scale up vize
İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)
Köşe Yazarı
İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)
 

Kimsenin yaptığı yanına kalmaz (Kıssadan Hisse)

Kimsenin yaptığı yanına kalmaz (Kıssadan Hisse) Zamanı geldiğinde her hak sahibine hakları iâde edilir. Dünya hayatında insanlara ve hattâ hayvanlara zulmederek onların haklarını gasbedenler, bu yaptıklarının cezâsini muhakkak bulacaktır. Bu hususta hiç kimse en ufak bir tereddüt etmesin, herkes yaptığının karşılığını aynı şekilde görecektir. Allah'ın değişmez ayetidir. Kuran-ı kerimdeki âyet-i kerîmede : “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (ez-Zilzâl, 7-8) buyrulmaktadır. Bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur: “Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlakâ verilecektir. Hatta boynuzsuz köyünün hakkı, boynuzlu koyundan kısas yoluyla alınacaktır.” (Müslim, Birr, 60) Biz biz olalım siz siz olun vicdanınızı ve adaleti incitecek bir hareket yapmadan önce iki üç kere beşkere düşünelim düşünün derim. Bir şekilde Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor. Enbiya Suresi, 9. ayet: Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.​ Dünya üzerindeki birçok olayda olduğu gibi ibretlere doludur. Bir hikayede şöyle anlatılır. Beşinci Abbâsî halifesi Hârun Reşid, sarayın bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Biçimi, eşsiz kokusu ve müstesnâ rengiyle dikkatini çeken bu gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir. Bahçıvan da sultandan aldığı bu emir dolayısıyla, gülün üzerine âdeta titremeye başlar. Her seher ilk işi, o gülün bakımını eksiksiz yapmak olur. Yine bir sabah gülün bakımını yapmak için yanına gittiğinde bir de bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Gülün dallarında tek bir yaprak bırakmamış. Büyük bir korku içerisinde halifeye koşar. Huzûra kabul edilince: “–Sultanım!” der, “Üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, gülün üstünde tek bir yaprak bırakmamış.” Hârun Reşid, bahçıvanın söylediklerini sükûnetle dinledikten sonra, telâş göstermeksizin şu cevâbı verir: “–Üzülme bahçıvan efendi, üzülme! Bülbülün yaptığı yanına kâr kalmaz.” Sultanın bu cevabı üzerine rahat bir nefes alan bahçıvan ise işine döner. Aradan henüz birkaç gün geçmiştir ki, bahçıvan, gülün yapraklarını düşüren bülbülü bir yılanın yakaladığını ve yutmak için otların arasında kaybolup gittiğini görür. Heyecanla yine halifeye gelir: “–Sultanım!” der, “Çok sevmiş olduğunuz gülün yapraklarını döken bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm.” Sultan yine telâşsız: “–Merak etme efendi!” der, “Bülbülün âhı yılanda kalmaz. O da ettiğini bulur.” Bahçıvan yine işine döner. Bir ara bahçede çalışırken, bülbülü öldüren yılanın otların arasından kendisine yaklaşmakta olduğunu görür. Hemen elindeki küreğiyle vurarak yılanı öldürür. Yine halifenin huzuruna gelip sevinç içerisinde: “–Sultanım! Bülbülü öldüren yılanı, ben de bahçede küreğimle öldürdüm.” diyerek durumu anlatır. Hârun Reşid yine sakin: “–Bekle bahçıvan efendi bekle!” der, “Yılanın âhı da sende kalmaz. Sen de yaptığının karşılığını görürsün.” Nitekim çok geçmez, bahçıvan işlediği bir hata sebebiyle halifenin huzuruna çıkarılır ve cezalandırılması istenir. Halife de onun zindana atılmasını emreder. Askerler, yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan Sultana şunları söyler: “–Sultanım! «Bülbülün yaptığı yanına kâr kalmaz!» dediniz, onu yılan yuttu. «Bülbülün âhı yılanda kalmaz!» dediniz, onu da ben öldürdüm. Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, zira sen zindana attırıyorsun. Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor da, senin ki mi kalacak?.. Demek sana da bir yapan çıkacak, öyle ise gel sen bana yapma ki, bir başkası da sana yapmasın.” Hârun Reşid bir müddet sükût ettikten sonra, bahçıvana hitâben «Doğru söyledin!» diyerek askerlere şu emri verir: “–Bırakın bahçıvanı, çiçeklerini sulamaya devam etsin.” Bunun üzerine, Sultan ile bahçıvan arasındaki konuşmaya şâhit olan bir kimse şöyle der: “–Sultanım, gereken cezâsını vermediğiniz takdirde bahçıvanın yaptığı yanına kalmış olacak.” Hârun Reşid, bu sözler üzerine şu hakîkati ifâde eder: “–Hayır! Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. En ağır şekliyle âhirette ödemeye tehir edilir! Ama gâfil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kâr kaldı sanır.”
Ekleme Tarihi: 28 Eylül 2019 - Cumartesi
İsmail Karakaş (Genel Yayın Yönetmeni)

Kimsenin yaptığı yanına kalmaz (Kıssadan Hisse)

Kimsenin yaptığı yanına kalmaz (Kıssadan Hisse)

Zamanı geldiğinde her hak sahibine hakları iâde edilir. Dünya hayatında insanlara ve hattâ hayvanlara zulmederek onların haklarını gasbedenler, bu yaptıklarının cezâsini muhakkak bulacaktır.

