ABD Temsilciler Meclisi’nde, Hizbullah’a yönelik müeyyidelerin oylaması sırasında, kararların ittifakla geçmesi dikkat çekici olmuştur. İran’ın balistik füze programına yönelik ek müeyyideler uygulanması amaçlı dördüncü yasa ise, ileride İran’ın nükleer program anlaşmasının iptali için Başkan Donald Trump ’ın elinin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Bilindiği üzere Başkan Trump, İran’ın nükleer anlaşmalara uymadığına yönelik açıklamalarıyla, P5 + 1 ülkelerinin 14 Temmuz 2015’te nükleer anlaşma ile kaldırılan İran’ın nükleer programına Kongre tarafından yeniden müeyyideler uygulaması için 60 günlük bir pencere imkânı açmış olmasına rağmen, Senato’nun bu konuda hiçbir adım atmadığı görülmüştür.
Trump yönetimi, İsrail’in İran’a yönelik yeni hamlelerinin önünü açabilmek amacıyla bu ay içerisinde de Hizbullah’ın iki yöneticisi için milyonlarca dolarlık ödül ortaya koymuş idi. Bütün bu adımların amacı, İran’ın bölgede yeniden güçlü bir aktör olarak ortaya çıkmasının verdiği kaygılardan kaynaklanmaktadır. İsrail Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Yisrael Katz’ın, İsrail’in, İran’a yönelik olası savaş başlatma imalarını da, Ortadoğu’da yeni dönemin ayak sesleri olarak nitelemek mümkündür.Irak ve Suriye ’deki güç boşluklarında hala ABD ve İsrail’in ortaya konulan vekâlet savaşlarında (Proxy) arzuladıkları doğrultuda emilimin sağlanamamış olması, İsrail’i yeniden doğrudan müdahil olmaya zorlamaktadır.
Tam da bu aşamada Rusya’nın, Ortadoğu’nun kaygan siyasi zemininde Suriye’deki varlığını daha güçlü tahkim etmiş olması ister istemez, ABD’nin bölgedeki manevra gücünü derinden etkilemeye neden olmaktadır.
Ortadoğu’da bir araya gelmeleri düşünülemeyen ülkelerin etmenleri (amil sebep), Amerika’nın eskisi gibi kolay karar almasını zorlamaktadır. Son dönemlerde bölgedeki egemen ülkeler arasındaki işbirliklerinin ana nedeni, bölgenin ABD’nin ve dolayısıyla İsrail’in egemenliğine dönüşeceği korkusundan kaynaklanmaktadır.
Rusya, bölgedeki uzun vadeli mevcudiyetini göze alarak, bölge ülkeleriyle daha sıkı iş birliğine gitmeyi ve Irak ve Suriye’nin bütünlüğünü korumayı yeğlemektedir.
Bu durum, Türkiye ve Rusya’nın, hassas güç dengeleri ekseninde Kuzey Suriye’deki jeopolitik yönelimlere karşı güç dengelerinin korunmasına çanak tutar nitelikte olmasına vesile olmaktadır.
Her ne kadar bölgedeki önemli aktörlerin etki alanı oluşturma istidatları zahiren görünüyor olsa da bu alanlarda Amerika ve İsrail’in yayılmacı düşünceler içerisinde olmaları, bu ülkeleri iş birliği içerisinde hareket etmeye zorunlu kılmaktadır.