Herkese eşit adaletin uygulandığı, toplumun ortak değerlerinin esas alındığı adil ve insana hizmet eden yeni bir dünya. Burda amaç insanı kazanmak, korumak ve yüceltmek. İnsanın sömürüldüğü değil yaşatıldığı, dünyanın neresine giderseniz gidin herkesin aynı adalet sistemi çatısı altında hakkını hicbirşeyden korkmadan arayacağı ve savunacağı bir yapı. Burda amaç tek model insan oluşturmak da değil; kişinin dini, dili, rengi, milliyeti önemli olmaksızın hakkını arayabileceği insanı yücelten bir sistem.
UN, USA, AB gibi bölgesel yada birilerine veya bir zümreye hizmet eden bir yapı ise hiç değil, zira bu yapılar kapitalist sistemin yani şeytanın ve havarilerinin kurduğu, insanı sömüren ve sadece belli bir bölgeyi kalkındırmayı amaç edinen yapılardır. Burda ki amaç, tek dünya, tek ırk (insan) sistemini; bağlı olduğu hukuk, siyaset, ekonomi ve teknoloji üzerine; din, kültür, etnik yapı, yenilik ve insan hakları üzerine dayandırarak, yeni bir medeniyet yükseltmektir.
Böyle bir yapı ütopya değil, heleki geldiğimiz süreçte, yani şu an dünyanın içine düştüğü kaos ve çıkmaz ortamında elzem teşkil etmektedir.
Devir istidraç devri
İstidraç; yoldan cıkmış kişinin yada toplumların sapkınlığını arttırmak için, Allah’ın kişi yada o toplumlara vermiş olduğu bazı hallerdir. Mesela; tanrı olduğunu iddea eden firavun, nemrut gibi zalimlerin belli bir dönem güçlenmelerine, Allah’ın izin vermesi gibi. Yalnız unutulmamalı ki, burda herkes kendi sınavını vermektedir.
Kapitalist sistemi kuran ve yüzyıllardır dünyayı sömüren bu firavunlar da şuan altın çağını yaşamaktadır. Biyolojik yapılarla, bu bağlamda koronayı ela alırsak; iki safhalı bir durum söz konusu, ilk safhada amaç virüsü herkese yaymak, ikinci safhada ise kullanılacak bazı teknoloji frekanslarıyla virüse müdehale edip kıyım yapmak. Belirttiğim üzere, herkes kendi sınavını vermektedir elbet, yani biz de, karınca misali safımızı belli edecek ve hak yolda yürüyeceğiz, çünkü şafak çok yakındır.
Yüce Kuran-ı Kerim de anlatılan Peygamber kıssalarında ve Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (SAV), Rabbim şefaatlerine nail eylesin, tarafından anlatılan hadislerden bildiğimiz üzere bu tür zalimler hep olmuş, ama Yüce Allah (C.C), sapkınlıklarını arttırdığı bu zalimleri büyük bir bozguna uğratmıştır ve bunu yaparkende, onları alçaltarak yapmıştır. Topal bir sivrisineğin, nemrut zalimini öldürmesi gibi.
Hz Süleyman’a (A.S), Rabbim şefaatlerine nail eylesin, büyük krallık verilmeden evvel büyük bir imtihandan geçmiştir. Kavmine, cin şeytanlari musallat olmus, ve kalbinde hastalık bulunanlar, müslümanlara zulmetmis ve kırmıştır. Allah (C.C) belli bir süre müsaade ettiği bu duruma, Peygamberinin duası ile son buldurmuştur ve Hz Süleyman’a (A.S) kimsenin sahip olmadığı ve olamayacağı bir krallık nasip etmiştir.
Türkiye neden İdlibte diyenlere
Eğer bu olaya sadece bölgesel olarak bakarsak bu bizi zaten böyle bir algı yanıltmasına düşürecektir. şeytan, Allah’ın (C.C) laneti onun ve havarilerinin üzerine olsun, hiç olmadığı kadar sinsi ve insan nefsini arkasına alarak kapitalizm çatısı altında büyük kıyım ve yok oluş için harekete geçmiştir. Bu sebeple, bu olay bölgesel değil, hatta cok global bir olaydır. Kuddüs, Libya, Suriye, Irak, Mısır ve daha nerede olmamız gerekiyorsa olmalı, küçük bölgesel meseleler içine hapsolan bir ülke değil, büyük resmi gören, yorumlayan ve mazlumun yanında olan bir ülke olmalıyız. Hatta gerekirse bir Hatay modeli de uygulanmalı. Zira, şeytan, ancak kalbinde hastalık olanları, canı, malı ve rahatıyla korkutur. Allah’i (C.C) dost edinenlere ise korku yoktur, cünkü biz biliriz ki, ölüm de, hayat da, zafer de, saltanat ta alemlerin Rabbi olan Allah’ın (C.C) dır.