Koronavirüsün Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde “gizemli bir solunum yolu hastalığı” şüphesiyle tespit edilmesinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti.
Dünya genelinde 25 milyon 233 bin 984 kişi halen tedavi altında bulunuyor.
Çin'in Vuhan kentinde Aralık 2019'da ortaya çıkan Kovid-19, 200'den fazla ülke ve bölgeye yayılarak salgına dönüştü.
Dünya genelindeki vaka sayısı 95 milyon 287 bin 741’e ulaşırken, virüs nedeniyle 2 milyon 36 bin 551 kişi hayatını kaybetti.
Bunlar son resmi rakamlar birde gayri resmi rakamlar var.Bir yıldan fazla süredir bilim kurgu filiminin içerisindeyiz adeta.
Etrafta ölümlerin kol gezdiği, hayatın durduğu koca bir yıl.
Korku filimlerinde yada bilim kurgu filimlerinden çıkmış gibiyiz.
Gün geçmiyor ki tanıdık bir ismi kaybetmeyelim bir gün bile ölüm haberi almadığımız gün yok sessizce ve kansız bir şekilde insanlar ölüyor, sessiz sedasız sevdiklerimiz bir bir aramızdan ayrılıyor.
En yakınımızdan tutunda tanıdık tanımadık binlerce insanı kaybediyoruz, bir kabusa doğru sürükleniyoruz.
Bir yandan aşı çalışmaları devam ederken bir yandan sorulara yanıtlar tam verilemiyor.
Entübe edilen hastaların çoğu neden ölüyor? tedavisi biten ilaç kullananlar neden sonradan kalp krizi geçiriyor?
Virüsün ilk çıktığında Çin'de sokakta düşüp ölen insanlar varken neden sonrasında sessiz ve kansız hastahanede ölümler başladı?
Örneğin havalimanlarında sosyal mesafe uygulanıyor bilet işlemlerine kadar herşeye riayet ediliyor, fakat uçağa binilince herkes yan yana dip dibe oturuyor "bu ne lahana turşusu bu ne perhiz!"?
Dünyada pandeminin bedelini sağlık çalışanları ödüyor en yakından onlar işin yükünü çekerken hayatı pahasına işlerini yaparken hayatlarını kaybediyor.
Hastahanelere iyleşmek için girenlerin ölüm haberleri geliyor.
Tedavinin de virüsün de içeriği tam bilinmeden kullanılan ilaçların tedavi sonrası oluşan tahribatını hiç konuşmuyoruz.
Durum böyle iken işin vahametini kavramış olmayan sorumsuz insanların sorumsuzca seyahat etmeleri genel kurallara uymamalarına ne diyelim?
Maske,mesafe. temizlik gibi en temel ve en kolay kuralı ihmal ederek hem kendi canlarını hemde risk grubundaki (hassas bağışıklıklı) insanların hayatını hiçe saymak nasıl bir sorumsuzluktur?
Bunları konuşmanın anlamının kalmadığı günlere doğru hızla ilerlerken insanlar ölüm kalım savaşına girmişken ülkeler ve insanlar diğer insanlara karşı sorumluluk bilincini de kontrölüde giderek kaybediyor.
İnsanoğlu gizli eller tarafından sessiz bir ölüme ve yokluğa doğrumu itiliyor?
İş sahipleri işlerini kaybederken maddi manevi bir yok oluşa doğru hızlı bir zorlamamı var?
Maddiyatını ve maneviyatını kaybeden insanlık bir meçhule doğrumu sürükleniyor?
Herşey bir planın parçasıymış gibi sessiz sedasız derinden ilerlerken sessiz, kansız ölümler devam ediyor.
Maalesef dünya büyük bir sorunla boğuşurken birileri zenginliğine zenginlik katıyor, birileri gücüne güç katıyor.
Gündelik hayatın yavaşladığı herşeyin durduğu bir ortamda birileri sinsice planın işleyişinden nemalanıyor.
Normalde günlük bu kadar ölümler olsa yada önemli isimleri kaybetseydik dünyada büyük ses getirirdi ama insanlar ölüm sessizliğinde ve ölüm çaresizliğinde sessizce beklemekten başka birşey yapamıyor.
Kimi insanlarında bu ölümlerde virüsleri gönüllü taşıyıcı gibi bilmeden sağa sola taşımasıda durumu içinden çıkılamaz bir hale sokuyor.
Komplo teorilerine göre: "gün gelecek herkes herşeyini kaybettiğinde ve çoğu insan sessizce öldüğünde devreye sokulacak ikinci planla dünya yeni dijitalizme geçiş yapacak. O gün geldiğinde insan ırkı belli güçlerin kontrolüne geçecek."
"Herşeyi kontrol altına alan bu güçler insanlığı istediği şekilde evrimleştirecek."
Bir başka ve üst level teoride: "herkese çip takılacak" bu teoriler uzayıp gidiyor.
Teorileri bilmem ama pratikte Bilgisayar yazılımcısı olan bir şahsın Bill Gates isimli işadamı birden sağlıkla ilgili ve aşılama ile ilgili açıklamalar yapıyor.
Pratikte dijital para birden değer kazanıyor.
Bazı şirketler dünyada bugüne kadar görülmemiş şekilde zenginleşiyor.
Pratikte bunlar olurken sessizce ve kansız ölümler devam ediyor.
İnsanların piskolojisi o kadar tahrip edilmiş vaziyette ki kimse normal davranamıyor.
Ancak kimse de normal olmadığının farkında değil.
Devletler ve vatandaşlar kaosun tam ortasında doğru ve yerinde kararlar almak ve uygulamak zorunda.
Eğer bu salgın kontrol altına alınamazsa insanlık tarihi büyük kayıplar vererek tarihe büyük ibretler bırakacak.
Sizleri Musa Yaşaroğlu'nun şiiri ile başbaşa bırakıyorum.
Sessiz Ölüm
Issız bir yer istiyorum
Uzak tepelerin ardında
Yeşil ve mavinin
Sonsuz hükümranlığında
Yürümek istiyorum
Gözümün kestiği yere kadar
Sonra derin bir nefes çekmek
Huzuru çeker gibi içime
Ve su serpmek yüreğimdeki
Fışkıran perişanlık ateşine
Bir deniz kenarında
Bulmak istiyorum kendimi
Dönmek için yüzümü
Dönülmesi gereken yere
Sonra eğilmek istiyorum
O kudretin önünde
Kalbimin ürpertisi kulağımı delerken
Eildikçe eğilmek istiyorum
Eğilmediğim günler yerine
Canhıraş bir edayla
Bağırmak istiyorum
Ve ağlamadığım her an için
Sırılsıklam ağlamak istiyorum
'İşte sana geldim
Sana döndüm
Yolumun bitişinde
Çaresizliğimle
Ve tüm acziyetimle
Önündeyim İlahi
Senle olmak istiyorum
Olamadığım her günün
Kahreden ezikliğiyle
Kulağımda sesin varken
Gözümde nurun
Gönlümde sevgin
Ruhumda hasretin
Aklımda sen varken
Susmak istiyorum
Konuşmadan bir daha
Alnım secdedeyken
Sessizce ölmek istiyorum
Musa Yaşaroğlu