duymaksızın bağlanmasıdır ve inanmanın özüdür.
Güven, doğumdan itibaren kazanılmaya başlayan bir duygudur. Temelleri 0-2 yaş aralığında atılan temel güven duygusu, bebeklerin ebeveynleri veya bakım veren kişilerle kurduğu güvenli bağlanma ile başlar. Zaman içerisinde yakın çevresinden başlayarak sosyal ilişkileri çerçevesinde gelişerek devam eden bir süreçtir. Özellikle 0-6 yaş okul öncesi dönem dediğimiz zaman aralığı çocuklarda öz güven duygusunun kazanılması açısından çok önemlidir. Bu yaşlarda çocuklar için en önemli unsurların başında anne ve babası gelmektedir. Anne ve babanın her davranışı ve ağzından çıkan her söz çocuk için hayatı anlamlandırmada kullandığı kılavuz niteliğindedir. Ebeveynlerin davranışlarının yanı sıra ağızlarından çıkan her sözü ölçüp tartıp sonra konuşmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Özellikle de çocuklara verilen sözlerin yerine getirilmesi çok ama çok önemlidir. Anne ve babaların anı kurtarmak adına verdiği sözler çocuklar için kesinlik ifade etmektedir. Çünkü çocuklar anne babalarına koşulsuz güvenirler. Söz verip de sözünü tutmayan anne babaların çocuklarında bir süre sonra güvensizlik duygusu gelişir. Kaldı ki yetişkinler için bile verilen sözlerin tutulmaması büyük hayal kırıklığı yaşatırken küçücük yüreğiyle tek güvendiği annesi babası olan yavrucakları düşünün, duyduğu her söz ile gözlerinin içi gülerken tutulmayan her sözle hayatında bir değeri kaybolan ve umutları eksilen güvenemeyen ve güvenilemeyen birey olma yoluna doğru evrilirler ki bunu hiç istemeyiz.
Sürekli verilen ama yerine getirilmeyen sözler karşısında bir süre sonra çocuk anne babanın sözüne itimat etmemeyi öğrenir. Artık anne babanın ağzından çıkan hiçbir sözün ehemmiyeti yoktur onun için ve nasıl olsa annem/babam sözünü tutmuyor, diyerek kendisi de sorumluluklarını yerine getirmez ve kendisi de verdiği sözleri tutmamaya başlar. Kendine ve dış dünyaya karşı ciddi bir güvensizlik oluşur. Özellikle erken çocukluk döneminde kazanılamamış güven duygusu, ileriki gelişim dönemlerinde de çocuğun diğer kişilere olan güvenini olumsuz etkilemektedir. Yapılan birçok araştırmaya göre anne, baba ve öğretmenlerin verdiği sözlerini tutarak “güvenilir” olmaları ile çocuğun sözünü tutması ve “güvenilir” olması arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür.
Çocuklar için anne babanın ağzından çıkan her cümle çok kıymetli ve onlar için söz niteliğindedir. Anne baba belki anı kurtarmanın derdinde ama çocukların nazarında o iş öyle olmuyor. Ağızdan çıkan her söylem çocuk için çok önemli ve yerine getirilecek, umut bağlanacak, eyleme dönüşecek bir söz niteliği taşıyor. Ne söylediğinizi, niçin söylediğinizi neyin karşılığında neyi vadettiğinizi bilmek ve gerçekçi olmak çok kıymetli. Verdiğiniz sözler asla rüşvet yerine geçmemeli ve çocuğa şart koşularak söz verilmemeli. Yetişkinler olarak bizler unutabiliyoruz ama çocuklar yıllar geçse de verilen sözleri asla unutmuyorlar.
