'28 Şubat süreci Milli iradeye vurulmuş en büyük darbedir'
SİYASET
28.02.2021 - 17:37, Güncelleme:
28.02.2021 - 17:37
'28 Şubat süreci Milli iradeye vurulmuş en büyük darbedir'
Yeniden Refah Partisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, "28 Şubat postmodern darbesi, Türkiye için acı ve karanlık dönemin başlangıcı olarak bir dönüm noktası oluşturmuştur. Milli iradeye saygılı, egemenlik haklarının çiğnenmediği, baskıcı yöntemlerin olmadığı sağlam bir yapılanma için gerekli yasal çalışmaların yapılması ve darbe girişimlerini önleyecek etkin adımların atılması artık kaçınılmazdır." denildi.
Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi tarafından 28 Şubat Postmodern darbe sürecine ilişkin yazılı açıklamada bulunuldu.
Laiklik kılıfı ile dış müdahale örtbas edilmeye çalışıldı
Her seferinde yükselişe geçen Türkiye'nin hep aynı dış güçler ve içerideki işbirlikçileri tarafından önünün kesildiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"28 Şubat post-modern darbesi, milletin büyük destek ve teveccühü ile iktidara gelen ve aynı zamanda mahalli idarelerin çoğunluğunu elinde tutan Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın iktidar gücünü, siyasi paranoya anlayışlı yaklaşımla görmezden gelerek ortadan kaldırmaya çaba gösteren Oramiral Güven Erkaya’nın 25 Şubat 1997’de; “Laik Cumhuriyet’e, çoğulcu demokrasiye ve sosyal hukuk düzenine yönelik tehlike” şeklindeki mesnetsiz ve gerçekten uzak iddialarının ana yol haritası olarak gösterilmeye çalışılması müdahalenin asıl dış etkenli nedenini örtbas etmeye yönelik gerçeklerden uzak bir yaklaşım biçimidir.
28 Şubat'ın ardındaki asıl akıl ABD'dir
28 Şubat’ı, salt ‘Balans Ayarı’, ‘Post-Modern Darbe’ gibi sığ ve dar çerçeveli retorikten çok apaçık bir darbe girişimi olarak görmek gerekmektedir. denilen açıklamada, "28 Şubat’ın gerisindeki asıl gerçek, uzun zamandır ülkemizin tüm siyasi yaşamını üstü örtük yönetmeye alışmış ve ülkenin siyasi ve ekonomik gidişatına yön vermeye çalışan Siyonist yapılanmanın ve onun uzantısı iç dinamiklerin, dışarıdan müdahaleci ve dayatmacı inisiyatiflerle bilinen güç odaklarını yönlendirmeleri sonucu olarak ortaya çıkmış bir meydan okumadır.
Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı’nın, Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi’ne kripto mektup göndererek Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” kurmakta olduğunu ve mutlaka önlenmesi gerektiğini ifade etmesidir."
Asıl sebep faiz rantiyelerinin kesilmesi
Merhum Erbakan Hoca 28 Şubat'ı şöyle ifade etmişti:
“Laiklik sadece kılıftı. Asıl üç sebeple bizden hiç hoşlanmadılar: Bir, denk bütçe yaptık. İki, devletin özel bankalardan yüksek faizle borç almasını önleyen havuz sistemini kurduk. Üç, Türkiye’yi İslam ülkelerinin lideri yapacak D-8'leri kurduk. Bu üçü olunca emperyalistler, 'Oooo, bu çocuk oyuncağı değil, bu yeni bir dünya kurmaktır' dedi. Amerikan hariciyesi 30 Ekim’de kripto yazıp Ankara’daki ABD Maslahatgüzarına gönderdi.”
Darbenin medya ayağı unutulmamalıdır
28 Şubat darbesine kartelci medyanın verdiği desteğin de unutulmaması gerektiği belirtilen açıklamaya şöyle devam edildi:
"Dönemin kartelci medyasının teşvik ve destekleriyle Refahyol iktidarını yıkmak üzere sürekli gündemde tutulmaya çalışılan ‘Susurluk sendromu’ DYP ve hükümete karşı bir manivela olarak kullanılmaya çalışıldı. Bu yaklaşımın Refahyol hükümetini düşürebilmek için fazla etki oluşturmaması üzerine Ocak 1997’de bu sefer ‘irtica’ yeniden dillendirilmeye başlandı. O dönem, Türkiye’nin üstü örtük anayasası olarak kabul edilen ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ içerisinde, “irtica ve bölücülükle mücadele” önemli yer tutarken, diğer taraftan; “ABD ile ilişkiler tarihseldir ve çok yönlüdür. İlişkilerin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu vardır. Bu ilişkiler ticari ve teknolojik olarak da geliştirilmelidir” şeklinde ekli maddeler ile vurgu yapılması ABD’nin 28 Şubat Post-Modern darbe girişimi arkasındaki gücünü ortaya koyması bakımından önem oluşturmaktadır."
