scale up vize
vize
Aslıhan Toksoy
Köşe Yazarı
Aslıhan Toksoy
 

SUSARSAK GERÇEKLER DE ÖLÜR!

I speak up for Palestine Gazze, bugün yalnızca haritada küçücük bir nokta, dünya siyasetinde ise sıkça üzeri çizilen bir başlık gibi görünse de, aslında insanlığın en karanlık imtihanlarının merkezinde duran ve her gün biraz daha unutulmaya terk edilen dev bir çığlıktır. Filistin halkının her sabah yeni bir yıkımla, her gece yeni bir cenazeyle tanıştığı bu toprak parçası; yalnızca İsrail’in sistematik saldırılarının hedefi değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında sessizliğe gömülmüş vicdanların da aynasıdır. Yıkılmış evlerin molozları arasında hâlâ nefes almaya çalışan bebeklerin, ekmek kuyruğunda vurulan çocukların, açlıkla sınanan annelerin ve yardım çığlığına sadece diplomatik cümlelerle karşılık verilen bir halkın yaşadığı Gazze, artık bir savaş değil, bir tükenişin adıdır. 2023 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarda on binlerce insan yaşamını yitirdi. BM raporlarına göre halkın yüzde 90’ından fazlası açlık sınırında, temiz suya erişim yok denecek kadar az, sağlık hizmetleri neredeyse tamamen çökmüş durumda. Ancak tüm bu tabloya rağmen en acı gerçek, bu yaşananların dünya gündeminden hızla düşmesi, insanların artık “Gazze” ismini duymaya alışması, bu acının normalleştirilmesi ve özellikle de bu dram karşısında susmanın bir tercih değil, adeta bir alışkanlığa dönüşmesidir. İşte tam da bu yüzden bu yazı, bir sessizliği bozma girişimidir. Bu yazı, ekran başında unutulmuş o siyah-beyaz fotoğrafların ardında yatan kanlı gerçeği bir kez daha haykırma çabasıdır.   Çünkü bizler biliyoruz ki: Zulüm sadece yapıldığında değil, unutulduğunda büyür. Bugün Gazze'de öldürülen her çocuk, sadece bir coğrafyanın değil, insanlığın ortak geleceğinden koparılmış bir parçadır. Her yıkılan hastane, her vurulan yardım tırı, her susuz bırakılan bebek; sessiz kalmanın, görmezden gelmenin, 'bir şey yapamıyoruz' bahanesinin gölgesinde işlenen kolektif suçların kanıtıdır. Ve ben bu sessizliğin parçası olmak istemiyorum. Çünkü bir çocuğun cenazesi üzerinden geçerek konforla sürdürülen hiçbir hayat, vicdanla açıklanamaz. Çünkü tarihin bir gün hesap sorduğunda “hiçbir şey yapamadım” diyenlerden olmak istemiyorum. Çünkü bu çağın tanığı olup da susmak, sadece korkaklık değil, aynı zamanda suç ortaklığıdır. Ve en çok da… Çünkü Gazze bunu hak etmiyor.   Gerçekleri de Bombaladılar, Gazze’de İnsanlıkla Birlikte Hakikat de Yakılıyor Gazze'de artık sadece insanlar ölmüyor. Gerçekler de öldürülüyor. Haber öldürülüyor. Hakikat, canlı yayında yakılarak susturuluyor. Dünya tarihinde eşine az rastlanır bir alçaklıkla, İsrail savaş uçakları gazetecilerin kaldığı çadırı hedef aldı. Kamera taşıyan, kalem tutan, sadece tanıklık eden insanlar diri diri yakıldı. Onlar ne füze taşıyordu, ne silah. Taşıdıkları tek şey: Gerçekti. Ve İsrail, bu gerçeğin yayılmasından korkuyordu. Çünkü Gazze’de yalnızca siviller değil, tanıklıklar da yok ediliyor. Savaşın en güçlü silahı artık bomba değil, sessizlik. Görmesinler. Duymasınlar. Yazmasınlar. İşte bu yüzden gazeteciler hedef alınıyor. Çünkü bir kare fotoğraf, bir cümlelik haber, bir çığlığa dönüşüp sınırları aşabiliyor. Çünkü İsrail biliyor: Gerçeğin yayılması, zulmün çöküşüdür. Basına yapılan bu saldırı, yalnızca bir kamp yerine atılan bomba değildir. Bu saldırı, dünyanın gözlerinin içine baka baka “Siz sustukça, biz her şeyi yok ederiz!” deme cüretidir. Bu saldırı, susan dünya düzeninin çürümüşlüğünü perçinleyen bir darbedir. Ve biz, eğer şimdi konuşmazsak, eğer bu yanan çadırlara, bu sessiz ölümlere karşı susarsak, Bir gün hakikat hepimiz için yakılamaz hale gelecek.   Gazze’de Soykırım Devam Ediyor, Dünya Susuyor 2023 Ekim'inden bu yana Gazze'de yaşananlar, artık savaş değil. Bu, tarihin gözü önünde gerçekleşen organize bir soykırımdır. İsrail'in sistematik bombardımanlarında şu ana kadar 50 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bu sayının en az 17 bini çocuk, 9 bini kadın. Her 10 dakikada bir çocuk ölüyor. Her 60 saniyede bir aile yok ediliyor. Gazze'de artık insanlar sadece kurşunla değil, açlıkla, susuzlukla ve yoklukla ölüyor. 200'den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti. 85 gazeteci, sadece gerçeği anlatmaya çalışırken öldürüldü. 150'den fazla okul tamamen yıkıldı. Ve dünya, bu soykırım karşısında tepkisiz, dilsiz ve vicdansız kalmaya devam ediyor. Ama biz susmayacağız. Çünkü biz biliyoruz ki, unuttuğumuz her çocuk, sustuğumuz her gerçek, terk ettiğimiz her hakikat bizim insanlığımızdan bir parçayı götürür. Ve biz, tarihe “Ben sustum” yazdırmak istemiyoruz. Bu yüzden bugün, burada, bir kez daha sesimi yükseltiyorum: I speak up for Palestine. Çünkü ben bu yazıyı yalnızca bir metin olarak değil, bir vicdan kaydı olarak görüyorum. Çünkü ben Filistinli çocukların gözlerindeki o çaresizliği unutmamak için yazıyorum. Çünkü bu çağın ar damarı çatlamış olsa bile, hâlâ susmayan, hâlâ yazan, hâlâ dua eden insanlar kaldığını göstermek istiyorum. Ve biliyorum ki bu yazı bir şeyi değiştirmeyecek belki. Ama en azından, “Ben sustum” demeyeceğim. “Ben izledim, unuttum, geçtim” demeyeceğim. Ben bu yüzden buradayım. Ben bu yüzden yazıyorum. Ben bu yüzden haykırıyorum. Çünkü hakikat, sustukça ölür. Çünkü kalem, füzelerden daha güçlü olabilir. Çünkü bir ses, sessizliği bozmaya yeter. Ve her satırda, her kelimede, her nefeste haykırıyorum: I SPEAK UP FOR PALESTİNE      
Ekleme Tarihi: 08 April 2025 - Tuesday
Aslıhan Toksoy