Çocuklar için 0-6 yaş aralığında ebeveyn tutumları ve aile içi yaşantılar çok önemliyken daha sonra okulda öğretmeni, arkadaşları önem arz etmektedir. Ancak günümüzde çoğu çocuğun arkadaşları yerine sosyal ortamlarda zaman geçirdiğini düşündüğümüzde korkutucu sonuçlar karşımıza çıkmaktadır. Sosyal mecralarda birçok etik değerin yok sayıldığı ve ahlak dışılığın normalleştirildiği bir ortam mevcut. Çocuklar çok ciddi subliminal mesajlara maruz kalmakta, gerçek dışı olay ve durumlarla oluşturulan yapay hayatlar sonucunda çocukların gerçeklik algısı bozulmakta, muhakeme yetenekleri azalmakta ve ciddi ruhsal boşluklara itilmekteler. Hal böyle olunca da maddeyi manadan üstün gördükleri için sürekli bir boşluk içindeler ve bu boşluğu doldurmak için de sürekli bir tüketme davranışı oluşmuş durumda. Anne babalar da evlatlarına söz geçirebilmek için maddesel vaatlerle çare bulmanın derdindeler. Maddesel olarak verilen vaatler ve sözler anne babaya anı kurtarma fırsatı sunarken, çocuklarda maddesel doyumsuzluğunda önünü açıyor maalesef. Bunun yerine çocuklara sevgiyle yaklaşarak, doğru model olarak ruhen ve manen olgunlaşmaları için çaba göstermek çok daha önemli ve elzemdir.
Çocuklara sürekli olarak söz vererek bir şeyler yaptırmak hele de abartılı vaatlerle söz vermek anne babalar için çok sıradan bir durum gibi görünebilir, ancak en sakıncalı durumlardandır. Çünkü verdiğiniz sözleri mutlaka tutmalısınız ki çocuğunuzun hem size güveni zedelenmesin, hem de hayatta elde edebileceği şeylere karşı inancını kaybetmesin. O nedenle çocuklara tutabileceğimiz makul ve gerçekçi sözler vermeye dikkat etmekte fayda var. Anne baba başta olmak üzere çevresine karşı güvenini kaybeden çocuklarda çok ciddi psikolojik problemlerin görülmesi kaçınılmazdır.
Bu konuyla ilgili Peygamber efendimiz ile yaşanmış bir olayı da aktarmak istiyorum. Sözünü tutmanın önemi açısından çok kıymetli bir hikaye…
Peygamber efendimiz (s.a.v) yanında bir anne çocuğunu, “Gel, sana bir şey vereceğim.” diye yanına çağırdı. Allah Resûlü (s.a.v), kadına; “Çocuğa ne vermek istiyorsun?” diye sordu. Kadın “Ona hurma vermek istiyorum.” cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s): “Eğer (onu aldatıp) bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı.” buyurdu.
Sevgili Ebeveynler,
Çocuğunuzun sağlam karakterli ve güvenilir olmasını istiyorsanız ve çevresiyle güven çerçevesinde iletişim kurmasını istiyorsanız onlara verdiğiniz sözleri mutlaka tutun ve tutabileceğiniz sözler verin.
Çocuklarınızı dinleyin, sevginizi gösterin, onlarla pozitif bir şekilde ilgilenin (çocukla sağlıklı zaman geçirme, çocukları rahatlatarak onları motive edebilme ve çocuğu doğru bir şekilde yönlendirebilmek.)
Unutmayalım ki;
Şahsiyetli bir kişinin sözü ile amel etmemesi hoş olmayan bir durumdur. Bir konuyla ilgili ne olursa olsun yapacağını söyleyip yapmamak sözünde durmamak, kişinin hem kendine hem karşısındakine karşı saygısızlıktır. Hele ki karşımızdaki bir çocuk ise onun hayata karşı duruşunu ve bakış açısını zedeleyerek güven çemberini daraltmaktır.
Güven toplumun huzuru ve inşası için önemlidir ve birey ile başlayan bu davranış zinciri toplumun tamamını etkileyecek kadarda güçlüdür. Bunun için birey olarak bizlere düşen güvenilir, sözünde duran erdemli kişiler olmak ve erdemli çocuklar yetiştirmektir.
Sözünde duran, dürüst, güvenilir ve şahsiyetli duruşu olan insanlara çıksın yollarımız…
HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta çocuklarımızla olan ilişkimizi gözden geçirelim. Verdiğimiz sözler sadece sözde mi kalmış, yoksa tutabildiğimiz makul sözler mi vermişiz?