Bu hususta hiç kimse en ufak bir tereddüt etmesin, herkes yaptığının karşılığını aynı şekilde görecektir.

Allah'ın değişmez ayetidir. Kuran-ı kerimdeki âyet-i kerîmede :

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (ez-Zilzâl, 7-8) buyrulmaktadır.

Bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlakâ verilecektir. Hatta boynuzsuz köyünün hakkı, boynuzlu koyundan kısas yoluyla alınacaktır.” (Müslim, Birr, 60)

Biz biz olalım siz siz olun vicdanınızı ve adaleti incitecek bir hareket yapmadan önce iki üç kere beşkere düşünelim düşünün derim.

Bir şekilde Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor.

Enbiya Suresi, 9. ayet: Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.​

Dünya üzerindeki birçok olayda olduğu gibi ibretlere doludur.

Bir hikayede şöyle anlatılır.

Beşinci Abbâsî halifesi Hârun Reşid, sarayın bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Biçimi, eşsiz kokusu ve müstesnâ rengiyle dikkatini çeken bu gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir.

kimsenin ahı kimsede kalmaz ile ilgili görsel sonucu
Bahçıvan da sultandan aldığı bu emir dolayısıyla, gülün üzerine âdeta titremeye başlar. Her seher ilk işi, o gülün bakımını eksiksiz yapmak olur. Yine bir sabah gülün bakımını yapmak için yanına gittiğinde bir de bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Gülün dallarında tek bir yaprak bırakmamış. Büyük bir korku içerisinde halifeye koşar. Huzûra kabul edilince:

“–Sultanım!” der, “Üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, gülün üstünde tek bir yaprak bırakmamış.”

Hârun Reşid, bahçıvanın söylediklerini sükûnetle dinledikten sonra, telâş göstermeksizin şu cevâbı verir:

“–Üzülme bahçıvan efendi, üzülme! Bülbülün yaptığı yanına kâr kalmaz.”

Sultanın bu cevabı üzerine rahat bir nefes alan bahçıvan ise işine döner. Aradan henüz birkaç gün geçmiştir ki, bahçıvan, gülün yapraklarını düşüren bülbülü bir yılanın yakaladığını ve yutmak için otların arasında kaybolup gittiğini görür.

Heyecanla yine halifeye gelir:

“–Sultanım!” der, “Çok sevmiş olduğunuz gülün yapraklarını döken bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm.”

Sultan yine telâşsız:

“–Merak etme efendi!” der, “Bülbülün âhı yılanda kalmaz. O da ettiğini bulur.”

Bahçıvan yine işine döner. Bir ara bahçede çalışırken, bülbülü öldüren yılanın otların arasından kendisine yaklaşmakta olduğunu görür. Hemen elindeki küreğiyle vurarak yılanı öldürür.

Yine halifenin huzuruna gelip sevinç içerisinde:

“–Sultanım! Bülbülü öldüren yılanı, ben de bahçede küreğimle öldürdüm.” diyerek durumu anlatır.

Hârun Reşid yine sakin:

“–Bekle bahçıvan efendi bekle!” der, “Yılanın âhı da sende kalmaz. Sen de yaptığının karşılığını görürsün.”

Nitekim çok geçmez, bahçıvan işlediği bir hata sebebiyle halifenin huzuruna çıkarılır ve cezalandırılması istenir. Halife de onun zindana atılmasını emreder. Askerler, yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan Sultana şunları söyler:

“–Sultanım! «Bülbülün yaptığı yanına kâr kalmaz!» dediniz, onu yılan yuttu. «Bülbülün âhı yılanda kalmaz!» dediniz, onu da ben öldürdüm. Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, zira sen zindana attırıyorsun. Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor da, senin ki mi kalacak?.. Demek sana da bir yapan çıkacak, öyle ise gel sen bana yapma ki, bir başkası da sana yapmasın.”

Hârun Reşid bir müddet sükût ettikten sonra, bahçıvana hitâben «Doğru söyledin!» diyerek askerlere şu emri verir:

“–Bırakın bahçıvanı, çiçeklerini sulamaya devam etsin.”

Bunun üzerine, Sultan ile bahçıvan arasındaki konuşmaya şâhit olan bir kimse şöyle der:

“–Sultanım, gereken cezâsını vermediğiniz takdirde bahçıvanın yaptığı yanına kalmış olacak.”

Hârun Reşid, bu sözler üzerine şu hakîkati ifâde eder:

“–Hayır! Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. En ağır şekliyle âhirette ödemeye tehir edilir! Ama gâfil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kâr kaldı sanır.”
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.