Erbakan Hoca 28 Şubat kararlarını imzalamamıştır
28 Şubat kararlarının altında Başbakan Erbakan Hocanın kesinlikle hiçbir imzası bulunmadığı altı çizilen açıklamada, "Onun imzaladığı metin ise, 18 maddelik metin değildir. Başbakan olarak imzaladığı metin ise, her zaman MGK toplantılarından sonra basına yapılan duyurudaki 4-5 maddelik metin, yani MGK bildirisidir. O bildirinin altındaki imzadan yola çıkılarak ‘Başbakan Erbakan, 28 Şubat kararının altına imza attı’ şeklinde gerçek dışı algı operasyonu oluşturulmaya çalışıldı." denildi.
'Yükselen Türkiye'ye karşı hep aynı oyun oynanıyor'
'Her darbe girişimi Türkiye’yi daha da geriye götürdüğü bir vakıadır.' vurgusu yapılan değerlendirmede, "Sorunun asıl temeline inecek olursak, Türkiye’nin yeniden yükselen bir güç olma yolunda adımlar atılmaya başlandığında ne yazık ki, Siyonizm ve dış dinamikler derhal devreye girmekte ve Türkiye’deki işbirlikçileri aracılığıyla gerekli önleyici tedbirlere başvurmaktadırlar. İşte 28 Şubat’a giden yolu bu bağlamda değerlendirmede fayda vardır. İşte bu sakil korkudan uzaklaşabilmek için öncelikli olarak geçmişte yaşanan bu gibi darbelerden büyük dersler çıkararak gerekli ve etkin önleyici tedbirleri almak gerekir. Türkiye’nin dış baskılardan uzak bir güç haline dönüşebilmesi için öncelikle dış tahakkümden kurtulması artık bir zaruret haline gelmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Yeniden Refah Partisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, "28 Şubat postmodern darbesi, Türkiye için acı ve karanlık dönemin başlangıcı olarak bir dönüm noktası oluşturmuştur. Milli iradeye saygılı, egemenlik haklarının çiğnenmediği, baskıcı yöntemlerin olmadığı sağlam bir yapılanma için gerekli yasal çalışmaların yapılması ve darbe girişimlerini önleyecek etkin adımların atılması artık kaçınılmazdır." denildi.
Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi tarafından 28 Şubat Postmodern darbe sürecine ilişkin yazılı açıklamada bulunuldu.
Laiklik kılıfı ile dış müdahale örtbas edilmeye çalışıldı
Her seferinde yükselişe geçen Türkiye'nin hep aynı dış güçler ve içerideki işbirlikçileri tarafından önünün kesildiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"28 Şubat post-modern darbesi, milletin büyük destek ve teveccühü ile iktidara gelen ve aynı zamanda mahalli idarelerin çoğunluğunu elinde tutan Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın iktidar gücünü, siyasi paranoya anlayışlı yaklaşımla görmezden gelerek ortadan kaldırmaya çaba gösteren Oramiral Güven Erkaya’nın 25 Şubat 1997’de; “Laik Cumhuriyet’e, çoğulcu demokrasiye ve sosyal hukuk düzenine yönelik tehlike” şeklindeki mesnetsiz ve gerçekten uzak iddialarının ana yol haritası olarak gösterilmeye çalışılması müdahalenin asıl dış etkenli nedenini örtbas etmeye yönelik gerçeklerden uzak bir yaklaşım biçimidir.
28 Şubat'ın ardındaki asıl akıl ABD'dir
28 Şubat’ı, salt ‘Balans Ayarı’, ‘Post-Modern Darbe’ gibi sığ ve dar çerçeveli retorikten çok apaçık bir darbe girişimi olarak görmek gerekmektedir. denilen açıklamada, "28 Şubat’ın gerisindeki asıl gerçek, uzun zamandır ülkemizin tüm siyasi yaşamını üstü örtük yönetmeye alışmış ve ülkenin siyasi ve ekonomik gidişatına yön vermeye çalışan Siyonist yapılanmanın ve onun uzantısı iç dinamiklerin, dışarıdan müdahaleci ve dayatmacı inisiyatiflerle bilinen güç odaklarını yönlendirmeleri sonucu olarak ortaya çıkmış bir meydan okumadır.
Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı’nın, Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi’ne kripto mektup göndererek Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” kurmakta olduğunu ve mutlaka önlenmesi gerektiğini ifade etmesidir."
