İlk adımımı attığımda yüzüme sıcak, tozlu bir rüzgâr çarpıyor. Somali’ye ilk gelişim. Ve çok heyecanlıydım. Daha uçaktan iner inmez fark edilen bir gerçek var; burada yaşam, hayatta kalma mücadelesiyle iç içe geçmiş durumda. Sokaklar, pazar yerleri, toprak yollar… Her şey eksiklikle tanımlanıyor. Ama en çok da çocuklar dikkatimi çekiyor.
Burası, Nazlanmayan Çocukların Ülkesi.
Mogadişu: Denizin Kıyısında Bir Yorgunluk
Başkent Mogadişu, sahil boyunca uzanan çarpıcı manzarasıyla bana çelişkili durumuyla bir ‘hoş geldin’ diyor. Bir yanda uçsuz bucaksız Hint Okyanusu, diğer yanda kuraklık ve yoksulluğun getirdiği derin yorgunluk… Şehirde, araçla otele giderken duvarlarda mermi izleri, yıkık binalar ve zamana yenilmiş yapılar dikkat çekiyor.
Buraya gelmeden önce, sahilde bir yürüyüş yapmayı hayal etmiştim. Dalga sesleri eşliğinde bir şehri solumak... Ama gerçek farklıydı. Güvenlik kaygısı Somali’nin her köşesinde hissediliyordu. Okyanus kıyısında bir şehirde olup da özgürce yürüyememek, en çok içimi acıtan detaylardan biri oldu. Ama asıl dikkat çekici olan şey, insanların yoksulluğa rağmen çalışkanlığıydı. Somali’de sokaklarda dilenciler göremezsiniz. Çalışmak için çırpınan insanlar görürsünüz. Kimse el açmaz, kimse başkasının ekmeğine göz dikmez. Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ve sabırla mücadele eden bir halk var burada.
Mogadişu’da halkın temel geçim kaynaklarından biri küçük ölçekli ticaret ve balıkçılık. Sahil boyunca sıralanan balıkçılar, ellerindeki ağlarla her gün ekmek paralarını çıkarmaya çalışıyor. Pazarlarda sebze ve meyve satan kadınlar, çömlek yapan ustalar, tamirciler… Pazar yerlerinde insanlar harıl harıl çalışıyor. Çocuklar bile, küçük yaşta bir şeyler satmaya, ailelerine destek olmaya başlamış. Göz göze geldiğimizde her birinin gülümsediğini görüyoruz. Bu ülkede yoksulluk var, ama umutsuzluk yok.
Mogadişu, her gün yeni bir mücadeleyle ayakta kalıyor.
Madina Hastanesi Anestezi Bekleyen Çocuklar
Bir gün sonraki durağımız Madina Hastanesi. Burada görevliydim ve işleyişe birebir şahit oldum. Türk doktorlarının gönüllü olarak kulak burun boğaz (KBB) alanında hizmet vermeye geldiği Somali’de, sağlık hizmetleri için büyük bir umut olan yerlerden biriydi Madina Hastanesi.
İçeri girdiğimde beni şaşırtan şeylerden birisi gülümseyen çehreler oldu. Çocuklar gülüyordu. Ameliyata girerken bile gülüyorlardı. O an aklımdan şu geçti: Belki de çocukluk dediğimiz şey, Somali’de çok erken bitiyor. Acıya alışmış, korkuya alışmış, zorlukları normalleştirmiş bir nesil...
Bu, Somali’nin çocuklarına has bir şeydi, acıyı bile tebessümle karşılamak.
Anestezi için sıra bekleyen çocukları izliyorum. Kimse ağlamıyor, kimse nazlanmıyor. Küçücük bedenler, büyük bir sabırla bekliyor. Annelerinin gözlerinde endişe var ama o kaotik hastane sahnelerinden eser yok. Kavgalar, bağrışmalar yok. Burada insanlar, kendilerine yardım eden doktorlara saygı duyuyor. Onlara güveniyorlar.
Ameliyat edilen çocukların her biri, bu hayata bir gülümsemeyle tutunuyor. Ameliyattan çıkan insanların ilk sözü Allah oluyor. Ellerinde zikirmatikler, anesteziden çıkarken bile “Lâ ilâhe illallah” diyorlar. İnsanların Allah’a sımsıkı tutunduğunu görmek, burada yaşanan zor hayatın içindeki en büyük güç kaynağı. Acı içinde bile dualarını eksik etmiyorlar. Anneler ve babalar ameliyat sırası beklerken kavga etmiyor, telaş yapmıyorlar. Herkes sabırla bekliyor. Bir doktorla konuştuğumda, Somali halkının doktorlara büyük bir saygı duyduğunu anlatıyor. Hastane koridorlarında, çaresizlikten yükselen sesler yerine, güven ve huzur var.