SUSARSAK GERÇEKLER DE ÖLÜR!

I speak up for Palestine

Gazze, bugün yalnızca haritada küçücük bir nokta, dünya siyasetinde ise sıkça üzeri çizilen bir başlık gibi görünse de, aslında insanlığın en karanlık imtihanlarının merkezinde duran ve her gün biraz daha unutulmaya terk edilen dev bir çığlıktır. Filistin halkının her sabah yeni bir yıkımla, her gece yeni bir cenazeyle tanıştığı bu toprak parçası; yalnızca İsrail’in sistematik saldırılarının hedefi değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında sessizliğe gömülmüş vicdanların da aynasıdır.

Yıkılmış evlerin molozları arasında hâlâ nefes almaya çalışan bebeklerin, ekmek kuyruğunda vurulan çocukların, açlıkla sınanan annelerin ve yardım çığlığına sadece diplomatik cümlelerle karşılık verilen bir halkın yaşadığı Gazze, artık bir savaş değil, bir tükenişin adıdır. 2023 Ekim’den bu yana devam eden saldırılarda on binlerce insan yaşamını yitirdi. BM raporlarına göre halkın yüzde 90’ından fazlası açlık sınırında, temiz suya erişim yok denecek kadar az, sağlık hizmetleri neredeyse tamamen çökmüş durumda.

Ancak tüm bu tabloya rağmen en acı gerçek, bu yaşananların dünya gündeminden hızla düşmesi, insanların artık “Gazze” ismini duymaya alışması, bu acının normalleştirilmesi ve özellikle de bu dram karşısında susmanın bir tercih değil, adeta bir alışkanlığa dönüşmesidir.

İşte tam da bu yüzden bu yazı, bir sessizliği bozma girişimidir.
Bu yazı, ekran başında unutulmuş o siyah-beyaz fotoğrafların ardında yatan kanlı gerçeği bir kez daha haykırma çabasıdır.

 


Çünkü bizler biliyoruz ki:
Zulüm sadece yapıldığında değil, unutulduğunda büyür.

Bugün Gazze'de öldürülen her çocuk, sadece bir coğrafyanın değil, insanlığın ortak geleceğinden koparılmış bir parçadır. Her yıkılan hastane, her vurulan yardım tırı, her susuz bırakılan bebek; sessiz kalmanın, görmezden gelmenin, 'bir şey yapamıyoruz' bahanesinin gölgesinde işlenen kolektif suçların kanıtıdır.