Asıl sebep faiz rantiyelerinin kesilmesi
Merhum Erbakan Hoca 28 Şubat'ı şöyle ifade etmişti:
“Laiklik sadece kılıftı. Asıl üç sebeple bizden hiç hoşlanmadılar: Bir, denk bütçe yaptık. İki, devletin özel bankalardan yüksek faizle borç almasını önleyen havuz sistemini kurduk. Üç, Türkiye’yi İslam ülkelerinin lideri yapacak D-8'leri kurduk. Bu üçü olunca emperyalistler, 'Oooo, bu çocuk oyuncağı değil, bu yeni bir dünya kurmaktır' dedi. Amerikan hariciyesi 30 Ekim’de kripto yazıp Ankara’daki ABD Maslahatgüzarına gönderdi.”
Darbenin medya ayağı unutulmamalıdır
28 Şubat darbesine kartelci medyanın verdiği desteğin de unutulmaması gerektiği belirtilen açıklamaya şöyle devam edildi:
"Dönemin kartelci medyasının teşvik ve destekleriyle Refahyol iktidarını yıkmak üzere sürekli gündemde tutulmaya çalışılan ‘Susurluk sendromu’ DYP ve hükümete karşı bir manivela olarak kullanılmaya çalışıldı. Bu yaklaşımın Refahyol hükümetini düşürebilmek için fazla etki oluşturmaması üzerine Ocak 1997’de bu sefer ‘irtica’ yeniden dillendirilmeye başlandı. O dönem, Türkiye’nin üstü örtük anayasası olarak kabul edilen ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ içerisinde, “irtica ve bölücülükle mücadele” önemli yer tutarken, diğer taraftan; “ABD ile ilişkiler tarihseldir ve çok yönlüdür. İlişkilerin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu vardır. Bu ilişkiler ticari ve teknolojik olarak da geliştirilmelidir” şeklinde ekli maddeler ile vurgu yapılması ABD’nin 28 Şubat Post-Modern darbe girişimi arkasındaki gücünü ortaya koyması bakımından önem oluşturmaktadır."
Erbakan Hoca 28 Şubat kararlarını imzalamamıştır
28 Şubat kararlarının altında Başbakan Erbakan Hocanın kesinlikle hiçbir imzası bulunmadığı altı çizilen açıklamada, "Onun imzaladığı metin ise, 18 maddelik metin değildir. Başbakan olarak imzaladığı metin ise, her zaman MGK toplantılarından sonra basına yapılan duyurudaki 4-5 maddelik metin, yani MGK bildirisidir. O bildirinin altındaki imzadan yola çıkılarak ‘Başbakan Erbakan, 28 Şubat kararının altına imza attı’ şeklinde gerçek dışı algı operasyonu oluşturulmaya çalışıldı." denildi.
'Yükselen Türkiye'ye karşı hep aynı oyun oynanıyor'
'Her darbe girişimi Türkiye’yi daha da geriye götürdüğü bir vakıadır.' vurgusu yapılan değerlendirmede, "Sorunun asıl temeline inecek olursak, Türkiye’nin yeniden yükselen bir güç olma yolunda adımlar atılmaya başlandığında ne yazık ki, Siyonizm ve dış dinamikler derhal devreye girmekte ve Türkiye’deki işbirlikçileri aracılığıyla gerekli önleyici tedbirlere başvurmaktadırlar. İşte 28 Şubat’a giden yolu bu bağlamda değerlendirmede fayda vardır. İşte bu sakil korkudan uzaklaşabilmek için öncelikli olarak geçmişte yaşanan bu gibi darbelerden büyük dersler çıkararak gerekli ve etkin önleyici tedbirleri almak gerekir. Türkiye’nin dış baskılardan uzak bir güç haline dönüşebilmesi için öncelikle dış tahakkümden kurtulması artık bir zaruret haline gelmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Laiklik kılıfı ile dış müdahale örtbas edilmeye çalışıldı
Her seferinde yükselişe geçen Türkiye'nin hep aynı dış güçler ve içerideki işbirlikçileri tarafından önünün kesildiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"28 Şubat post-modern darbesi, milletin büyük destek ve teveccühü ile iktidara gelen ve aynı zamanda mahalli idarelerin çoğunluğunu elinde tutan Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın iktidar gücünü, siyasi paranoya anlayışlı yaklaşımla görmezden gelerek ortadan kaldırmaya çaba gösteren Oramiral Güven Erkaya’nın 25 Şubat 1997’de; “Laik Cumhuriyet’e, çoğulcu demokrasiye ve sosyal hukuk düzenine yönelik tehlike” şeklindeki mesnetsiz ve gerçekten uzak iddialarının ana yol haritası olarak gösterilmeye çalışılması müdahalenin asıl dış etkenli nedenini örtbas etmeye yönelik gerçeklerden uzak bir yaklaşım biçimidir.