Türk doktorları, burada sadece hayat kurtarmıyor, bir umut inşa ediyorlar. Doktorlarla konuştuğumda, en büyük zorluklarının tıbbi malzeme eksikliği olduğunu ifade ediyorlar. İnsanların bunca eksikliğe rağmen ameliyat sonrası hızla toparlanmalarını ve bağışıklıklarının çok güçlü olduğunu anlatıyorlar. Bütün imkânsızlıklara rağmen yine de pes etmiyorlar. Somali halkı gibi, Türk doktorları da burada sabırla her gelene şifa olmaya çalışıyorlar.
Güvenlik Önlemleri ve Kısıtlı Hareket Alanı
Mogadişu’da bulunduğum süre boyunca güvenlik nedeniyle şehir içinde serbestçe dolaşma şansım olmadı. Zırhlı araçlarla otel ve hastane arasında gidip geldim. Somali’de günlük hayatın bir parçası olan bu önlemler, buradaki riskleri gözler önüne seriyordu. İç bölgelere gidemediğim için tarım arazilerini, kırsal kesimde yaşayan insanları birebir gözlemleyemedim. Ancak şehirde bile, Somali’nin nasıl bir mücadele içinde olduğunu görmek mümkündü.
Somali’de yokluk büyük ama insanlık onuru daha büyük.
Somali’nin Direnci Hayatta Kalma Sanatı
Somali sadece açlık ve kuraklıktan ibaret değil. Zorluklarla yoğrulmuş ama yine de umut dolu bir ülke burası. İnsanlar yardım kuruluşlarının sağladığı azıcık yiyecekle büyük sofralar kuruyor. Çocuklar oyuncakları olmasa da taşlarla, sopalarla oyunlar icat ediyor.
Ve en dikkat çekici şey Somali halkı gülmeyi unutmamış.
Burada insanlar, yaşadıkları en büyük zorluklarda bile Allah’a olan inançlarını kaybetmiyorlar. Sabırla bekliyor, tevekkülle karşılıyor ve umutlarını hiç yitirmiyorlar. Bir parça ekmeği bile paylaşırken, rızkın Allah’tan geldiğini hatırlıyorlar. Her şeyin bir sınav olduğuna inanarak, dayanma gücünü inançlarından alıyorlar.
Her şeyin kıt olduğu bir ülkede bile, insanların tertemiz yüzleri ve gülüşleri var. Çocuklar zorlu şartlarda ama mutlu, anneler yorgun ama nazik, babalar çaresiz ama çalışkan… Somali’de hayat bir mücadele, ama en büyük güç kaynağı Allah’a olan teslimiyet.
Somali’de Eğitim Gelecek İçin Büyük Bir Mücadele
Somali’de eğitim, uzun yıllardır devam eden savaş ve iç karışıklıklar nedeniyle büyük ölçüde sekteye uğramış durumda. Eğitim sisteminin, savaş nedeniyle en az 10 yıl geride kaldığı söyleniyor. Ülkede okula giden çocuklar var, ancak eğitim ne yeterince kaliteli ne de herkes için erişilebilir durumda.
Afrika’nın başka yerlerinde olduğu gibi, sömürge öncesi Somali’de de geleneksel eğitim hâkimdi. Somali’de çocuklar sadece ebeveynler tarafından değil, aynı zamanda büyükanne ve büyükbabalar, halalar ve amcalar da dâhil olmak üzere tümü çocuğun kişisel ve sosyal gelişiminde önemli bir rol oynar ve çocuklar bunlar tarafından büyütülürdü. Öte yandan Müslüman bir ülke olması nedeniyle tüm çocuklara Kur’an-ı Kerim okuma-yazması öğretiliyor.
Okul çağındaki çocukların önemli bir bölümü eğitim alamıyor. Özellikle kırsal kesimlerde okul binalarının yetersizliği, öğretmen eksikliği ve maddi imkânsızlıklar büyük engeller oluşturuyor. Eğitim altyapısı yetersiz olduğu için birçok çocuk sadece temel seviyede okuma-yazma öğrenebiliyor, ancak eğitim hayatlarına devam edemiyor.
Eğitimde kalite problemi ise en büyük sorunlardan biri. Nitelikli öğretmen eksikliği, güncellenmemiş müfredat ve öğretim materyallerinin eksikliği, Somali’deki eğitim sistemini kırılgan hale getiriyor. Çocukların büyük bir kısmı, gelecekte meslek sahibi olabilmek için yeterli eğitimi alamıyor. Ancak eğitim, Somali için en büyük umut kaynağı olmaya devam ediyor. Ama yine de çocuklar bir gün doktor, mühendis, öğretmen olmak istiyor. Hayallerinde savaş, açlık ve yoksulluk yok.
Yetimhaneler Sahipsiz Ama Yalnız Değil
Somali’de yetimhaneler, savaş ve hastalıklar nedeniyle anne-babasını kaybeden binlerce çocuğun tek umudu. Bu yetimhaneler, zor şartlar altında ayakta kalmaya çalışıyor. Gıda, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan yetimhane çocukları, hayır kurumları ve gönüllü destekçiler sayesinde hayatlarına devam edebiliyor.