Ve ben bu sessizliğin parçası olmak istemiyorum.
Çünkü bir çocuğun cenazesi üzerinden geçerek konforla sürdürülen hiçbir hayat, vicdanla açıklanamaz.
Çünkü tarihin bir gün hesap sorduğunda “hiçbir şey yapamadım” diyenlerden olmak istemiyorum.
Çünkü bu çağın tanığı olup da susmak, sadece korkaklık değil, aynı zamanda suç ortaklığıdır.
Ve en çok da… Çünkü Gazze bunu hak etmiyor.

 

Gerçekleri de Bombaladılar, Gazze’de İnsanlıkla Birlikte Hakikat de Yakılıyor

Gazze'de artık sadece insanlar ölmüyor.
Gerçekler de öldürülüyor.
Haber öldürülüyor.
Hakikat, canlı yayında yakılarak susturuluyor.

Dünya tarihinde eşine az rastlanır bir alçaklıkla, İsrail savaş uçakları gazetecilerin kaldığı çadırı hedef aldı. Kamera taşıyan, kalem tutan, sadece tanıklık eden insanlar diri diri yakıldı. Onlar ne füze taşıyordu, ne silah. Taşıdıkları tek şey: Gerçekti.
Ve İsrail, bu gerçeğin yayılmasından korkuyordu.

Çünkü Gazze’de yalnızca siviller değil, tanıklıklar da yok ediliyor.
Savaşın en güçlü silahı artık bomba değil, sessizlik.
Görmesinler.
Duymasınlar.
Yazmasınlar.

İşte bu yüzden gazeteciler hedef alınıyor.
Çünkü bir kare fotoğraf, bir cümlelik haber, bir çığlığa dönüşüp sınırları aşabiliyor.
Çünkü İsrail biliyor:
Gerçeğin yayılması, zulmün çöküşüdür.

Basına yapılan bu saldırı, yalnızca bir kamp yerine atılan bomba değildir.
Bu saldırı, dünyanın gözlerinin içine baka baka “Siz sustukça, biz her şeyi yok ederiz!” deme cüretidir.
Bu saldırı, susan dünya düzeninin çürümüşlüğünü perçinleyen bir darbedir.
Ve biz, eğer şimdi konuşmazsak, eğer bu yanan çadırlara, bu sessiz ölümlere karşı susarsak,
Bir gün hakikat hepimiz için yakılamaz hale gelecek.

 

Gazze’de Soykırım Devam Ediyor, Dünya Susuyor

2023 Ekim'inden bu yana Gazze'de yaşananlar, artık savaş değil.
Bu, tarihin gözü önünde gerçekleşen organize bir soykırımdır.
İsrail'in sistematik bombardımanlarında şu ana kadar 50 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.
Bu sayının en az 17 bini çocuk, 9 bini kadın.
Her 10 dakikada bir çocuk ölüyor.
Her 60 saniyede bir aile yok ediliyor.
Gazze'de artık insanlar sadece kurşunla değil, açlıkla, susuzlukla ve yoklukla ölüyor.

200'den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti.
85 gazeteci, sadece gerçeği anlatmaya çalışırken öldürüldü.
150'den fazla okul tamamen yıkıldı.


Ve dünya, bu soykırım karşısında tepkisiz, dilsiz ve vicdansız kalmaya devam ediyor.

Ama biz susmayacağız.
Çünkü biz biliyoruz ki, unuttuğumuz her çocuk, sustuğumuz her gerçek, terk ettiğimiz her hakikat bizim insanlığımızdan bir parçayı götürür.
Ve biz, tarihe “Ben sustum” yazdırmak istemiyoruz.

Bu yüzden bugün, burada, bir kez daha sesimi yükseltiyorum:
I speak up for Palestine.

Çünkü ben bu yazıyı yalnızca bir metin olarak değil, bir vicdan kaydı olarak görüyorum.
Çünkü ben Filistinli çocukların gözlerindeki o çaresizliği unutmamak için yazıyorum.
Çünkü bu çağın ar damarı çatlamış olsa bile, hâlâ susmayan, hâlâ yazan, hâlâ dua eden insanlar kaldığını göstermek istiyorum.

Ve biliyorum ki bu yazı bir şeyi değiştirmeyecek belki.


Ama en azından, “Ben sustum” demeyeceğim.
“Ben izledim, unuttum, geçtim” demeyeceğim.

Ben bu yüzden buradayım.
Ben bu yüzden yazıyorum.
Ben bu yüzden haykırıyorum.
Çünkü hakikat, sustukça ölür.
Çünkü kalem, füzelerden daha güçlü olabilir.
Çünkü bir ses, sessizliği bozmaya yeter
.

Ve her satırda, her kelimede, her nefeste haykırıyorum:


I SPEAK UP FOR PALESTİNE

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishpress.co.uk sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.