28 Şubat'ın ardındaki asıl akıl ABD'dir
28 Şubat’ı, salt ‘Balans Ayarı’, ‘Post-Modern Darbe’ gibi sığ ve dar çerçeveli retorikten çok apaçık bir darbe girişimi olarak görmek gerekmektedir. denilen açıklamada, "28 Şubat’ın gerisindeki asıl gerçek, uzun zamandır ülkemizin tüm siyasi yaşamını üstü örtük yönetmeye alışmış ve ülkenin siyasi ve ekonomik gidişatına yön vermeye çalışan Siyonist yapılanmanın ve onun uzantısı iç dinamiklerin, dışarıdan müdahaleci ve dayatmacı inisiyatiflerle bilinen güç odaklarını yönlendirmeleri sonucu olarak ortaya çıkmış bir meydan okumadır.
Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı’nın, Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi’ne kripto mektup göndererek Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” kurmakta olduğunu ve mutlaka önlenmesi gerektiğini ifade etmesidir."
Asıl sebep faiz rantiyelerinin kesilmesi
Merhum Erbakan Hoca 28 Şubat'ı şöyle ifade etmişti:
“Laiklik sadece kılıftı. Asıl üç sebeple bizden hiç hoşlanmadılar: Bir, denk bütçe yaptık. İki, devletin özel bankalardan yüksek faizle borç almasını önleyen havuz sistemini kurduk. Üç, Türkiye’yi İslam ülkelerinin lideri yapacak D-8'leri kurduk. Bu üçü olunca emperyalistler, 'Oooo, bu çocuk oyuncağı değil, bu yeni bir dünya kurmaktır' dedi. Amerikan hariciyesi 30 Ekim’de kripto yazıp Ankara’daki ABD Maslahatgüzarına gönderdi.”
Darbenin medya ayağı unutulmamalıdır
28 Şubat darbesine kartelci medyanın verdiği desteğin de unutulmaması gerektiği belirtilen açıklamaya şöyle devam edildi:
"Dönemin kartelci medyasının teşvik ve destekleriyle Refahyol iktidarını yıkmak üzere sürekli gündemde tutulmaya çalışılan ‘Susurluk sendromu’ DYP ve hükümete karşı bir manivela olarak kullanılmaya çalışıldı. Bu yaklaşımın Refahyol hükümetini düşürebilmek için fazla etki oluşturmaması üzerine Ocak 1997’de bu sefer ‘irtica’ yeniden dillendirilmeye başlandı. O dönem, Türkiye’nin üstü örtük anayasası olarak kabul edilen ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ içerisinde, “irtica ve bölücülükle mücadele” önemli yer tutarken, diğer taraftan; “ABD ile ilişkiler tarihseldir ve çok yönlüdür. İlişkilerin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu vardır. Bu ilişkiler ticari ve teknolojik olarak da geliştirilmelidir” şeklinde ekli maddeler ile vurgu yapılması ABD’nin 28 Şubat Post-Modern darbe girişimi arkasındaki gücünü ortaya koyması bakımından önem oluşturmaktadır."
Erbakan Hoca 28 Şubat kararlarını imzalamamıştır
28 Şubat kararlarının altında Başbakan Erbakan Hocanın kesinlikle hiçbir imzası bulunmadığı altı çizilen açıklamada, "Onun imzaladığı metin ise, 18 maddelik metin değildir. Başbakan olarak imzaladığı metin ise, her zaman MGK toplantılarından sonra basına yapılan duyurudaki 4-5 maddelik metin, yani MGK bildirisidir. O bildirinin altındaki imzadan yola çıkılarak ‘Başbakan Erbakan, 28 Şubat kararının altına imza attı’ şeklinde gerçek dışı algı operasyonu oluşturulmaya çalışıldı." denildi.
'Yükselen Türkiye'ye karşı hep aynı oyun oynanıyor'
'Her darbe girişimi Türkiye’yi daha da geriye götürdüğü bir vakıadır.' vurgusu yapılan değerlendirmede, "Sorunun asıl temeline inecek olursak, Türkiye’nin yeniden yükselen bir güç olma yolunda adımlar atılmaya başlandığında ne yazık ki, Siyonizm ve dış dinamikler derhal devreye girmekte ve Türkiye’deki işbirlikçileri aracılığıyla gerekli önleyici tedbirlere başvurmaktadırlar. İşte 28 Şubat’a giden yolu bu bağlamda değerlendirmede fayda vardır. İşte bu sakil korkudan uzaklaşabilmek için öncelikli olarak geçmişte yaşanan bu gibi darbelerden büyük dersler çıkararak gerekli ve etkin önleyici tedbirleri almak gerekir. Türkiye’nin dış baskılardan uzak bir güç haline dönüşebilmesi için öncelikle dış tahakkümden kurtulması artık bir zaruret haline gelmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.