Yetimhanelerde kalan çocuklar, Somali’deki en savunmasız gruplardan biri. Birçoğu, savaş ve yoksulluk içinde büyümek zorunda kalmış. Ancak burada da Somali’nin karakteristik gücü devreye giriyor: Çocuklar, en zor şartlarda bile gülümsemeyi başarıyor.
Belki de nazlanmamak, hayatta kalmanın bir yolu olmuş. Ama bu çocuklar, bir gün yemeklerini seçebilmenin, oyunlarını bırakıp ders çalışmamanın lüksüne kavuşmalı.
Somali’de Türkiye’nin Çalışmaları
Türkiye, Somali’de en etkin ve yardımsever ülkelerden biri. Burada bulunurken, Türkiye’nin Somali halkı için yaptığı çalışmaları birebir gözlemleme fırsatım oldu. Somali’de sağlık, altyapı, eğitim ve ekonomi alanlarında Türkiye’nin büyük katkıları var.
Türk şirketlerinden Albayrak Grubu, Mogadişu Limanı’nın işletmesini devralarak ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor. Bu liman, Somali’nin en büyük dış ticaret kapısı. Türk mühendisleri ve işçileri, liman altyapısını iyileştirerek ticaretin daha hızlı ve güvenli yapılmasını sağlıyor.
Eğitim alanında Yunus Emre Enstitüsü, Somali’de Türkçe eğitimi veriyor. TİKA tarafından modern eğitim öğretime uygun şekilde donatılan sınıflarda, Yunus Emre Enstitüsü’nün vereceği derslerle öğrenciler sadece Türkçe öğrenmekle kalmayacak, aynı zamanda Türk kültürünü ve tarihini de tanıyacak. Bu sayede, Somali’de Türkçe eğitimi alan öğrenciler, sadece dil becerilerini geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin zengin kültürel mirasını da keşfedecekler. Burada eğitim gören gençlerin gözlerindeki merak ve öğrenme isteği, Türkiye ile Somali arasındaki bağları güçlendiren en önemli unsurlardan biri.
Bu eğitim programları, Somali halkının Türkiye ile olan bağlarını güçlendirirken, yeni nesillere farklı bir vizyon sunuyor. Ayrıca Türkiye Maarif Vakfı’nın Somali’de açtığı okullar, burada kaliteli eğitimin yaygınlaşmasına katkıda bulunuyor.
TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı), Somali’de kalkınma projeleri yürütüyor. Tarım alanında destekler vererek çiftçilere eğitim sağlıyor, sağlık merkezleri inşa ediyor, altyapı projelerine yatırım yapıyor. Türkiye’nin burada yürüttüğü çalışmalar, Somali’nin kalkınma sürecinde kritik bir role sahip.
Dönüş Yolunda: Yüreğimde Somali
Dönüş yolunda aklımda tek bir soru var: Bu çocuklar için ne yapabiliriz?
Somali’den ayrılma vakti geldiğinde içimde tarifi zor bir his vardı. Bu ülke, insanı çeken, bir kez geldikten sonra tekrar gelmeyi düşündüren bir yerdi. Uçağın penceresinden Mogadişu’ya son kez bakarken içimi derin bir hüzün kapladı.
Burada geçirdiğim zaman boyunca tanık olduklarım, yaşadıklarım, duyduklarım aklımdan çıkmıyordu. Gülümseyerek ameliyata giren çocuklar, hastane koridorlarında sessizce umutla bekleyen insanlar, sokaklarda çalışan, ekmek parası kazanmaya çabalayan emekçiler…
Hepsi hafızama kazınmıştı.
Somali’yi anlatmak kolay ama hissetmek bambaşka bir şeydi. Bu topraklar, insana dokunuyordu. Hayatın ne kadar basit ama bir o kadar da değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. İnsanların var olanla yetinmesi, sabrı, tevekkülü, inancı… Bunların hepsi beni derinden etkiledi.
Burası, Nazlanmayan Çocukların Ülkesi. Burası, hayatta kalma savaşının yaşandığı, ama insanlık onurunun ayakta kaldığı bir yer.
İçimde tarifsiz bir özlem oluştu. Tekrar gelmeliyim. Buraya daha çok şey bırakmalı, daha çok insana dokunmalı, daha fazla öğrenmeli ve paylaşmalıydım. Somali, unutulacak bir yer değildi. Burada hissettiklerim, gördüklerim, yaşadıklarım bende derin izler bırakmıştı.
Bir gün tekrar geleceğim. Çünkü Somali’ye bir kez gelen, kalbini burada bırakmadan gidemez. Bu topraklara dair hissedilenler, anlatılanlardan çok daha güçlü. Ve ben biliyorum, buraya tekrar gelmek zorundayım.